- 1170 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
NE OLSUN UĞRAŞIP DURUYORUZ İŞTE )))))))))))
Bu yazıyı okuyan siz değerli okuyucular. Yaşlarınız kaç bilmiyorum ama eminim ki içinizde ben gibi dede olanlarınız vardır. Ben gibi nine olanlarınız da vardır mutlaka..Ben gibi nine derken yanlış anlaşılmasın ben nine değilim...Torun sahibi olma açısıdan ’ ben gibi ’ Diyorum. Cinsiyetle alakalı değil.
Offfff.. Karıştırdım değil mi? Haklısınız. Söz konusu torun olunca inasanın eli ayağı birbirine karışıyor. Haa bu arada. Nine demiştim değil mi? Bayan arkadaşlarımdan özür diliyorum. Çünkü benim bayan arkadaşlarım içinde nine olan yoktur. Onlar ya babaannedir ya da anneanne...
Neyse efendim. Siz bu satırları okurken benim torunum da dünyaya gelişinin üçüncü senesini bitirmiş, dördüncü senesine girmiş olacak.
Al işte..Durduk yere bir tartışma konusu daha: Efendim dünyaya gelişinin üzerinden tam üç sene geçmiş olan bir çocuk üç yaşına mı basmış olur yoksa üç yaşını tamamlamış dört yaşından gün almaya mı başlamış olur? İşte ülkemizde bu güne kadar çözüme ulaştırılamamış çok önemli sorulardan birisi de budur. Elin Avrupalısı Atomu parçalayıp bombasını yaptı biz hâla dünya üzerinde 365x3 yıl yaşamış bir çocuğun üç mü yoksa dört yaşına mı bastığını keşfedemedik. Çünkü bu sorunun cevabı erkeklere göre üçtür. 365x3=1095 gündür bu dünyada olan biri üç yaşında olur. Kadınlara göre ise üç tane 365 günü tamamladığı için artık o üçü bitirmiştir , dolayısıyla dört yaşındadır.
Eminim şimdi pek çok evde bunun münakaşası yapılmaya başlamıştır bile)))))))) Ben işin içinden çıkamadım. Çıkabilenlere helal olsun.
Evet..Benim torun ile aramda aşağı yukarı dokuz yüz kilometre yol var. O yüzden maalesef doğum gününde yanında olamayacağım ama yine de tabii ki onu unutmuş değilim.
Bu sabah kalkıp kahvaltımı yaptıktan sonra ver elini Kadıköy yaptım. Madem ki torunumun yanında olamayacaktım hiç olmazsa kızıma para göndererek torunuma yaş günü dolayısıyla bir şeyler almasını, o tatlı bıcırığı sevindirmesini sağlayabilirdim. İşte bu amaçla bindim minibüse ve Kadıköy’e indim. Ama Kadıköy’e varır varmaz tüm neşem kaçtı.
Minibüsten iner inmez gördüğüm ilk manzara bir kadındı. Yok yok öyle ’ Tamba tumba esmer bomba’ Bir kadın ya da ’ Gel gel sarışınım gel, ben sana aşığım gel ’ Tipinde bir kadından bahsetmiyorum. Sokaklarda yaşayan bir kadındı bu. Havayı güzel görünce minübüs duraklarına yakın azıcık bir çim üzerine sırt üstü uzanmış, bir eliyle hafif rüzgarda dağılan belki de yıllardır yıkanmamış olan saçlarını düzeltirken diğer eli de sık sık ağzına gidiyordu yaktığı sigarasından derin derin nefesler almak için. Ben hariç hiç kimse kadının yüzüne bakmadı. Bir vebalı, bir cüzzamlıdan kaçar gibi kaçtılar kadının yanından. Onunla göz göze gelmek istemiyordu hiç kimse. Sadece ben merak ettim baktım. Aslında alıp şöyle bir hamama soksan, sonra doğru düzgün kıyafetler giydirip bir de tamirat ve tadilat yapsan şahane bir güzellik ortaya çıkarabilirsin o kadından ama ben de sadece bir kaç saniye baktım ve ’ Kim bilir ne derdi var ’ deyip ama çok da fazla merak etmeden yoluma devam ettim diğer insanlar gibi.
Biraz ilerledim ve kızıma para göndereceğim bankanın önüne geldim. Baktım orada da bir adam, bir kadın ve dört çocuk ellerini açmış gelen geçenden sadaka dileniyorlar. ’ Allah rızası için bir sadaka , açım ’ filan demiyorlar; daha doğrusu diyemiyorlar çünkü Türkçe bilmiyorlar...Anlamışsınızdır, son zamanlarda İstanbul’un hangi semtine giderseniz gidin göreceğiniz Suriye’li mülteciler bunlar. Hani bazılarımızın ’Terörist ’ dediği, bazılarımızın ’ Devlet onlara ev, maaş, en lüks yaşama şartları sağlıyor ’ Dediği, Bazılarımızın ’ Sen onlara üzüleceğine kendi ülkemiz insanınının haline üzül ’ dedikleri insanlar. Sokaklarda yaşıyorlar...Onları terörist olarak gören de onlar için ’ Kardeşlerimiz, dindaşlarımız, onlar da insan, yerdım ellerimizi uzatalım ’ Diyen de kafasını çevirip gidiyor. Bu Muhacirler için Ensar olmak hiç kimsenin ( tabii ki ben de dahil ) aklının ucundan ile geçmiyor.
Of be yahuuuu. O sokaklarda yalınayak sürünen yavrucaklar içinde biri var ki tam da benim torunumun yaşında. Benim torunum yarın sabah ya da akşam her neyse , üzerindeki mumları üfleyip daha sonra da ağzına yüzüne bulaştırarak pasta yerken o çocuk belki bir kuru ekmek bile bulamayacak yemek için. Çünkü o kadar çoklar ki. Millet para filan da atmıyor önlerine ’ Hangi birine vereyim yahu ’ Diyerek.
Bir an önce Kaçmalıyım Kadıköyden...Şu para gönderme işini halledeyim hemen kaçacağım... Kafamızı sokacak kum olmadığına göre bir an önce eve girip bir daha da dışarı çıkmamak lazım. Eve gidip bilgisayar başına çökmeli ondan sonra da insanlara basmalı fırçayı ’ Ne kadar duyarsızsınız ulan ’ diye..
Neyse...Parayı yatırdım. Daha sonra eski eşimi arayarak ’ Hesabına para yatırdım. Onunla Elif Nur’a bir şeyler alırsınız artık ’ Dedim. Eski eşim ’ Elif Nur seninle konuşacakmış..Konuşun bakalım dede torun ’ Dedi. Başladık torunumla konuşmaya.
-Elif Nur...Kızım nasılsın?
-İyiyim.
-Yaramazlık yapmıyorsun değil mi?
-Yapmıyom.
-Anneni üzme olur mu?
-Olur.
-Ben seni çok özledim biliyor musun?
-Biliyom.
-Eee anlat bakalım ne var ne yok?
İşte bu soruya öyle bir cevap verdi ki o ana kadar canımı sıkan, beni kederlere sevk eden bütün sıkıntılar gitti ve bomba gibi bir kahkaha doldurdu Kadıköy Meydanını.
-Ne olsun..Uğraşıyoruz işte...
Evet..Üç yaşındaki bir bıcırığın verdiği cevaba bakar mısınız? ’ Ne olsun, uğraşıyoruz işte’ Çatlak zurna ne ile uğraşıyorsa artık.
Öğrendim sonra ne gibi işlerle uğraştığını. Bir gün önce anneannesinin cep telefonunu almış. Kendince telefonu çok kirli görmüş. Götürmüş banyoya bir güzel sabunla suyla yıkayıp bir de kese attıktan sonra akça pakça bir telefon haline getirip anne annesinin ellerine teslim etmiş ’ Baak telefonun nasıl tertemiz oldu ’ Diye.
Bu günün benim açımdan ilginç olan bir başka tarafı daha var. Bu gün aynı zamanda kardeşlerimden Recai’nin kızı Ezgi Nehir’in de doğum günü. Ezgi Nehir de bu gün dünyaya gelişinin ikinci yılını tamamlamış oluyor. Yani erkeklere göre iki, kadınlara göre üç yaşında oluyor.
Elif Nur’a ve Ezgi Nehir’e sağlık, huzur ve mutluluk dolu daha nice yıllar diliyorum. Umarım ve dilerim ki bu vatana, millete, daha da ötesi insanlığa faydalı evlatlar olurlar.
İyi ki doğmuşsun Elif Nur, İyi ki doğmuşsun Ezgi Nehir. İkinizi de çok ama çok seviyorum.
NOT: Üstteki resim Elif Nur’un geçen seneki doğum gününden bir kare.
YORUMLAR
hocam her ikisininde doğum günlerini kutlar sağlıklı mutlu seneler dilerim çocuklarında kendilerine göre uğraşıları vardır saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Yazıyı okurken benim minik torunlarım geldi aklıma.
üçü birbirinden tatlı. Yoksa bana mı öyle geliyor.
Geçen akşam oğlum kızı Duru'yu verdi telefona.
Sözlerini yarısını anladım yarısını anlayamadım.
Oyuncak bebeğinin elbisesini giydirdiğini anlatıyordu.
Ben de ona ben de sana bebek aldım Babaanneciğim dedim.
Yazın buraya gelin bebeğine elbiseler dikeriz.
Oğlum sonra 1'5 yaşındaki küçük Rüzgâr'ı verdi. O daha konuşamıyor.
Onun sesini duymak bile güzel.
Neyse torununuzun doğum gününü kutluyorum,
ailesine ve ülkesine hayırlı insan olsun inşaallah, sağlıkla.
Tebriklerimle,
selâm ve sevgiler..
sami biberoğulları
İnşallah bütün çocuklarımız ve torunlarımız ailesine ve ülkesine faydalı evlatlar olurlar.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Yürek buruk ama elden gelen bir şey yok.
Selam ve sevgilerimle.
Bugün bizim bürodada bir yaş günü kutlaması vardı ama bizim doğum günü çocuğu biraz daha büyüktü :) Yinede rengarenk balonlarını ve tabiki pastasını ihmal etmedik.Yaş günleri yaş ilerledikçe önce neşeyle sonra ya neyi kutluyorum ben yaşlanıyorum yawwww oturdum birde kutlamamı yapıyorum ikileminede düşürmüyor değil ! Neyse efenim kimsenin moralini kırmayalım hissettiğimiz yaştayızdır diyerek geçelim bu yaş mevzusunu.Resimdeki cici torununuzuda Allah size ve sevdiklerine bağışlasın nice sağlıklı,mutlu yaşlarını görmeyi nasip etsin inşallah.
Gelelim suriyeli vatandaşlardan geçilmeyen sokaklarımıza.Ankaradada adım başı suriyeli özellikle kadın-çocuk gruplarıyla karşılaşıyoruz.Öğlen arkadaşımla iş yerimizin çok yakınındaki bir parkta oturduk bir yandan güneşli havanın tadını çıkarıyoruz diğer yandan shbet ediyoruz derken elinde bir karton üzerinde "Annem babam yok kardeşlerime bakmak zorundayım yardım istiyorum gibi " bir yazı olan suriyeli üstü başı kir içinde bir kız çocuğu yanımıza duruyor o elini açıyor yardım istiyor varsa bozuk param ben dayanamıyorum veririm yine öyle yapıyorum ama diğer yanımdaki banktakiler kız ısrarcı davranıp, para almadan gitmek istemeyince kışkışlayarak uzaklaştırıyorlar kızı bir sonraki banktada aynı muamele ile karşılaşıyor ve sonrasında bende kızı göz takibimden çıkarıp arkadaşıma dönüyorum.Sonrada düşünüyorum ister istemez ülkenizde savaş çıkmış olsa siz komşu ülkeye sığınsanız yaşamak için ne yapmanız gerekirdi ? ya da neden biz kapımızı açtık ki suriyelilere başka komşumu yoktu ? ne bileyim ben vereceğim üç beş kuruşla eksilmem mi belki bir öğünlerine minik bir katkıda ben yapmış olurum çok mu ? gibi soruları sordum cevabımı alamadım öğlen tatili bitti ve ben işe döndüm..
sami biberoğulları
Öncelikle çok çok teşekkür ediyorum.
Suriyeliler gerçekten de önemli bir konu ama bir ikisine birer ekmek parası vermekle çözülecek bir sorun değil bu kınu. Neler yapılabilir onu da bilemiyorum maalesef...Bir zamanlar devletten maaşlarına zam isteyen öğretmenlere zamanın maliye bakanının dediği '' ben de biliyorum ama o kadar çoksunuz ki'''
Selam ve sevgilerimle.
torunun dogum günü kutlu olsun hocam..bizleri sorarsan ne olsun ugraşıyoruz işte...binkere maşallah.....rahmetli babam derdiki torun sevgisi evlat sevgisini bastırıyor derdi..gerçekten dogru..belki birgün biizde babaanne oluruz kimbilir..nasip gül diyarından selam lar
sami biberoğulları
Rabbim sana da nasip eylesin torun sahibi olmayı. O zaman daha iyi anlarsın bu sevgiyi.
Selam ve sevgilerimle.
dünyanın neşeleri onlar,
Dedeleri Elif Nur ,Ezgi Nehiri özler.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Darısı başına diyeceğim ama sanırım senin de vardı torun değil mi?
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Sevgili hocam:
Gayet hoştu yazı. Her yönüne değmiştiniz hayatın. Fakat kadınlar genelde eksik söylemez miydi çocukların yaşlarını? Öyle bol kepçe yıl biriktiren kaç kadın vardır ki diye düşündüm birden. Eğlendim, düşündüm, idrak ettim kelimelerinizi. Tebrikle.
sami biberoğulları
Kadınlar otuz beşinci yaş günlerini kutlayana kadar yaşlarını böyle ifade ederler. Sonraki otuz beşinci doğum yıl dönümlerinde ise hep otuz beş yaşında olurlar.)))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Sağlıklı, mutlu ve gönüllerince nice yaşlar dilerim Elif Nur ve Ezgi Nehir'e.
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Darısı başına.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Allah olmayanlara da nasip etsin.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam, kaleminizin naif dokunuşuyla gülümseten bir yazı daha okudum.
Bu vesileyle her iki yavrunun da doğum gününü yürekten kutluyorum. Kadıköy'e gelince her zamanki hali ve ilginç ahvali ile bir o kadar karman çorman bir semt: İnsanıyla, çarşısıyla, esnafıyla ve o malum kalabalığı ile.
Duyarlı yüreğiniz dert görmesin. Bu arada güne gelen diğer yazınızı da tüm içtenliğim ile kutluyorum.
Sonsuz saygılar ve hürmetler, sayın hocam.
Esenlikler dilerim...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.