- 738 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞİŞİM
Beklemezken ve bilinmezliğin gölgesinde yüz yüze geldiğimiz kaçınılmaz her ne ya da her kim ise.
Belki de aynamız bakmaktan ve görmekten kaçındığımız tam da aksimizi yansıtan. Kimselerin bilmediğini bize gün ışığı gibi yansıtan o kaçınılmaz gerçek. O gerçek ki; inkarı ile geçmiş koca bir ömür.
Gizem dolu, bilinmezlik yüklü, dipsiz bir kuyu diğer bir deyişle. Ve ne varsa ömür boyu çözümsüzlük ile nihayet bulmuş öyle ki artık vurdum duymaz bir tutumla yok saydığımız.
Ne çok şey var bilinçaltının gizemli katmanlarında.
Oysa ne kadar bariz ve yalın gözükmekte tüm saklanmışlık ve içimize akıttığımız.
Kim bilir kimler neler nelerle karşılaşmaktan kaçınıyor bilip bilmeden.
Korkular ta derinlerde temelde yatan. Ve doğrular itirafı mümkün olmayan. Ve yanıtlar karşımızda ayan beyan. Ya biz? Problemin varlığından bihaber iken nasıl da gel-gitler yaratmakta o çözüm bekleyen sayısız bilinmez.
Geliştirdiğimiz sayısız savunma mekanizması yoldaş saydığımız. Sayısız duygu karman çorman öfkemizi tetikleyen. Sayısız insan kaçtığımız. Sayısız müphem dolu yaşanmışlık ve yaşanmamışlık yaşama ihtimalini çoktan elediğimiz.
İnsan kısaca çözülmeyi bekleyen hatta bir soru yumağı olduğu farkında lığına bile sahip olmayan. Ve derken diğer bilinmezliklerle yolu kesişip daha da karmaşık bir hal alan birbirine girmiş, arapsaçı olmuş sayısız yumak daha.
Sayısız örnek ile benliğimizi koruma altına aldığımız savunma mekanizması:
Bazen yüceltme adı altında ki giderilemeyen fizyolojik ve sosyal kökenli arzuların bazı uğraşlarla giderilmeye çalışılması.
Ve yarattığımız sayısız bahane bir diğer alt küme savunma mekanizmasına dair. Mantığa bürünme olarak ifade ettiğimiz ne kadar da çok bahane saklıdır günlük hayatımızda. Hatta ve hatta farkına bile varmadan baş vurduğumuz sayısız gerekçe.
Ve ödünleme…
Bir alandaki başarısızlığını başka bir faaliyette başarı kazanıp gidermek gibi.
Kızgınlığımızı, öfkemizi başka insan ve olgulara yöneltip ilişki arz etmeyen varlıklarla dindirmek gibi… Yön değiştirme olarak addedilen ve sıkça uygulanan bir diğer gösterge işin açıkçası.
Çoğumuzun yaşadığı başarısızlığın nedenlerini başkasına aktarma olarak nitelediğimiz yansıtma adı altında diğer bir alt küme yine…
Polyanna davranışı diye nitelenen, bastırma olarak kabul gören, saplanma ve inkâr gibi sayısız mekanizma.
Kısaca yadsınamaz ve hayatı kolaylaştırıyor diye inandığımız bir tutumlar zinciri.
Bir noktaya kadar zira aşırısı ruh sağlığının bozulmasını tetikleyecektir.
Ve gerçekler: Kaçtığımız, yadsıdığımız, inkar ettiğimiz, bizi korkutan ne varsa…
Ya değişim ya da değişimin gerekli olup olmadığı gerçeği. Bunu yadsımak mümkün mü?
Bir yere kadar…
Mümkün mü gerçeklerden kaçmak ya da insanlardan. Bırakın hepsini bir kenara, kendimizden nereye kadar kaçabiliriz ki?
Korunaklı dünyamız bizi nereye kadar koruyabilir, söyleyin. Hatta ve hatta korunaklı olduğuna inandığımız ama her an orta ölçekli bir depremle dahi yıkılmaya meyilli dünyamız. Yoksa fanus mu demeli? Kırılgan, camdan yapılmış, narin, naif kısaca güven arz ettiğini sandığımız ama her şeyi ayan beyan yansıtan.
Hangi noktaya ya da nereye kadar kaçabiliriz hem kendimizden hem gerçeklerden.
Ve kaçınılmaz son: evrimden geçmesi gereken bir mekanizma: Biyolojik, duygu yüklü, etten kemikten ve naif bir ruhtan ibaret. İbaret desek de bir o kadar dirençli. Hiç olmadığı kadar dirençli üstelik ama yine de hassas bir noktası bulunan.
Değişim: Bize dair…
Evrim: kaçamadığımız ne varsa…
Metafizik yöntem itibariyle bir olguyu niteleyebiliriz. İkinci bakış açısı ise diyalektik yöntemdir. Ve buraya kadar süre gelen anlatım bakış açısıyla rahatlıkla iki kollu irdelenebilinir. Diyalektik yöntemde olgu, evrimsel hareketi gözlemlenerek anlaşılmaya çalışılır.
Evrende bütünü itibariyle hiçbir şey ve hiçbir insan ne hareketten ne de değişimden korunmuştur. Süreç içinde her şey bir oluş bütünlüğü içinde akıp gider. Varlığın kendi içinde süre gelen güç yani oto dinamizm olguyu sürekli ve kesintisiz bir değişime tabi tutar.
Ve sonuç: Adım adım yaklaştığımız, farkında olsak da olmasak da.
Ve etkileşim… Doğayla, insanla, kendimizle yüzleşmemiz gereken. Bir süreç: Kısa ya da uzun vadeli. Ama olması gereken: İnsan olmak adına, mutlu olmak adına, yaşamak adına…
Değişim kısaca kaçınılmaz ve var oluşun sürekli dinamiği: Bir süreç, bir gelişim evresi. Tek bir hücreden ölüme uzanan yolda yaşanası ve ola gelen…
YORUMLAR
Bu kalemden öğreneceğimiz çok şey var.
Aslında yaşadığımız ancak, tariflemesini beceremediğimiz çok şeyi resmediyor, dikkatimize sunuyor.
Keyifle, ilgi ile okudu yine.
Güzeldi.
Gülüm Çamlısoy
Estağfurullah, aslında benim öğreneceğim çok şey var; gerek sizlerden gerek hayattan hatta gerek kendime dair. Uzun bir süreç anlayacağınız kat etmem gereken yol. Öğrenmenin sonu yok ve kalemim ve kelamım el verdiği sürece naçizane paylaşmak da en büyük arzum ve hatta yaşama amacım haline gelmiş bir şekilde son zamanlarda. Tamamen iyi niyetle adımladığım bir yol hayatın diğer alanlarında da hep yaptığım gibi. Lafı uzattım, sanırım...
Çok ama çok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için.
Biraz kendime dair biraz gözlemlerime dayalı bir yazı idi karalamış bulunduğum.
Sonsuz selamlarımla ve tabii ki en iyi dileklerimle...
Aklıma kafkanın "dönüşüm" adlı eserini getirdi yazı. Kendimi birden böceğe dönüşmüş hissettim. Asıl değişim kaçamadığımız her şey bahsettiğim değişim uzun bir zaman alıyor ve kaçınılmaz oluyor. Ama ani değişimlere kimse alışamaz, alışamıyor...
Bunlar dışında yazının ne anlatmak istediğini anlamadım ama çok farklı bir tat bıraktı uzay mekiğindeymişim gibi okudum. Tebrikler :)
Gülüm Çamlısoy
Aslında ne var biliyor musunuz; ben de kendimi sık sık farklı bir ortamda hatta dediğiniz gibi uzay mekiğindeymişçesine hissetmekteyim zaman zaman. Hatta itiraf etmem gerekirse; neresinden bakarsam bakayım bir on yıl geriden takip etmekteyim hayatı.
İnanır mısınız ben de ara ara yazarken kalemini seyri farklı bir yöne götürüyor beni.
Çok içten ve çok değerli sözler sarf ettiğniz. Yürekten çok teşekkür ediyorum.
Esen kalın, sevgili kalem dostum.
Saygı ve sevgimle...