Şerefle bitirilmesi icap eden en ağır vazife hayattır. -- toegueville
sami biberoğulları
sami biberoğulları
@samibiberogullari

BU SEÇİMLER NİÇİN BÖYLE OLDU?

31 Mart 2014 Pazartesi
Yorum

BU SEÇİMLER NİÇİN BÖYLE OLDU?

15

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

1854

Okunma

BU  SEÇİMLER  NİÇİN  BÖYLE  OLDU?

BU SEÇİMLER NİÇİN BÖYLE OLDU?


Erol Sayan’ın Nihavent Makamında ve Semai usülündeki çok güzel bir şarkısıdır ’’ Kalbe dolan o ilk bakış... ’’ Sözleri Mehmed Gökkaya’ya ait olan bu şarkıda kalbe dolan o ilk bakışın unutulmayacağı söylense de nakaratı çok çok daha hoştur.

’’ İlk bahar yaz mevsim mevsim / Bir kaç mektup, bir kaç resim / Yıllar geçse de o bir isim / Unutulmaz, unutulmaz.

Evet yıllar geçse de o bir resim unutulmuyor işte..Tıpkı yukarıdaki resim gibi.

Henüz montaj, fotoşop ve benzeri hilelerin, dalaverelerin bilinmediği dönemlera ait bir resdimdir bu.

Yıl 1946...Ülkeye demokrasi gelmiş (!) ve ilk kez bu güzel vatanda birden fazla siyasi partinin katıldığı seçimler yapılıyor. Seçimin iki pati arasında geçeceği kesin. Biri CHP öteki de DP ( Demokrat Parti )

Vatandaş sandık başında...Sandık başında DP ye ait tek bir iz yokken sandık kurulunun önündeki masa da seçim sandığı da CHP bayraklarıyla kaplanmış vaziyette... Oy kullanmaya gelen vatandaş oyunu herkesin gözü önünde kullanıyor ve CHP bayraklarıyla kaplanmış oy sandığına atıyor.

Buraya kadar olan kısmın resmi var ama bundan sonrasının resmi yok. Çünkü buraya kadar tamamen şeffaf olan bu seçim (!) oy verme işlemleri bittikten sonra tam bir gizliliğe bürünüyor ve oyların sayım dökümü tamamen gizli yapılıyor. Sonuç malum tabii ki. CHP oyların %85 ini, DP %12 kadarını alıyor kalann %3 de geçersiz ve diğer partilere gidiyor.

1946dan 2014 e gelelim:

Dün bu ülkede genel seçim hatta daha da ötesi refarandum gibi bir yerel seçim yapıldı.

Uzun bir zamandır çalkalanan ülkede sonuç itibariyle vatandaş yine söyleyeceğini söyledi . Vatandaş söyleyeceğini söyledi ama vatandaşın ne söylediği acaba doğru algılanabildi mi? Evet Mecliste sandalyesi bulunan dört siyasi partiden üçünün aldığı toplam oy iktidar partisinin tek başına aldığı oydan daha az olduğu halde bu seçimlerden gereken ders alındı mı acaba?

Bu sonuçlardan sonra şimdi sorsan Gezicilere desen ki ’’ Yahu hani bütün millet ilk kez sağcısı- solcusu, enteli-liberali, sünnisi-alevisi, türbanlısı- başı açığı, Fb lisi- Gs lisi el ele, gönül gönüle olmuşlardı bu hükümete karşı..Ne oldu? ’’ Diye verecekleri cevaplar üç aşağı beş yukarı şu olacaktır:

’’Kömüre, makarnaya, üç kuruş paraya şerefini namusunu sattı bu millet.’’
’’Bizim millet böyle zaten..Deveye diken bizim millete de si...en lazım zaten.’’
’’Bu seçimler bizim milletin zeka seviyesini ortaya koydu. Demek ki bizim millet aptal bir millet.’’
’’Hırsızlık yaptılar..Oy çaldılar...Seçimlerde hile yaptılar.’’
’’Bizim millet zaten O..çocuğu...O çocukları gitti yine kendilerini becerene oy verdi.’’

Ve daha sonra göğsünü şişire ’’ NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE ’’ Diyeceklerdir.

Evet...Gezi eylemleri sırasında ’’ Dayanın arkadaşlar, bir kaç gün daha dayanırsak AB müdahalesi geliyor. Bu hükümet istifa etmek zorunda kalacak’’ diyenler; daha bir yıl öncesine kadar ’’ Memleket Pensilvanya’dan idare ediliyor ’’ Deyip de 17 Aralık 2013 ten sonra ’’ Bizim yıllardır yapamadığımızı Hoca bir günde yaptı. Sana müteşekkiriz Hoca ’’ diyenler. Bizzat kendi ifadeleriyle Hoca’nın bir Amerikan ve İsrail ajanı-uşağı olduğunu söyledikleri halde 17 Aralık 2013 ten sonra Hoca dan medet uman vatanseverlere (!) şimdi sorsam ’’ Hani bitmişti bu hükümet? Hani o hükümetin başındaki zat seçimlere bile kalmadan bu ülkeden kaçacaktı ? ’’ Diye emnim ki yine millete dua okumaya (!) başlayacaklardır ölmüş annelerinden başlayarak. Ne O.. çocukluklarını bırakacaklar, ne aptal, geri zekalı, bidon kafalı, ahtapot beyinli, koyun olduklarını... Hain, dönek, satılmış, üç kuruş menfaate şeref ve namusunu satan bir millet olduklarını da dularına (!) ekledikten sonra kendi lisanlarındaki aminlerini ekleyeceklerdir: ’’ NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE ’’ Beyinsiz, bidon kafalı, ahtapot beyinli , koyun, aptal ve hepsinden geçtim O..çocuğu olmanın nesiyle mutlu olunuyorsa artık...Çünkü bu sıfatları yakıştırdıkları herkes meydanlara ellerinde Türk bayraklarıyla koştu aynen onlar gibi. Yani onlar da Türk idiler.

Bu seçimler ders verdi mi peki?

Hiç sanmıyorum. Onlara ’’ Hani ulan bu hükümet gitmişti, hani bitmişti, hani artık tarih oluyordu ?’’ Diye sorsanız, ’’Hani ’’ İle başlayan daha nice soru sorsanız anlamayacaklardır çünkü ’’ Hani’’ onlar için bir balık adıdır ya da Yusuf Nalkesen’in Muhayyer Kürdi şarkısı:

Evet...Erol Sayan’ın Nihavent şarkısıyla başladık Yusuf Nalkesen’in Muhayyer Kürdi şarkısıyla devam edelim.


’’Hani o bırakıp giderken seni / O öksüz tavrını takmayacaktın?’’

O öksüz tavrınızı takmayın ne olur? Ne olur, Allah rızası için repertuarınızı biraz genişletin ve sorun kendi kendinize.


’’Allah’ım neydi günahım? Günahım neydi Allah’ım...Nerede nerede, nerede, ben nerede yanlış yaptım?’’

Gerçi ’’ Sev Kardeşim ’’ iyiydi ama yeterli olmadı. Repertuarınızı genişletin biraz aksi takdirde sürekli aynı şarkıyı söylemek zorunda kalırsınız:

’’ Şarkılardan fal tuttum ikimize kaç kere / Sana bahar gül bülbül, bana hep hasret düştü’’

Oh be yahuuuuu...Sonunda bu seçimlerin suçlusunu da bulduk...Şarkılar...Evet şarkılar.

’’Ah bu şarkıların gözü kör olsun ’’

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bu seçimler niçin böyle oldu? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bu seçimler niçin böyle oldu? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BU SEÇİMLER NİÇİN BÖYLE OLDU? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
diriliş-Dursun BAŞĞUT
diriliş-Dursun BAŞĞUT, @dirilis-dursunbasgut
6.4.2014 12:48:30
hocam yazınızı ve yorumların hatta yorumların cevaplarının bir kısmını okudum.

sizi de arkadaşları da tebrik ederim.

uzun uzadıya yazmak istemiyorum. herkes akşam yastığa başını koyup yalansız ve riyasız memleketimizi düşünsün ve hayal etsin. yalnız hayalin içerisinde şu var;

başbakan Erdoğan istifa etmiş. Ak Parti dağılmış.
meclisin sandalye sayısı;

CHP = 131
MHP = 52
BDP = 21
HDP = 8
BAĞIMSIZ = 326 önümüzde böyle bir tablo ve yaklaşık bir yıl sonra genel seçim olacak.
Cumhurbaşkanı parti liderlerini toplamış hükümet kurma görevini verecek.
azınlık veya kualisyon. normal seçim tarihinde veya erken seçim
ve herkes gönül verdiği lideri başbakan koltuğunda görüyor ve hükümetini kuruyor. hadi vatana millete hayırlı olsun.
Bir tutam hayat
Bir tutam hayat, @birtutamhayat
1.4.2014 02:43:24
Merhaba hocam!...
Siyasetin kirletilen atmosferinden kavrulan ciğerlerimin selameti doğrultusunda;
biraz da Azerbaycan'daki nevruz kutlamaları nedeni ile verilen uzun tatilden yararlanarak, memlekette bir bukle soluklanmak maksadı ile,
alıp başımızı vatanımız yollarına düştük.
Buradan, Azerbaycan semalarından,
internet ve televizyon aracılığı ile gözlemleme fırsatı bulduğumuz memleket ahvalini, biraz da yerinde,
kendi gözlerimizle inceleyelim dedik.
Gördük ki;
bizim diyarlarda,
Karadeniz'in serin iklimini paylaşan kuzey insanlarının siyasi atmosferi,
hiç de bizlere akseden gibi değil.
Oldukça sağduyulu, hoş bir siyasi ahlak çerçevesinde,
saygılı ve anlayışlı bir atmosferde cereyan etti seçim süreci.
Yakından izledim, çok keyif aldım.
Kazananı da, kaybedeni de tebrik ettim. onlar da birbirlerini ettiler. Güzeldi.

Şimdi...
Gelelim bu güzel yazının yorumuna;

Yazacak çok şey var aslında. Çok kelime, çok cümle var dağarcığımıza birikmiş.
Vicdanlarımıza hapsedilmiş, vicdanlarımıza prangalanmış çok haksızlıklar var dile getirilmeyi bekleyen.
Defterde yazılanları, 15.03.2014 tarihinden beri okumuyorum. İlk okuduğum yazı budur.
Kim ne yazdı, nasıl yazdı, ne anlattı bilemiyorum ama,
bir zahmetli yolculuğun finaline erişmek, finalden başlangıca doğru yolculuk yapmak da enteresan olacaktır diye düşünmekteyim. Çok güldürecek yazılarla karşılaşacağımız kuvvetle muhtemeldir.

Bir sevimsiz,
bir kirli,
bir seviyesiz yarış yapıldı.
Ya da,
bu güzel yarış,
sevimsiz hale sokuldu diyelim.

Aslında sonuç baştan belliydi.
Belli olmasına belliydi de, bunu insanlara anlatmak gerçekten zordu.
Sokaklarda bağırma çağırma ile bu işler olsaydı,
Cumhuriyet Mitingleri işe yarardı.
Sonuç;
millet, yine gereken dersleri, gerekli mercilere vermiştir.
Anlayana, sivri sinek saz,
anlamayana, davul zurna az.

Son söz;
İktidarları, kasetler, ayakkabı kutuları götürmez.
Ekonomi götürür.
En azından yüksek refah seviyesine ulaşmamış ülkelerin gerçeğidir bu.
Bir de,
millet, kendisi gibi yaşayan, kendisi gibi görünen, kendisi gibi konuşan insanlara oy veriyor.
Neyse...
Lafı uzattık.
Yazı da, yorumcular da harikaydı.
Herkesi kutluyorum.
-SabırTaşı-
-SabırTaşı-, @-sabirtasi-
1.4.2014 01:51:15

Geceniz hayirli olsun Sami bey...

Yazinizi büyük bir ilgiyle okudum.. Kaleminiz asla susmasin daim olsun selami kelami...

Bir cogumuza ses olmussunuz ...cok tesekkürler size...

ama yorumlardan Serhat Bingöl beyin yorumunu alip bir kac kisinin gözüne sokmak lazim... Kalemi daim olsun kendisinin ilk basda yazdigi gibi

"Başbakanın balkon konuşması iyi hazırlanmamış, nitelik olarak kalitesiz bir konuşmaydı.
Ancak nicelik olarak son derece anlamlı ve dikkat çekici sözlerden oluşuyordu."

Aynen Basbakanimizin konusmasinda inceden verilen anlamlar ufacik detaylardaydi...

Ve Serhat Bingöl beyin yorumunda ki anlami detaylarda yani artik böyle güzel bir anlatim dilindende anlamazlarsa pes vallahi:)

Beyefendinin deginmis oldugu üc noktayi artik beyinlerine cakmalari lazim... kazanamamanin mahcubiyeti icinde kendilerini avutanlar...

""
Bir mumdur iki mumdur üç mumdur
Dört mumdur on dört mumdur
Bana bir bade doldur
Bu ne güzel düğündür ha ninnah
Ha ninnah ha ninnah

""

Selam ve Saygilarimla

yok,sul
yok,sul, @yok-sul
31.3.2014 23:01:35
;)

yahu bu ne uzun yazı okumıyacağım diyorum sonra birkaç gözüm takılıyor sonra bir bakmışım yazı bitmiş :)

kalemin muhteşem

saygımla üstadım...
bekir odaci
bekir odaci, @bekirodaci
31.3.2014 22:20:41
hocam çok güzel analizdi yazınız aynen dediğiniz gibi siyaset yaptıkları için birin üstüne bir ekleyemiyorlar bu durum dahada çıldırtıyor bunları veryansın küfür üstüne küfür benim değerlerime küfür edene aşşağılayana ben insan olarak oy verirmiyim vermem tabiki yüzde sekseni müslüman bir ülkede yaşayacaksın müslümanları yobaz olarak değerlendireceksin küçümseyeceksin seçim zamanıda gelince oy isteyeceksin durum ortada saygılarımla
akilli46
akilli46, @akilli46
31.3.2014 20:11:10
Tebrikler sayın hocam etkili bir yazıydı. Çoğunluğun tercihine saygı duymak gerekir. Aynı yönde oy kullanmasam da, ben halkın ferasetine ve irfanına güvenmek gerektiğine inanıyorum.
bekir güçlüer
bekir güçlüer, @bekirgucluer
31.3.2014 20:02:45
Sayın Sami BİBEROĞULLARI,

Yazınızı beğenerek okudum.
Ben de yazı başlığınıza, daha önce defterde yayınladığım "Akıllı İnsan" başlıklı yazımdan bir paragrafla yanıt vereyim.
Çünkü;
"Günümüzde siyasi partiler toplumu heyecanlandıracak hamasi söylemler ve ideolojik kavramlardan uzaklaşmış, karşılıklı menfaate dayalı bir tutum içine girmişlerdir. Siyasi partiler, elde mevcut kaynakları kimlere, nasıl tahsis edersem oylarımı arttırabilirim diye hesap yaparlarken, seçmenler oyumu hangi partiye verirsem menfaatlerimi maksimize edebilirim düşüncesindedirler. Seçmen ile siyasi partiler/temsilciler arasında bir oy alış-verişi (oy ticareti) vardır.
"Bir toplumun alt yapısını o toplumdaki ekonomik ilişkiler belirler." görüşünden hareketle siyasi partiler ile seçmenler arasındaki ilişkinin de ekonomik bir faaliyet olduğunu söyleyebiliriz."

Yazınız sebebiyle sizi kutlar, saygılarımı sunarım.
yasemen akyürek
yasemen akyürek, @yasemenakyurek
31.3.2014 18:48:19
YENİ BİR BAHANE DAHA VAR KAÇIRDIĞINIZ BU KIRSAL KESİM in oy neticesi henüz şehre inmedi şehre gelince chp kesin alacak başkanlıkları:)))

İndim sandık başına
Recep çıktı karşıma
Kayıp nedir bilmezdim
O getirdi başıma
Serhat BİNGÖL
Serhat BİNGÖL, @serhatbingol
31.3.2014 17:29:40


Başbakanın balkon konuşması iyi hazırlanmamış, nitelik olarak kalitesiz bir konuşmaydı.
Ancak nicelik olarak son derece anlamlı ve dikkat çekici sözlerden oluşuyordu.

Başbakanın şu sözleri çok önemlidir. ( kimin kazandığının önemli yok. Önemli olan kimin ve neyin kaybettiğidir. ) gerçektende bu cümle derinliği olan çok anlamlı bir sözdür.

Evet, kaybeden yalnızca muhalefet partileri değildir. Başbakanında dediği gibi kaybeden, yalan, iftira, hakarettir,,veya statükocu söylemler, üzerinden siyaset yapma alışkanlığıdır. fakat daha da önemlisi kaybeden beleşçilik yani bedavadan iktidar olmak düşüncesi kaybetmiştir.

30. Mart 2014 yerel seçimleri bu konuda kesin bir milat olmuştur. Bundan sonra iktidar olmak isteyen siyasi partiler

1. vatandaşı keriz yerine koyamayacaklar. Yani gerçekçi ayağı yere basan projeler ortaya koyacaklar ve çok çalışacaklar. Öyle büyük önder Mustafa kemal ATATÜRKÜN arkasına sığınıp milletin atasına olan sevgisini sömürüp kullanamayacaklar.

2. ırkçılık yapıp nasıl olsa şu veya bu oranda kemik oyum var oooh yat aşağı oylar gelsin. Yok, böyle bir şey artık, milletin tümünü ayrım yapmadan kucaklayacaklar. ha ben kürdü kucaklamam öbürü ben türkü kucaklamam öylemi? O zaman vatandaş bunları bir kucaklar bu seferde kucaktan inmezler.

3.tüm siyasi partiler uygar dünyanın sahip olduğu demokratik ve ekonomik seviyeyi bizim ülkemize de getirmek zorundalar. elde edilen milli gelir den ülkemin insanı en adil şekilde insanca faydalanacaktır. Öyle vatandaşı vatan millet din iman edebiyatıyla avutma dönemi bitmiştir.

Neyse sözün özü vatandaş, iktidar dâhil tüm siyasi ve bürokratik çevrelere şu mesajı vermiştir. İşinizi ve görevinizi düzgün yapın aksi halde yazının ruhuna uygun şekliyle şarkıyla ifade etmek gerekirse bu şarkıda olduğu gibi evde beş arabada on beş.

Kıymetli hocam kaleminize emeğinize sağlık

Saygı sevilerimle.


tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
31.3.2014 17:21:37
heder oldu gitti benim güzel oylarım hesabımız sandıkta cebine koyduklarım dedim. ters tepti hocam saygılarımla
ersinbaşeğmez
ersinbaşeğmez, @ersinbasegmez
31.3.2014 17:11:40
10 puan verdi

Bu konuda ben de biraz kafa patlatmıştım. Ve ne düşündüğümü yazmıştım aşağıdaki denememde. Olaylara farklı yer ve açılardan baksak da sanırım temelde hatayı araştırma konusunda hem fikiriz.

Yazım; biraz uzun; isterseniz okuduktan sonra silebilirim de. Sorun değil.

''bahtsız bedeviyi okyanus ötesinde becertenler (II) (son)'' isimli denemem


Türkiye için en kötü ihtilal 61 ihtilalidir, en iyisi de 27 Nisan muhtırasıdır.

Ben, Fransa’da yaşıyor olsam böyle düşünürüm, ama Türkiye’de yaşıyorsam da tam tersini.

Ama isimli şiirimin tam da yeri şimdi.

ama

ilanı

iki yüzlülüğümüzün

Türk Halkı. İki iç gündür bu konuyu düşünüyorum. Neden bu halk AKP iktidarının peşinden gidiyor. Sağduyudan yoksun diyorum bazen, o zaman da vicdanım iyi de bu halk Atatürk’ü, Bülent Ecevit’i, Barış Manço’yu, Uğur Mumcu’yu, Necdet Sezer’i (Verdiğim örnekler Atatürk hariç bu kesimden farkı dünya görüşleri olan kişiler. Atatürk hepimizin ortak değeridir) Hatta Kuşum Aydın’ı, Gülben Ergen’, Mehmet Ali Erbil’i vb. İşin ilginci, iktidarda olup da üçüncü defa oyunu artıran bir parti.

Çoğumuzun farkında olmaktan kaçındığı bir nokta da var. Bu partiyi 2011 yılına kadar aydınların çoğu da destekledi. Ki bunların arasında şimdi dövünen çok olsa da, o dönem destekleyen aydınlar herhalde parayla satın alınmadı.

Şimdi…

İktidar özellikle 2011 yılından sonra arttırdığı baskı yönetimine, kendinden olmayanları dışlamanın ötesinde sesini kesmek için her türlü hukuk içi ve hukuk dışı uğraşmasına, insanların bırakın yürüyüş yapmasını başını kaldırmasına bile müsaade etmemesine, karşı taraftan olduğu için Berkin’in ölümünde baş sağılığı dilemek yerine tabanına hedef göstermesine ve özellikle son üç dört yıldır battığı yolsuzluk bataklığına rağmen halkın bu olumsuzlukları görmekten kaçınarak ısrarla bu partiye oy vermek istemesinin nedenlerini, halkın eğilimlerini doğru değerlendirmeden bulamayız. Hele, yolsuzluk bu kadar diz boyu olmuş ve ortalık telefon görüşmelerinden geçilmiyorken ve hatta bakan çocuklarının evlerinde para makineleri bulunmuşken çoğunluğu Müslüman olan bu halk, neden halen Başbakanın peşinden gitmektedir?

Hangimiz göğsümüzü gere gere benim babam çalıyor ama çaldıklarından bir kısmını bize vererek karnımızı doyurmamızı sağlıyor? Diyebilir. Ak parti seçmeni yolsuzluk dediğimizde, biraz da bizimkiler çalsın, hiç olmazsa çalışıyorlar, bize para (yaşlılık aylığı, yardım, yurt vb.) veriyorlar diyorlarsa bu durum onların yolsuzluğu, hırsızlığı onaylaması anlamına gelmemekte, aksine sizle uğraşmak istemiyorum demektedir. Evet, biliyorum biraz karışık oldu.

Her şey bir yana hiçbir anne baba bir çocuğun ölümüne seyirci kalamaz. Bırakın Berkin’i, teröristin bile cenazesinde insan üzülür, sonuçta öldükten sonra ne siyasi görüşü, ne de diğer farklılıklarının anlamı vardır. Artık o bir ölüdür. Ki Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale Savaşı’nda ve daha anmadığım birçok savaşta bile ölülere saygı duyulmuştur. Ölen bir tarafa O’nun annesinin ağıtlarını ne birisi dindirebilir, ne de yüreğine düşen yangını söndürebilir. Mehmetçik’i şehit eden terörist öldürüldüğünde ne kadar da iyi olmuş desek bile vicdanımızla kaldığımızda baş başa, hasbelkader o ölen teröristin ailesinin yanında olduğumuzda susarız, baş sağlığı dileriz. Bu siyasi söylemler bir tarafa mahallemizde biri öldüğünde küs olduğumuzda bile gider baş sağlığı dileriz.

Peki, Başbakanın baş sağlığı dilemek bir yana halkın önüne attığı Berkin ve ailesini AK parti seçmeni niçin yuhalamakta? Ve niçin O ailenin acısına ortak olup O’nu vuran polisin yakalanmasını istemek yerine gerek gerçek hayatta, gerek medya ortamında gerekse sosyal platformda eleştirdikçe eleştiriyorlar.

Neden?

Niçin?

Türkiye için en kötü ihtilal 61 ihtilalidir, en iyisi de 27 Nisan muhtırasıdır.

İşin özü burada. Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’de rejimi korumak askeriyenin göreviydi. Bu da askeri vesayet getirdi. Asker bu rejimin hassaslığına o kadar çok inanmıştı ki (Kolay değildir, kanınızı dökerek kazandığınız vatan toprağını uçan bir kelebekten bile zarar geleceğini düşünürsünüz) en ufak bir rüzgârda bile onu korumak için hamle yaptıkça farkında olmadan potansiyel düşmanlarını artırıyordu. Sonuçta asker savaşı bilir, gerisi teferruattır. Atatürk gelecekte olacaklarla ilgili endişe taşıdığından dolayı askerin barıştaki yeri kışladır diyordu. Hangi ülkede militarizm ile demokrasinin yolu kesişmiş ki bizim ülkede kesişsin. Zaten kesişmesi doğanın kanununa aykırıydı. Ve 61 ihtilali. Türkiye’ye getirilen en özgürlükçü anayasa. Sol kesim bu ihtilali çok destekler. Sonuçta, ihtilal olmasaydı Adnan Menderes hükümeti ülkeyi nereye götürecekti? Bunun cevabı için şu an ne desek boş. Keşke, ihtilal yerine sandıkla gelseydi o özgürlüklerin geniş olduğu anayasa. Yanlış hatırlamıyorsam 12 Mart döneminde de bir Genel Kurmay Başkanı 61 anayasası için bu elbise halka çok bol, daraltmak gerek, demişti.

Bu ihtilal bize şunu da öğretmiştir, kominizim gelecekse onu da biz getiririz. Biliyorum bu cümleyi ihtilali yapanlar demedi. Ama 61 ihtilali ile asker ben ülkede istediğim zaman balans ayarı yaparım, bu güç ben de var, dedi. Ve başta 12 Eylül, 12 Mart, 28 Şubat vb. bir sürü müdahaleler. En çok da sola. Belki de sol kazandım dediği 61 ihtilali ile kaybetmiştir ki şu anda geldiğimiz nokta maalesef onu gösteriyor. Bu arada şunu özellikle söyleyeyim, ihtilal gerekli miydi, gereksiz miydi tartışması yapmıyorum. Ben sadece bir insanın ya ihtilalin yanında ya da karşısında olması gerekliliği adına konuşuyorum. Ta ki 27 Nisan muhtırasına kadar. O muhtırayı Hükümet deyim yerindeyse kaile almadı. Ve Türkiye’de ihtilaller dönemi bitti. Artık asker barışta nerede duracağını biliyor. Kimisi 27 Nisan muhtırasının Yaşar Paşa ile Erdoğan arasında karşılıklı dövüş kapsamında düşünüyor. Ben yine söylüyorum, demokratsam tüm ihtilallere aynı mesafede olmak gerekir açısından bakıyorum. Benim elbette Balyoz, Ergenekon vb. hukukun linç edildiği davaları onaylamam mümkün değil.

Devleti, Cumhuriyeti, laikliği koruma refleksi elbette Cumhuriyet’in ilk yıllarında olacaktır. Nasıl ki bir fidan diker ve onu büyüyünceye, ayaklarının üstüne basıncaya kadar soğuktan, rüzgârdan korumak için önlemler alıyorsak Cumhuriyet’i henüz bir fidan iken korumak için; gerek isyanları bastırmak, gerek İstiklal mahkemeleri kurmak gerekse diğer sert önlemleri almak elbette o dönem için doğru olandı. Ama 1950‘li yıllardan sonra devleti korumak için ne muhafazakârları, ne komünistleri, ne ülkücüleri, ne de Kürtleri dışlamak doğruydu. Yapılan tek şey, devleti korumak adına özgürlük alanını daraltmak ve merkezin dışında kalan ister sağ olsun ister sol kesimi yeraltına atmaktı. Yıllarca bu başarıldı. Elbette bu kesimlerden biri muhakkak o özgürlük alanını kendi lehine genişletecekti. Ben bu arada solun Türkiye’de niçin askeri ve bazı ihtilalleri desteklediğini halen anlayamam. Hiçbir demokrasi kültüründe sol düşünce, militarizmi desteklemez. Solun niçin oy alamadığı konusunda değişik defa görüşlerimi yazdım. O sebeple o konuya girmiyorum. Zaten, AK partinin neden iktidarda olduğu sorusunun cevabı, aynı zamanda neden sol tek başına iktidara gelemiyorun da cevabıdır.

Sonunda Ak Parti o özgürlük alanını ilk önce herkes adına genişletti. Ya da çoğunluk o şekilde algıladı ya da algılamak istedi. Bilemiyorum, ama sonuçta 2000’li yılların başına kadar dar olan özgürlük alanı delindi. Elbette kaymağını da delen, genişleten kesim yiyecekti. Sol olarak istediğimiz kadar türkü okuyalım, AK parti muhafazakâr kesime istediği özgürlüğü verdi. Onları Cumhuriyet’in kurulması ile kaybettikleri özgürlüğü zaman içinde verdi. Neler mi verdi. Önce onların birey olduklarını hissettirdi, insan olduklarını. Onların sorunlarını içki masalarında anlaşılmayan felsefi sözcükler yumağında konuşan aydınların ağızlarından alıp kendi dillerinden konuşan, onları anlayan, kavrayan insanlara verdi. Yeşil kart, sağlıkta yapılan iyileştirmeler, yaşlı aylığı, ev ziyaretleri, benim bacım söylemi, dış devletlere dik çıkışları, yeşil sermayeyi ön plana alması, Anadolu kaplanları dediğimiz Kayseri, Gaziantep, Denizli vb. illerin ekonomide söz söylemesini sağladı. Kara yollarını artırdı, uçak yolculuğu ile halkı tanıştırdı. O kesimi kabullenmeyen askeri vesayeti yok etti. Başörtü meselesini halletti. Dini mekânlara değer verdi. Geçmişe sahiplendi. Sağ kesimin sevdiği Adnan Menderes’e sahip çıktı. Din adamlarını ön plana aldı. Fakir öğrencilerin kalacağı, eğitim alacağı yurt işini halletti. Bunları söylerken AK parti seçmeninin gözüyle bakıyorum olaya.

Kürt kimliğini kabul etti. Onların varlığını özgürlük sınırının içine aldı. Biliyorum bunu ilk Erdal İnönü yaptı diyeceksiniz. Doğru, Erdal İnönü siyasi olarak yaptı. AK parti ise halkın nabzını tuttu. Askeri vesayeti kırarak, askerleri içeri atarak muhafazakâr kesimden sonra Kürt halkının da tabanını yanına çekti. Açılımlarda bulundu, görüşmeler yapıldı. Sonunda şehitlerin gelmesini, teröristlerin ölmesini önledi. Ne pahasına? İnanın halkın gözünde ne pahasına olduğunun o kadar da önemi yok.

Demokrasiyi özümleyemeyen kesimler gün gelir demokrasinin kendilerine sağladığı özgürlüklerden faydalanmalarına rağmen başka kesimlerden rahatsızlık duyarlar.

Çünkü iktidara demokratik yoldan geldiklerini düşünmekten ziyade demokrasinin boşluklarından geldiklerini sanırlar. Ve sanırlar ki, kendileri gibi düşünmeyenler iktidara gelmek için demokrasinin boşluklarından faydalanacaklar ve kendilerini 2000 yıllardan önce olduğu gibi özgürlüklerini kısıtlayıp yasal çizginin ötesine atacaklar.

AK partili seçmenin en büyük korkusu bu. AK parti iktidardan giderse ülkede yine kaos olacaktır. Kendilerine verilen ( bilerek verilen dedim, alınan değil) maddi ve manevi özgürlüklerin ellerinden alınacağını düşünürler. Öyle olunca da kendilerinin gibi düşünmeyenlerin sistem dışında olmasını isterler. Bu, askerlerin Cumhuriyet’i koruma refleksleriyle aynıdır, sadece karşısındakiler değişir. Onlar için artık ne yolsuzlukların önemi vardır, ne Gezi direnişinin ne de Berkinlerin. Onların gözlerinde Berkin kesinlikle mühimdir ama kurdukları sistemi korumak adına bunu itiraf etmekten ziyade ret ederler. O’nun sisteme saldırmak için kullanıldığını düşünürler. On yıl boyunca Gülenle hükümetin kol kola yürüdüğünü bilirler ancak, Gülen’in Başbakan’ı sattığını düşünürler. Polisin sokakta gösteri yapan bir vatandaşa kurulan sistemin bozulmaması adına su sıktığını, plastik mermi attığını, zor kullandığını düşünürler. Onlar için tek doğru, sistemi koruma refleksidir. Çünkü sistem sürdükçe kendileri ama daha çok da çocukları mutlu olacaktır. Hangimiz kendi çocuğumuzun mutlu olmasını istemeyiz. Hükümet yolsuzluklarının üzerini kapatmak, özgürlük alanını daraltmak için bir sürü kanun çıkardığını biz düşünsek de onlara göre bu yapılanlar sistemi korumak adına alınan önlemlerdir.

Sonuç olarak, Gezi, yolsuzluk vb. olaylar bir dalganın vurduğu kayada yaptığı tahribat kadar Ak parti seçmeninde oy kaybettirecektir. Elbette, dalgalar zamanla kayada tahribatı artıracaktır. Ama ne zaman? Peki çözüm?

Her şeyden önce her parti kendi seçmenine sahip çıkacak. Bunu gören ilk lider Devlet Bahçeli oldu. Yıllardır şehit edebiyatı yaptığı için seçmen kaybettiği söylenen MHP’yi, bu yıl daha farklı söylemlerde ayağa kaldırdı. MHP’ye küs olan seçmeniyle barıştı. Hatta merkez sağdan bile yeni seçmen kazandı. BDP nin seçmeni zaten belli. CHP’nin yapacağı fazla bir şey yok. AK parti seçmeninden oy alması çok zor. O da kendi seçmenini toplayacak ki Kılıçdaroğlu’nun yapamadığını yolsuzluk olaylarını patlatan Cemaat yaptı. Sol seçmenin gözünü açtı. Kılıçdaroğlu şunu iyi yaptı. O’da merkez sağdan oy istedi. İşte AK parti’de emanet duran yüzde 20–30 arasındaki merkez sağın oyundan ne kadar koparılırsa o kadar AK parti zayıflar.

Son olarak; bunca yapılan hukuk dışı işleri, yolsuzlukları, rüşvetleri, onlardan olmayanların özgürlüklerinin kısıtlanıp değer verilmemesini, Berkin’in öldürülmesine gösterilen tepkiyi, ayrımcılığı neden anlamıyor diye AK partiye fanatik bir şekilde bağlı olan, Başbakan’ın yaptığı her şeyi doğru kabul edip O’nu can siper hane savunan seçmenine kızmaktan ziyade empati kurup anlamak gerek.

Yoksa nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa…*

* Nazım Hikmet’in bir şiirinden ilham alınarak bir iki sözcük değiştirilmiş ya da ilave edilmiştir.

ersin başeğmez
16 mart 2014 14:15 _izmir
çaysız_şekersiz ve bademsiz



tebriklerimle


Not: Fotoğraf 46 seçimleri sanırım. Bence; O fotoğrafla C.H.P.'ye haksızlık yapıyorsunuz. bazen dönemleri, dönemlerin şartlarında değerlendirmek ya da ne bileyim en iyisi o dönemde bırakmak daha iyi bence. O fotoğrafa bakan biri. yazınızda bundan kesinlikle bahsetmediğiniz halde zamanında C.H.P. böyleymiş, şimdi AK Parti'de bu şekilde davranmakla haklı diye düşünür. Mesela, başbakan da sık sık olumsuz bir şey olduğunda İnönü üzerinden C.H.P.'yi vurması gibi.

O zaman Başbakan sağ iktidarların ülkeyi kalkındırırken ne kadar çok dışa bağımlı yaptığını, ilk PKK katliamına bir kaç çapulcu diyen dönenim başbakanından da bahsetmesi gerekir ki konumuz bu değil. Çünkü; siz iki tarafa da bir şeyler anlatmaya çalışmışsınız ki maalesef yine insanlar yazınızın kendilerine yarayan kısımlarına sarılacaktır ki bu da sanırım iki yüzlülüğümüzün bir savunması olacaktır.

Keşke, herkes bu yazıdan kendine gerekli dersler çıkarabilse. Gözü kapalı Ak particilik ya da muhalefet particiliğine soyunacaklarına;

bir grup;

erkin bu kara fütursuzca karşı tarafı nasıl ezdiğini(dışladığını, yolsuzluğu vb.) sorgulasa

bir grup da;

bu kadar baskıcı bir otoriteye(yolsuzluk vb. dahil) rağmen erkin neden belli bir oran oyun altına düşmediğini sorgulamalı. Bülent Ecevit ortanın solu diyerek solu açıp laik ama aynı zamanda dindar bir toplum sloganıyla toplumu nasıl kucakladığı bence anahtar uygulamalardan biri olmalıdır.

daha söyleyecek çok şey var ama sonuçta değişen fazla bir şey yok.

teşekkür ederim

saygılarımla


ersinbaşeğmez tarafından 3/31/2014 4:28:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
31.3.2014 16:22:42
evet ya ah bu şarkıların gözü kör olsun dedim bende

güzeldi anlatım her zamanki gibi düşündürücüydü
sagılarımlasınız
Hasan Özaydın
Hasan Özaydın, @hasanozayd305n
31.3.2014 15:40:43
SANDIK

Sen küflü çeyizini çıkar,
Ben eski anılarımı .
Buruşturma suratını
Sandığa gidiyoruz .


Sandıkta neler var neler
Hayalleri var seçileceklerin
Yıkıntıları var seçilmeyenlerin
Açılınca kapağı ortaya çıkar .



Biliriz içine atılanları
Ne de çok merak ederiz ne çıkar
Ümitlerin hayallerin ,
Kaybolmasın muhtar amca .


Sandıkta ne var
Senin attıkların,benim attıklarım
Halkımın isteği çıkar
Demokrasi var diyorsun ya , o çıkar .





Seni seçmiştim yıllar önce
Beklesem mi açılmasını
Saçlarım ağardı baksana
Sandıktan çıkarmısın acaba...


<<neler yapmadık şu vatan için,
kimimiz nutuk attık kimimiz şiir okuduk>>
Tebrik ederim hocam saygılarımla.
kasım yağmuru
kasım yağmuru, @kasim-yagmuru
31.3.2014 15:29:58
Yazınızı büyük bir zevkle okudum. Şarkılarla ve espirili bir anlatım çok doğru tespitlerde bulunmuşsunuz. Dediğiniz gibi de oluyor zaten. Olabilecekleri, söylenebilecekleri bu kadar net tahmin ediyorsak, bunları söyleyenlerin ezberletilmiş basite indirgenmiş düşüncelerinin ve daralan zihniyetlerinin ufukları açılması lazım diyorum. Vatanımızın geçmişte özgürlüğünün ilanı olan bir partininde bu duruma düşmesinden hiçmi, hiç haz duymuyorum.
muhacir bozkurt
muhacir bozkurt, @muhacirbozkurt
31.3.2014 15:24:55
10 puan verdi
Son söz, sandıkta söylenmiştir. Söyleyen de milletin ta kendisidir.
Milletin bir kısmını aşağılayarak ve hakaret ederek bir yere gelebileceğini zannedenlere en güzel cevaptır bu sonuçlar.
Herkes şapkasını önüne koyup, başını iki elinin arasına alıp, başkasının gözünde çöp ararken kendisinin gözündeki merteği görüp görmediğini düşünmeli.
İnsan kendi hatasını en son idrak eder.

Ümit ederim ki, bu kez hatalarımızı daha çabuk idrak edelim.

Sonuçlara tahammül edemeyenler ve kargaşadan medet umacak olanlar mutlaka bulunacaktır. Buna fırsat vermeden geleceğe yönelik fikir jimnastiğine başlamak en güzeli olacaktır.

Her siyasî parti, kendi tüzüğü ve projeleri ile millete en iyi hizmeti kendisinin yapacağına inanarak yarışa girer. Kendini ne kadar anlatabilirse o derece destek oyu alır.

Bu seçimde milletin desteğini hangi ölçüde aldıklarını görüp, gelecek seçimler için daha gerçekçi ve ümit verici projeler üretebilmeleri için bütün siyasî parti yöneticilerine şimdiden hayırlı mesailer diliyorum.

Sami Hocam,
Güzel yazınızdan dolayı kutluyorum.
Sıhhatiniz daim ola..
Muhabbetle selâmlıyorum.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.