- 911 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ZEYNEP 1. BÖLÜM:
1.bölüm:
Yol yordam bilmez bir halde attı kendini dışarı. Telaşı vücut dilinden öylesine yansıyordu ki…
Sigara paketini çıkardı cebinden ve alelacele yaktı bir sigara. Ne zoruna içerim ki bunu deyip söyleniyordu bir yandan.
Ve bir anda yaş boşaldı gözlerinden. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı akabinde. Tutamıyordu kendini. Yoldan gelip geçenler bir ayıpmışçasına gözleri ve sözleri ile taciz ediyorlardı işin aslı. Aldırmadı bile. Kime ne idi ki onun yaptığından. Ne ağlamak suç ne de sigara içmek diye haykırmak geldi içinden. Bilemezdi kimse ve asla da anlayamazdı onu. Zaten bu güne değin onu anlayan bir tek Allah’ın kulu çıkmamıştı karşısına. Ne ailesi ne arkadaşları ne yabancılar. Hoş en yakınındakiler bile onu hor görürken yabancılardan ne gibi bir beklentisi olabilirdi ki.
Yaranamamıştı işte kimselere. Hep tökezlemişti ömrü boyunca, hep sıcak bir omuz aramıştı ve hep umut etmişti. Ama şimdi olanlar.
Otuzu devireli sadece iki ay olmuştu. Her şey yolunda gider görünse de çok şey saklardı içinde: Duyguları bilinmezdi kimseler tarafından ve asla düşüncelerini de ifa etmezdi. Varsa yoksa işi ve ailesi. Hoş artık bir işi bile yoktu Zeynep’in. Üstüne üstük yaşadıkları ve yaşayacakları kaldıramayacağı kadar ağırdı.
Orta ölçekli bir şirkette muhasebe departmanında çalışıyordu Zeynep. Gerek matematiği gerekse muhasebe bilgisi her fırsatta yardımcısı olmuştu çalışırken. İş bitirici ve analitik zekaya sahip bir kızdı. Leb demeden leblebiyi anlar ve asla aksatmazdı işleri. Önceleri yönetici asistanı olarak başlamıştı işe. Bir yandan da muhasebe kursuna gidiyordu. Hep iyi olmuştu arası rakamlarla. Yüksek tahsil yapmamış olması içinde hep bir ukde olarak kalmıştı ve canla başla çalışıyordu açığını kapatmak için.
Donanımlı değildi ama kendisini yetiştirmek hep hedefi olmuştu. Ve yüzünü kara çıkartmamak için şirket sahibinin elinden geleni yapıyordu. Sonuçta güven telkin ettiği kadar güveniyordu da karşısına çıkanlara. Gerçi bu yüzden çok kere dert açılmıştı başına ama yine de başka seçeneği yoktu güvenmenin haricinde.
Yirmili yaşlarının başındayken ağır bir ameliyat geçirmişti Zeynep ve anne olma şansını yitirmişti geçirdiği ameliyat sonucu. Bu yüzden hep eksik hissederdi kendini ve sırf bu sebepten ötürü karşısına çıkan tüm taliplerini reddetmişti. Ne bir açıklama yapardı ne de yüzlerine bakardı. Ailesi gerekli anlayışı gösterirdi ona her daim. Ne yargılarlardı ne de bir istekte bulunurlardı. Bilen bilirdi Zeynep’i. Hoş, bilmeseler ne olurdu ki… Sonuçta zararsız ve kendi halinde bir kızdı Zeynep. Ne kötülük yapardı ne de incitirdi karşısındakini.
İki sene sonra...
İki yıl olmuştu çalışmaya başlayalı. Sağlık sorunlarının ardından zor toparlamıştı kendini ve süreci atlattıktan sonra bir tanıdık vasıtasıyla çalıştığı şirkete başvurmuştu. İlk etapta olumsuz geçmişti görüşmesi. Ama allem etmiş kalem etmiş ikinci görüşmeden yüzünün akıyla çıkmıştı.
Çalışkan bir öğrenci titizliği ile otururdu iş yerindeki masasına. Sonuçta belli bir sorumluluk üstlenmiş ve söz vermişti kendisine. Yeni bir başlangıçtı burası onun için. Hayatını idame etmek ve kendine yeni bir dünya kurması için ilk ve tek şansıydı. Zira ne iş deneyimi vardı ne de referansı. Tek referansı kendisiydi. Kendine ve zekâsına güvenirdi Zeynep her ne kadar bazı sorunlar ve acı neticeler yaşamış olsa da. Ne var ki; geçmişin ona ket vurmasına izin vermeyecekti.
Ne aldığı para ne de kariyer önemli idi onun için. Tek önemli olan kazandığı özgüven ve işinin verdiği tatmindi.
Zaman içinde sevdirdi kendini şirkette. İş bitirici yapısıyla kabul ettirdi kendini. Sessiz, naif hali bazen iç burkardı. Hep bir eksiklik hissediyordu kendinde. Mümkün mertebe düşünmemeye çalışsa da anne olma şansını yitirmiş olmayı her daim hissederdi bu olumsuzluğu. Hele ki; çocukluk arkadaşı kucağına bebeğini aldığında günlerce gözyaşı dökmüştü. Ne kıskançlık ne de haset idi hissettikleri sadece bir mahzunluk ve bir kifayetsizlikti. Kendini böyle görmekteydi zira: Yetersiz ve zavallı…
Bir yıl geçmemişti ki çalışmaya başlayalı ithalat departmanında yeni bir yetkili göreve başladı. Yurt dışında okumuş, deneyim sahibi ve oldukça da yakışıklı bir adamdı. Ona bu gözle bakmak aklına bile gelmemişti ta ki adamın ilgisini fark edene kadar.
Ne o ne de bir başkası: Kimseye bu kötülüğü yapamazdı. Bu yüzden de hep uzak ve mesafeli idi erkeklere karşı. Ne bir açıklama yapabilirdi ki ona yanaşanlara. Kimseyi ilgilendirmezdi üstelik yaşadıkları. Zira belli sıfatlarla anılmak ve aşağılanmak istemiyordu.
Yeteri kadar yüzüne vurulmuştu başından geçen ameliyatın sonuçları. Hele ki; canından çok sevdiği kuzeni nasıl da yerin dibine geçirmişti onu ameliyat sonrası. Bir suçmuşçasına, bir ayıpmışçasına hep aşağılamıştı onu.
Bu yüzden de görüşmezdi akrabalarıyla fazla. Kimi ne ilgilendirirdi ki…
Ama yeminliydi bu konuyu yabancılara açmamayı.
İthalatta çalışmaya başladıktan sonra Ediz Bey, işler oldukça açılmıştı. İnanılmaz aktif ve ikna edici bir yapısı vardı adamın. Yurt dışında yaşaması ve akıcı iki lisanıyla fark ettiriyordu kendini. İş yoğunluğu artmaya başlayınca şirketin, eleman sayısı da arttırıldı. Mesai daha erken başlar olmuştu ve cumartesi günlerine de çalışma şartı getirilmişti.
İş hacmi, genişleyen kadro ile tam gaz ilerlemekteydi şirket ve dolayısıyla şirket çalışanları da.
Bazen gece geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalsa da Zeynep asla yüksünüp, şikâyet etmiyordu. Ve her ne kadar uzak durmaya çalışsa da Ediz Bey hissettiriyordu varlığını ona. En kötü ihtimalle işten, havadan sudan konuşuyorlardı.
Eşi vefat etmişti Ediz Beyin. Doğum sırasında hayatını kaybeden eşinden geriye kalan tek hatıra idi küçük oğlu. Ara sıra okul dönüşü babasını ziyarete gelirdi Emir. Ve maskotu olmuştu herkesin. Dört yaşında, akıllı ve sevimli bir çocuktu. Hele ki Zeynep’e ayrı hayranlık duyuyordu. Zeynep de zaman içinde iyice alışmıştı Emir’e. Gerçi çocuklarla fazla arası yoktu ama yine de kendini alamıyordu Emir’le beraber olmaktan.
Anneliği tatma imkanı olmayan genç bir kadın ve anne sevgisinden bihaber ufacık bir çocuk. Aslında itiraf edemiyordu kendine ama Zeynep de hoşlanıyordu gerek Emir’den gerekse babasından.
Derken, hafta sonu tatillerinde de birlikte olmaya başladı üçlü. İş çıkışı üçü bir arada oldukça vakit geçirmeye başlamıştı. Mesafesini her ne kadar korusa da Zeynep onların yanında kendini çok iyi hissediyordu. Asla özele ve detaya girmiyordu genç adam. Asla sorgulamıyordu genç kızı. Dışarıdan bir aile görünümü çiziyordu üçü bir arada iken: Uyumlu ve mutlu bir aile tablosu idi gerçekte görünen.
Farklıydı gidişat artık ve farklıydı Zeynep’in duyguları her ne kadar kendine itiraf edemese de. Daha özen gösterir olmaya başlamıştı kendine. Neredeyse tüm maaşını kıyafete ve hoş kokulara harcıyordu.
Mesafeyi korusalar da Zeynep iyice ısınmıştı adama ve her şeyi oluruna bırakmıştı. O da sorgulamıyordu artık ne hayatı ne de kendini. Hoş bir esinti idi yaşadığı. Ne canı yanıyordu ne de olumsuzluk hissediyordu.
devam edecek...
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Selamlar, hürmetler, efendim...
Gülüm Çamlısoy
Eksik olmayın.
Sevgimle ve en iyi dileklerimle...
Adımı görünce süratli bir şekilde dokundum mausa...
Okumaya koyuldum, beni anlatarak başladı yazının ilk satırları.
Yutkundum yudumlarken birebir beni göğsünde barındıran kelimeleri...
Gidip bir sigara yaktım
belki de sigara yaktığımı sandım
sigara içimi yakıyor oysa
solukladım hikayeme geri döndüm
devamını meraklı gözlerle takip etmeye başladım
daha sigaram sönmedi
hala iki parmağımın arasında titriyor
dumanı zik zak çiziyor gözlerimi buğulandırarak
her nefeste gözyaşım ıslatıyor iliklerime düşen acıyı
hikâye devam ettikce
hıçkırıklar boğazımı su yolu ediyor
ne güzeldi ne özel
ve hiç anlaşılamamak ne kötü
yangın yerine döndüm şairem
yokmu bu hikâyenin duracak yeri
elimde biriktirdiklerimi bindireceğim tren uğramazmı bu durağa
hayıflanıyorum
daha çok boğulmaktan korkuyorum gözyaşı denizinde
kutlarım
devamını dört gözle bekliyor olacağım
adımı ve yüreğimde kileri taşıyan bu güzel yazının devamını
daha beter sancıtmaz değil mi kanadığım yerden
...
Gülüm Çamlısoy
Ne güzel ne kıymetli bir yorum.
İnanın ki şu gökyaşı denizi nasıl da etkin bir alanda. Hangimizin göz yaşı akmıyor ki: İçimizden ya da gözle görülür bir şekilde.
Nolur ferah tutun gönlünüzü. Ve kucak dolusu teşekkürlerimi gönderiyorum değerli şahsınıza. Yazarken aslında yazmayı düşünmezken bile ilk cümle geldi. Konu ya da gidişat dahil hiç bir şey yoktu kafamda ve bu karaladığım öykü çıktı ortaya.
Sonu umarım mutlu eder sizi ve değerli dostları. Kalemim ve kelamım el verdiğince yazmaya çalışıyorum.
Ne duraklar var gitmediğimiz ne duraklar var varlığından bihaber olduğumuz. Bu ortak durakta umarım gönüller mutlu ve ferah olur.
En içten dileklerim ve sonsuz sevgim ve selamımla, değerli dostum.
Eksik olmayınız. Uzun olduğu için hikayeyi ikiye böldüm. En kısa zamanda devamını göndereceğim.
Konu çok güzel Gülüm.
Sadece sormak istediğim bir şey var... Şu 2. Bölümü aynı bölümde yayınlamış olman.
Hiç bir senaryo veya yazıda iki bölüm bir araya gelmez. Eğer yıllarsa senin aklını karıştıran, araya küçük çizikler, noktalamalar atabilirsin. O da olmazsa,
İki yıl sonra.
Diye, okuru uyaran bir yazı ile girişe başlayabilirsin.
Selam ve sevgiyle.
Gülüm Çamlısoy
Çok çok teşekkür ederim.
sevgi ve selamımla. Bazen göz önünde bariz duran bir ayrıntı nasıl da gözden kaçıyor.
Gülüm Çamlısoy
Davidoff
Canım kusura bakma.
Kırılırsın diye düşünmedim değil ama, doğruları birbirimize öğretmezsek o zaman neden varız ki?
Her zaman daha iyi yerlere inşallah.
Gülüm Çamlısoy
Hayatı bir okul olarak gördüğüm için, herkesin birbirinden öğreneceği çok şey olduğuna inanıyorum. Sonuç itibariyle bilmemek değil öğrenmemek sekte vurur.
Bir kez teşekkürlerimi sunuyorum.