Tezat
Kocaman binalar, binaların içine sıkıştırılmış dolaplar ve dolapların içine özenle yerleştirilmiş eşyalar... Hepsi bir anda yok oluyor ufak bir sarsıntıyla. Yapılması için ne kadar zaman geçmiş umursamıyor bile, yıkıp geçiyor sarsıntı. Yıkılan sadece beton yığınları olmuyor ki, ya onca emek, ya onca umut?
Bir hastalık, yıkıyor bulunduğu bedeni. Sadece bedeni mi? O bedene işlenmiş olan ruhu yetiştirmek kolay mıydı? Onca zorluklara katlanmak, onca şeyle mücadele etmek, onca, onca... Oysa ne kadar kolay yıkmak, yok etmek... Neden bu tezat? Neden inşa etmek o kadar zor da yıkmak bir o kadar kolay?
Bir laf, hayallerini yok edebiliyor insanın, yıkabiliyor. Artık hayal kurmak bile isteyemeyebiliyor insan. Korkutuyorlar hayalleri gerçekleşmiş insanlar, hayallerini yeni gerçekleştirecek insanları. Yıkıyorlar bir anda hiç de kolay kurulmayan düşleri...
Bir gece, yıkabiliyor insanın hayatını. Artık umut etmesinin bile bir anlamı olmuyor ki, devam edebilsin. Kurması kolay mıydı sanki o hayatı, o umutları taşımak çok mu kolaydı sanki? Devam edebilmek o halde... Ki kolayca yıkılabiliyor? Nedendir bu tezat, neden?