- 623 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gülüş & Ağlayış
Tebessümlü yazıma Nazım’la başlamak istedim.
Nazım der ki:
’’Gelsene dedi bana,
kalsana dedi bana,
gülsene dedi bana,
geldim, kaldım, güldüm, öldüm.’’
Gülüş, bu dizelerden de anlaşılacağı üzere insana bir sevgi, aşk havası,
bir fedakarlık ve sadakat duygusu katıyor. İçimizi eriten o en doğal sırıtışlar, bizi yaşama bağlar. Yaşama sevincimiz kimi zaman sevdiğimiz insanın iki dudağının gerilişine bağlıdır. O güldüğü zaman dünyalar bizim olur. Uçar gideriz bu renksiz hayattan ve hayal alemine doğru yola çıkarız. Seyre dalarız o tarifi namümkün alemi.
Gülüşün kahkahalı olanı da vardır. Yanız kahkaha insana bir tebessüm -ince gülüş- kadar samimi gelmez. Kahkahalar, kahredici olabilir bazen.
Üzücü bir etki bıraktığı da olur tabi. Kahkahalarımız alaycılığımızı su üstüne çıkarır.
Ezer hatta insanı.
Yerinde yapılmayanı.
Gülüşlerimiz her zaman için birliktelik içinde vardır. Onunla yaşama tutulur gülüşler. Yani birliktelikle...
Ağlayışlarımıza sırf gözümüzün tuzlu suyunu akıttığı için değinmemek zalimce olur doğrusu. Çünkü ağlayışlarımız çoğu gülüşümüze zemin hazırlar. Herkes ağladıktan sonra rahatlar ve her şey düzelecek diye düşünür. Mutlu son düşlenir. Yani gelecek günlerin tebessüm dolu bir sıcaklık içinde geçeceği tahayyül edilir.
Ağlayışlarımız ders niteliğindedir.
Gülüşlerimizle ağlayış zamanlarını hatırlayıp yanlışlığı kavrarız.
Ağlayış olmasa nasıl tecrübelenir bu insanlar?
Nasıl anlayabilir bu çelişkili evreni?
Gülmek iyidir de ağlamak da gerekebilir.
Ve unutmayalım!
Nietzsche der ki:
’’İnsan yanılgılarından eğitilmiştir.’’
Her yanılgı bir ağlayışı
ve her ağlayış sonunda
maziye bakınca
utku kazanmış bir tebessüm getirir
bu fani insanlara.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.