Şahsi Yalnızlıklarım
Aşk diye bir şey yok’’ diyorlar ya hani
Yalan!
İnsan yok artık efendiler
İnsan!
Hepimiz çok iyi insanlara benziyoruz. Ama sadece benziyoruz...İnsanlar ve aynalar yer değiştirdi. Tarihin en çılgın işkence yöntemlerinden birine dönüştü hayat. Herkes bir diğerinin Engizisyonu gibi dolaşıyor ortalıkta. En iyi ihtimalle sadece birinin! İnanç tarihte hiç bu kadar kalpten sökülüp, dile düşürülmemişti. Ve belki de Şeytan; hiçbir zaman insanların yaratıldığına bu kadar üzülmemişti.
En sık kullanılan intihar yöntemleri arasında artık insani duygular yer alıyor.Öyle;ipe,haplara ve zehre ihtiyaç duymayacak kadar geliştirdi kendini ölüm. Birinin içindeki inancı tüketip hayatı gözlerinden düşürmek ve aynı insanı bir uçurumdan boşluğa bırakmak arasında sadece zaman farkı var. Ortalık hadsiz cesetlerle dolup taştı.İnsanlar; kendilerini padişah, kalp taşıyan herkesi de bir soytarı sanıyor artık. Merhamet adı altında yaratılan hayvanları bile süsten öte görmüyorlar. Epeydir bu yönde dönüyor Dünya. Düzene,sebebe ve sonuca saygı duymakla birlikte,böyle bir zamanın insanı olmak lüzumundan fazla sıkıyor canımı.
A noktasından yola çıkan X kişi ile B noktasından yola çıkan Y kişinin herhangi bir C noktasında karşılaşmaları için geçmeyen zamanı;elektirik kesintilerine bağlayan tembel bir çocuk artık aşk.Sokak lambalarının altındaki inanca gecenin gözlerinden baktırıp,çaresizliği hiç mücadele etmeden kabullendirebiliyor.Gasp ettiği zamanı anıların penceresinden basit bir tebessümle,harcadığı geleceği ise yapmacık tesellilerle atlatmaya çalışıyor.Utanç verici ayrıntıları hatırladıkça umuda sarılıyor.Ve bu büyük bir hazla yerine getiriliyor.Ne kadar korkak yaşadığının farkında olmadan.Yada söz konusu bir başka insan olunca,ne kadar çabuk vaz geçtiğinin,neleri kaybettirdiğinin... En kötüsü de;bunun bir kader olduğuna inanılıyor artık.Oysa ki;Dünya’nın kaderi insan...
Kime sorarsanız sorun,bir dilek hakkını;görünmez olmaktan yana kullanır. Hiç kimse bir başkası için var olmak istemeyi geçirmez bile aklından.İki parmağını birleştirip;’’Bu kaç?’’diye soran çocuklardan o kadar farksız yaşanıyor ki hayat. Bir insan için görebildiği bütün insanların toplamı sadece bir.Kendisi için, herhangi bir değer taşıyan kimse yok kendini özel hisseden insanlar için.Etrafımız bunlarla dolu.Kiminin kariyeri,kiminin düşleri,kiminin beklentileri...Hep başkalarının üzerinde.Hak ettiklerine inandıkları hayat kadar,hak ettiklerine inandıkları sevgileri yok bunların.Profesyonel yaşayıp yalnız ölüyorlar.Mezar taşlarının üzerindeki yazılı unvanlar bu yalnızlığın ve egonun eseri.Cesedinin bile çoğu insanın dirisinden daha değerli olduğuna inanan aptal insanlarla dolup taştı neredeyse toprak...
Kaybettiğine inandırdı insanı hayat.Sadece kendi sorumluluklarını taşıyacak kadar güçlü olduğuna,bir başkasının kendisine yorgunluktan öte bir şey veremeyeceğine ve mutlak yalnızlığa. Bunu ilahi bir yargı haline getirip kabullendi herkes.Güvenmekte,inanmakta,umut etmekte,hayal kurmakta...haddini ve kendini aşmayanlar,bulaşıcı bir hastalık gibi çoğalttılar mutsuzluğu.Ölüm ve insan,zulüm ve insan,acı ve insan...o kadar basit kalıplar haline dönüştürüldü ki;elde etmek ve hak etmek arasında hiçbir fark bırakılmadı.Mevcut olanları,sahip olunabileceklerle değiştirmek uğruna kendi dahil ne varsa hiç düşünmeden harcadı insan.Hayatı mesai saatlerinden öte yaşamadı kimse.Üzerlerinde;’’Lüzumsuz yaşıyorsa öldürün’’ yazan bir dünya insan birikti böylece...
Peki ama neden?
Burası mı yeri değil?
Peki o yer neresi?
Ölümden sonraki hayatı halen göremediniz mi? Orada buradan götürebildiklerinizden fazla ne var ki? Yada,ölümden sonraki hayata inanmayanlar; yok olacağını bilmek,yok etmek için geçerli bir sebep miydi? Yada,ihanete uğramış olmak,hain olmayı mı gerektiridi?
İyi bir koşucu olabilirsiniz
Fakat bu size, hiç kimsenin ayaklarıyla dalga geçme özgürlüğünü vermez...
YORUMLAR
herkes kendine ve kendinden giderken
vicdanını aralayıp
içine sevgi ve saygıyı akıtabilse
ruhlar bayram yeri olurdu
ışıyan ve ışıtan insanlara selam olsun
teşekkürler şair
Saygıyla
Ali Koç
Teşekkür ederim