- 520 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Rab Algılamasındaki Süreç İşletilmelidir!
Rab Algılamasındaki Süreç İşletilmelidir!
Rab algılamasındaki süreç doğru okunmalıdır!
İnsanın kişiliği nasıl ise "Rab" algısı da ona görecelidir. Rab algısı, Rabbulalemin’in yani asıl olanın, bireyin kabiliyeti nispetinde algılanmasıdır! Yani kişinin Allah algısı, kendi kabiliyetince olacaktır! Bundan şöyle bir sonuç çıkar; herkesin "Rab" anlayışı aynı olmaz! Bu nedenle bazılarının "Rab" algısında, hacıyatmaz gibi her durumda yüzsüzce duruş sergilemek vardır; ya da zeytinyağı gibi üste çıkmak. Bu kendi Rab algısının kendisini aldatmasıdır! Rab algısı Rabbulalemin gerçeğine ne kadar yakın ise kişi o kadar marifet kazanmıştır. Uzak ise o nispette yüzsüzlük ve cehalet kalmıştır!
Dinsel öğretilerin günümüzde geldiği nokta şöyle; dinsel öğretinin her kademesindekiler "Hacıyatmaz" gibi her durumda suda zeytinyağı gibi üste çıkarlar! Dinsel esasları öğrenmek yerine üste çıkmayı, haklı çıkmayı öğrenirler! Sonuç ise ortada görünüyor. Ben, ilahi adaletin tecellisini seyrederim. Allah, kuranda "Tahmik" edeceğini söyler; yani ahmaklaştırmak şeklinde! Yani ahmaklık da ceza!
İnsanlık gelişim sürecindeki Peygamber fonksiyonunun önemini görelim!
İlk dönemlerde insan ilahlar, yarı insan ilahlar şeklinde çok ilahlı bir inanç vardı! Bu zaman içinde köhneleşti ve ilahlar göğe çıktı, putlar yerde onları temsil eder aracılar, asalaklar da putlarla insanlar arasındaki bağı kurardı! Bu dönemi bitiren, Yusuf peygamberdir! Eski Mısır’da tapınaklara askeri saldırı düzenleyip tapınak rahiplerini zindana tıkan peygamberdir! Yapılan işin önemini görmek gerek Firavunların kendilerini ilah görmesi döneminin ardından putların kutsanması dönemi de sona eriyor bir peygamber eliyle! Bir aşama sonrasında İsa çok önemli bir adım atıyor! Dinsel şeriat kurallarının her çağda aynen işletilemeyeceğine dair çok güzel bir açılım yapıyor! Serbest bir şeriatla geliyor! Katı kurallarla değil! Buna bir örnek vermek isterim. İsa peygamber zamanında, Davut peygamberin katı şeriatı hüküm sürerken; İsa’ya bir grup gelir, ellerinde zina suçundan taşlayarak öldürmek istedikleri Maria adında bir kadın! Akıllarınca İsa peygamberin Davut peygamberin şeriatına olan itirazını açığa çıkaracaklar! İsa, peygamber, aslen eski uygulamaları kaldırmak ister; yani kadının taşlanmasını istemez! Fakat fitne çıkaracaklarını bildiği için onlara şu meşhur sözü söyler; “İlk taşı günahsız olanınız atsın!” ve ardından herkes kendi günahını gözün önüne gelen bir aynada seyretmeye başlar! Dehşete kapılan kalabalık Maria’ya bir taş bile atamadan kaçarlar!
Bu süreçte anahtar konumundaki kişi Hz. Muhammet’tir! Tüm eski sistemi kabul ederek eski sitem taraftarlarının radikalleşmesini önler! Kitaplara iman, peygamberlere iman bunun göstergesidir! Bunun Kurandaki kaynağı ise şu ayet;
“Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir. Hiç şüphesiz senin Rabbin hem bağışlama sahibidir, hem de elem dolu bir azap sahibidir.” Fussilet-43
Son peygamber ve son kutsal kitap konusu o kadar mühim ki!
Düşünün son peygamber gelmemiş olsaydı neler olurdu? Son kitap gelmemiş olsaydı neler olurdu? Eline bir kitap alan “Son peygamberim!” diye ortalık yere atlar mıydı? İşte Son peygamber bu önemli işi başarmış. Elinde kitap ile peygamberlik taslaması muhtemel soytarıların çıkışına da engel olmuş. Büyük bir teşekkürü hak etmiyor mu sizce de? İsa ve Yusuf’da teşekkürü hak etmiyor mu? Birisi şeriatlerin keskin sınırını kaldırıyor, diğeri tapınak rahiplerinin saltanatına son veriyor!
Son tahlilde; süreç işletilmeliydi; aslında "Orta Çağ Öğretileri" Avrupa’da engizisyon dönemiyle zirveye ulaşmıştı, tabi ki tüm dinler "Orta Çağ Öğretileri" kapsamında, o çağda geldiler! Ama ben şuna işaret etmek isterim, dinsel öğretiler açısından! Peygamberlik, son peygamber ile sonlanınca; kutsal kitaplar, son kitap (Kuran) ile sonlanınca; denge süreci başladı ama bu süreci dinden kazananlar işletmek istemediler. Bu nedenle Orta Çağ’da takılı kaldılar.
Selametle,
Ahmet Bektaş