- 659 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sularımız Birbirine Taşır Sevgimizi
Derelerce akıp ülkeme basıyorsun köprülerimi şiir gözlerinle
Kimi karlar taşıyorsun ömrümün yanmış, yakılmış çöllerine
Sevincim, ihtiraslarım ve tutkularım firari bir bakıştı farz et
Seni sevmenin ibadetini viran olan gönlüme ruhunla nakşet
Masalsı tutkularımızın sözümüzü boğan ırmak akışlarında aşkları çocukların oyun alanlarında arardık kimsesiz. Dilsizliğin alnından öptükçe biz, sabrımız çatlar, ayrılıkların içli şarkılarını dinlerdik. Büyük çığlıkların öksüz suretlerinde şiirler dizerdik noktasız, virgülsüz ve başlıksız. Yaralarımız bedenimizi sarınca, bu aşka çile heybelerini yükler, sevgi kervanımızı uğurlardık. Yelde yaprak olurduk geceler boyu savruk, sele kapılmış bir çiçek bulur, avunurduk. Tenimiz kuduz nöbetleri çekerken ölümsüzlüğü mecnun gibi çöllerde solurduk.
Krater bakışlarının fırtına tepelerinde infazlara atılırım. Yüreğinin fay hatlarından bir meteor yansıması korur beni ne kadar suçlansam da sana. Aşkına ve sevdana yakarışlarımın özlemini büyüten kök hücrelerinde, sensizliğe alışmamı isteme sakın benden. Gökten yedi yıldız da dilesen, senin ruhunun yıldızı olmaktan mutluyum ben. Sevincim, ihtiraslarım ve tutkularım firari bir bakıştı farz et, seni sevmenin ibadetini ruhuma nakşet.
Kendimizin çoğalmalarında, içimizdeki acınmaların duygu sağanaklarında birikiyor kimsesizliğimiz. Kiminin ağladığı, kiminin güldüğü ve çoğunun da feryatlara durduğu bu sevgi sofrasında beyaz kundağımsın sen benim. İbrişim telli düğümlerin çözüldüğü ve ağlamalarımın kesildiği bir beşiksin ömür lügatimde. Kimi üzünçlerinle, kimi köpükten denizlerinle, kimi de sözcüklerinle sallıyorsun beni, başımı döndüre döndüre.
Kimi küçücük dereler gibi akıp ülkeme basıyorsun köprülerimi şiir gözlerinle, kimi karlar taşıyorsun ömrümün yanmış, yakılmış viran çöllerine. Göğsümdeki bıçak yaraları ve yitmiş çocukluğumun kanlı naraları ile oyunlara dalıyorum yüreğinin parklarında. İnce omuzlarında örülen kutsal yolculuklar gibi, yürek sazlarından dökülen sözler gibi, her akşamın çığlık tepelerinde avuçlarımdaki terler gibi ömrüme yağan bir ilkbahar tipisisin sen.
En büyük yalanın varsıl tıkırtılarında rotasız bir kurt kemirir kimi içimizi. Gecenin mor yastığına koyunca başımızı sularımız birbirine taşır sevgimizi. Utançsız ve ayıpsız sözcüklerden ördüğümüz sevda kalemizde yutkunmadan çiğneriz sevgi somunlarımızı. El attığımız her boş limana gemiler çeker, fenerler taşırız ve yıldız ekeriz cennet topraklarımıza. Yoktan var ettiğimiz bir sevda adına, yüreklere ektiğimiz hayranlık tohumlarıyla bu kaynağın damarları sonsuza dek yürüyecektir sabırla.
Ben ki, yazgına kapıldığım bir serüven, yorgunluğumda dinlendiğim bir akşam, bozgunlara kapılmış bir hayatın tam orta yerindeki beden ve kanatlarına tutunduğum bir sevdalıyım ne etsen. Seni soludukça, seni sardıkça inceden bir sızı kıyar yüreğimi. Kirli düşlerin tezgahlara indiği korsan pazarlarında tüketirim sensizliğimin ganimetlerini. Hücremdeki kokunla kanatlarım düşer, özgür ülkelerine varamadan düşerim. Bu sevdanın gömütlüklerinde bulamazsam bir gün seni, aşk adına yazılmış tüm sözcüklerime küserim.
Senin olduğun tüm yüzlerde kimi düşer, kimi kalkarım özlem bakışlarımla. Kendimizi birbirimizde çoğalttığımız ve acıyı türeten insanlarda bulduğumuz ne varsa birbirimize söyleriz. Geceler azaldıkça, gündüzler kısaldıkça ve uykularımız rüyasız geçtikçe çok şeyler büyüyecektir gönül bahçemizde. Biriktikçe çağlayanlara dönüştüğümüz, damla damla büyüdüğümüz aşk soframızda imgelerin sayıklamalarını da atarız gemilerimizden.
Yankın vurunca bağrıma bembeyaz karlara nakşettiğin adımlarını resmederim ruhumun tuvaline. Senfonik bir konsere kattığın düşünsel lezzetin kainat düşlerinde o anda da, şimdi de dilediğim ilk ve son dilektir yanında olmak. Sevgi ruletimiz kaybetmemeye döndükçe seni özlemelerim de bitmeyecek. Gülüşlerinin yağmur ormanlarında doğacak günü beklemek acıları yansıtsa da, bu umut kağnısının tekerleri toprağımıza gömülse de, seni aramalarım ölene dek bitmeyecek.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.