Karpuzcu
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Pencere önüne oturmuş, tül perdenin arkasında başındaki beyaz yemenisi, gözündeki büyük ve kalın camlı gözlükleri, elinden düşmeyen tesbihini çekerken, dayanamadı yaşlı kadın.
-Ah be oğlum, ah be karpuzcu. Az bağırsan, senin yerine ben bağırcam valla, Karpuz var karpuz. Kız Mualla, nerenin karpuzu meşhurdu bilir misin? Kandıranın mıydı? Dedi.
Yanındaki genç kadına merakla sordu...
-Hayırdır nine, yine mi karpuzcu? Bir şey mi oldu ki, kavga falan mı var?
-Neler oldu neler kimbilir evlât. Sabahtan beri gözüm onun karpuz tezgâhında. Bir elinde bezi, karpuzlarını parlatıp duruyor. Ne gelen var ne giden. Hani sana dedim ya benim çayımı ona götür diye, hah işte o adam. Karpuzcunun biri... Bilmem ki, kimdir, beline bir önlük takmış, karpuzlarını sildiği bezi çıkarıp durur. Bugün sata sata dört karpuz sattı. İki çocuğu olsa diye düşündüm, bir de yemeklerini yapan eşi vardır mutlaka değil mi evlât, e bi de bunca karpuzu satmak için uğraşıp duran kendisi...
Etti mi sana evin içinde dört kişi!... Şimdi eve gidince ne diyecek çoluğuna çocuğuna? Parlattım durdum, nafile.
Bağırdın mı diye sorsalar. Ne diyecek. Bağıramadı ama sesini ben duydum. Öyle çığlıklar atıyordu ki. Bağırmak, çağırmak insanın içinden duyulmalı.
Duyulmayan çığlıkları atsan ne olacak ki evlât?
-Boşver nine. Bak sana çay getirdim, yanında da kek. Yeni yaptım, hadi ye düşünme bunları.
-Sen benim payımı karpuzcuya götürsen!...
-Söz, bir dilim kekle, bir bardak çay doldurup ona da götürüyorum şimdi. Üzülme sen.
*
-Karpuzcu yok bugün, gelmemiş!
-Belki başka yere götürmüştür karpuz tezgâhını.
-Yok, insan alıştığı yerden kurtulamaz. Bak bana, alıştığım yerden kurtulabildim mi? Sen de olmasaydın...
*
-Bugün bir hafta oldu evlât, karpuzcu hâlâ yok. Çoluk çocuk ne yer, ne içerler?
-Öyle deme nine, vardır bir gelirleri.
-Bunca yıldır aynı yerde karpuz satar bu insan. Başka geliri olsaydı, tek tek karpuzlarını neden parlatsın ki? Bak geçen gece aklıma ne geldi biliyor musun, bende çocuklarımı tek tek parlattım. Hepsini büyüttüm, okuttum, adam ettim.
Daha doğrusu adam ettiğimi sandım. İnsan eşini kaybetmeye görsün evlât... Kadın ya da erkek, hiç fark etmez.
Meğer eş ölünce ev de, tıpkı karpuz tezgâhı gibi yıkılıyormuş. Benim çocuklarım da karpuzcunun karpuzları gibi dağılıp gittiler, her biri bir köşeye...
Bu evimin anahtarı sana emanet. Ara sıra gir, menekşelerimi sula arkamdan solup, ağlamasınlar. Komşu da olsak, sana çok yük oldum biliyorum.
-Sus nine, o ne biçim lâf. Sen bana Allah’ın emanetisin.
-Sen sus. Ara sıra gelirsen sevinirim, yerim belli. Eşimden kalan maaşı ..... ..... oraya yatırınca hemen kabul ettiler.
Hepsi benim yaşımda insanlarmış. Memnun kalırsınız dediler. Karpuz da var mı menülerde diye sordum. Niye sorduğumu merak etti müdüre hanım. Nereden bilsin ki aklımdan geçenleri.
-Nine, gitme.
-Ben valizimi çoktan hazırlamıştım. O karpuzcu var ya, beni hep oyaladı. Ne zaman cebi dolu evine gidecek diye bekledim durdum evlât.
Davi/ öyküsatıcısı 2014
YORUMLAR
Ne bir kelime eksik ne bir kelime fazla, kıvamında derler ya hani lezzetli yemekleri anlatmak için, öyle olmuş öykü.
Ah bir de ben ara aktarımları kısa cümlelerle yazdığımda, okuyucunun, tıpkı senin cümlelerin gibi vurucu olabileceğine ikna olsam...Demem o ki, yazdıklarını okumak ilham verdi bana...
Kalemine sağlık...
Bu arada benim ismi 'Çalıntı Aşklar" olan bir öyküm var, isterim ki onu okuyup fikirlerini yazasın bir boş zamanında...Dur! Hemen kızma ama, bir de 'Bir Aşk Masalı' vardı, hani diyorum onu da okusan? Uzun biraz ama...:)
Davidoff
Nitem, ben yorumlarıma içimden geçenleri yazıyorum.
Öyle harika olmuş, mükemmel, vavvvv, cümleler gibi yorumları göremezsiniz yorumlarımda.
Neysem, oyum.
Gerçek hayatta çok sevdiğim bir arkadaşımla aynı yerde oturuyoruz, aynı kişileri ikimizde tanıyoruz, benim kimsenin nereye gittiğinden, başına ne geldiğinden hiç bir zaman haberim olmaz çünkü ilgilenmem. Ailemle de ilgili hiç bir bilgiyi kimseye vermem. Oysa herkesle ilgilenir, ailesinin başına ne geldiyse herkes bilir.
Dayanamadım, inan mahallenin muhtarı senin kadar bilgi sahibi değildir dedim. Eyvah.
Şimdi bana küs, hem de bunca yıldan sonra.
Bu zamanda susmak gerek sanırım, herkese sırıtacaksın.
nitemtran
Deftere girdiğim zaman doğruca öyküleri açar ve okurum. Başka hiçbir başlığa ilişmem. Genelde, tabi ki vaktim varsa, mutlaka okuduklarıma yorumlar yaparım. Çünkü bu site bir paylaşım yeri nihayetinde.
Yaptığınız yorumları sanki duvara yapmışsınız gibi bir teşekküre bile tenezzül etmeyen bazı kalemler var ki, şahsen hayret ediyorum.
Genelde ben yorum yapıyorum, eleştiri değil. Yani sadece hoşoma giden yanlarını yazıyorken, gitmeyen, beni rahatsız eden kısımları görmemiş, okumamış gibi yapıyorum. Tabi bunun pek doğru olmadığını da biliyorum.
Bunun sebepleri, birincisi hakarete kırma korkusu, ikincisi de yazarın şevkini kırma korkusu.
Fakat senin dediğin daha doğru zira güzel sözlerin yanında olumsuz da olsa insan eleştiri getirmeli ki yazı sahibine daha faydalıdır.
ben hep biliyorum ki öykün A'da başlıcak, B'ye geçecek sanırken bir de bakmışız sen bizi Z'ye getirmişsin.. umarım ne demek istediğimi anlatabildim..
kalemin öyle kendine özgü ki, gözüm kapalı artık tanıyabilirim sanırım öykülerini.. ve karpuz... alacağın olsun, öyle çok severim ki kendilerini baharın başında canımı istettin be öyküsatıcısı :)
geç de olsa bir kutlamayla, karpuz var dediler geldik ama neyse ki karpuz olmasa da elimiz boş dönmedik..
(( Seçil Nimet ))
Bırak bu işleri daha sabah 7 de oradaydım doktor arkadaşımla kahvaltıda buluştuk !
Sen gelene kaaaaaa simit mi kalır :)
derinlerde ışıklar yandı mı
yoksa söndü mü bilmiyorum
önemi de yok bence
"karpuzcu" diye okuyunca bir enteresanlık beklemiştim
ve yanılmamışım
kesinlikle çok beğendim,
etkili ve çok güzel bir yazıydı
kutlarım
sevgi ve dostlukla
Davidoff
Maide Özgüç'ten güzel bir yorum alacağımdan emindim.
Nedeni, gelişi güzelliği sevmeyen, okuduğunu sindiren bir arkadaşımız.
Karpuzcu'ya gelince Sevgili Maide.
Bu yazının adına belki çok daha güzel isimler yakışırdı. Fakat, nine halktan biriydi. Karpuzcu da halk insanıydı. Onları bağlayan bir tezgâh vardı.
O halde...
Madem ki bir filme gittik, koltuklara filmin kokusu sinmeli.
Karpuz kokusu gibi.
Sevgi ve dostlukla her daim.
Maide Özgüç
sanki gerçekten oradaydılar
teşekkür ederim :)
en güzellikle esenlikler
güzeldi..
hele de içindeki tesbitler..
"Meğer eş ölünce ev de, tıpkı karpuz tezgâhı gibi yıkılıyormuş. Benim çocuklarım da karpuzcunun karpuzları gibi dağılıp gittiler, her biri bir köşeye..."
"evlat parlatmak" ve...
güzeldi
hep güzel yazar zaten öyküsatıcısı
hep hayatın içinden
hep gerçek..
tebriğim gönül dolusu
saygımla
"Daha karpuz kesecektik" diyerek bu duygusal ortamı dagitmak istiyorum.
Konuyla alakasız ama
Ne cok izleniyoruz kimbilir bilmeden
Bir de ben şu beze taktım kafayı
Yani hep ayni bezle siliyorlar ya
Tamam aslında amaç silmek değil dediğin gibi parlatmak
Offff oykusaticisi çok pis sacmalayasim vardı
Sana denk geldi
Öperim. ...
Davidoff
:))
deniz-ceeee
kuyruklusundan dan dan etti
karpuz tam ortadan patladı.
teşekkürlerimle.
küsss
Davidoff
Beğenileriniz için teşekkür ederim Sn. Öztekin.
Sağ olun. Sevgiyle.
Menüsünde karpuz olmayan bekleyişler..
Karpuzcuyu gönderenin işine çok karışmanın bedeli mi bu oyalanış..belki
Bir de her seferinde şu "öyküsatıcısı" na alışamamışlığımla karşılaşıyorum.
Ne çok şeye karışıp, müdahale ediyoruz böyle.
Teşekkür edip, sezdirmeden uzaklaşmalı :)
Selametle..
Davidoff
Bence ufaktan ufaktan alışın öyküsatıcısı'na.
Davidoff kendisi marka.
Oysa "öyküsatıcısı" nı biz marka yapmalıyız. ;)
Teşekkür ederim M. Efruz Sermeda.
Yazarın mı bu özellik yoksa insanın mı.. Sessizliği eşi yok bir ton ile dinletebilmek. Satır aralarında dalıp dalıp gitmek... Sabah bal kavanozu ile oynarken de aynı dalgınlığı hissettim. Özlediklerimizin, beklediklerimizin sancısının başa vurması mıydı bilemiyorum ama dün şu sitemizin özlü sözlerinden birinde beklemenin de önemli bir iş olduğu yazıyordu; okuyunca fukara tesellisi dedim ama hakîkat bu değildi.. Bir sebeb. Hepimizin bir sebebi var değil mi yarın için. Ne bileyim turşu bile yapınca ne güzel bir heyecan oluyor, vakti tamamlanınca lezzeti hârika bir soğuk meze.. Daha ne olsun.
O ninenin gözlerini görür gibi hissettim bir an. Elâ gözlü olduğunu düşündüm ve tabiî sabah ki balın etkisiyle böyle düşündüğümü biliyorum. Sonra sarı bir bluz ve yılların yâdigârı akları saklamak için yine bakır tonlarına boyattığı saçları küçük bir tokayla tepeden tutturulmuş... Bal rengi gözlerindeki târifsiz bir hüzün.. Ben sanırım fazla duygusalım...
Öykü tanıdık bir dili anımsattı, Sait Faik olmadığına bahse girebilirim ama diğerlerini düşünebilecek vaktim yok. Elbet hatırlarım, bir gün :))
Ne güzel okumak bu sayfayı ve ne güzel hiçbir seferde eli boş dönmemek. Bâzı kitaplar ve öyküler tekrar tekrar okunur ya hani. Bu da pek çoğu gibi kendini tekrar okutabilenlerden. Darısı hep başıma :))
Sevgimle...
Davidoff
Ninelerin gözlerinin içi görünür mü sence Havin?
Bence pek görünmez...!
Çünkü çoğunlukla kısık kısık bakarlar Dünyaya. Zaten baktıkları kadar bakmış, gördükleri kadar görmüşlerdir. Yeter onlara.
Bizim de onların gözlerinde görebileceklerimiz sadece kalın camlı gözlükleri ve güleç yüzleri olur hepsi o kadar. Nerede kaldı ağlamaklı yüzleri?
Boşuna mı o kadar kalın camlı gözlük takıyorlar sanıyorsun ki...
Boşuna mı git gide bozulur gider gözleri...
Sevgiyle kal her daim.
Teşekkürlerimle.
Davidoff
Direk dedikleri, o yaslantı duygusu galiba Ayşe Sultan...
Teşekkür ederim güzel yorumun için.
Selamlarımla.
ne kadar dramatik olsa da hayatın kendisidir bu
merhametin üzeri örtülüp de
bencilliğinin ortaya çıkardığı gün kaybetmeye başladı insanoğlu
"bir ana dokuz çocuğa bakar da
dokuz çocuk bir anaya bakamaz" diye boşuna dememiş atalarımız
sizi okumak hep güzel
Davidoff
Büyüklerin söylediği hangi söz yanlış ki Camêr?
Mesela LiNCOLN demiş ki,
Hayatta okuduğum en kıymetli kitap, annemdir.
Teşekkür ederim güzel yorumun için.
Sevgilerimle.
Buradan ince bir yağmur geçti...
Gri bulutlar,
Bizim arka bahçedeki kavağın sararmış yaprakları geçti
Dibine dökülmüş çürüyeyazan elmalar geçti.
Ben geçtim belki de ellerim çeplerimde, dudağımda bir ıslık,
Belki de gözümde yaş gönlümde ayrılık.
Az önce buradan güneşin gölgesi geçti
Ama ne karpuzcu ne de nine geçmedi
Oradan anladım hazan gelmişti...
@cemre@ tarafından 3/24/2014 12:35:50 AM zamanında düzenlenmiştir.
@cemre@ tarafından 3/24/2014 12:36:29 AM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
İkisi de yağmurun altında kalmış mıdır sence?
Sanmıyorum...
Çünkü o yağmurlar çok kişiyi ıslatıyordur glenay, sadece onları değil.
Selamlarımla.
yaaa davi öyle bir vuruyorsun ki....içimizde eziklik.... dilimizde acımsı bir tat..... ahhh ninem ahhh ne güzel yüreğin var biliyormusun davininkinin aynısı...saygılar en büyüğünden
Saynur Baysal Öztürk
Selâm ve tebrik ile...
Davidoff
Saygı benden Komutan.
Her ikinize de Teşekkürlerimle...
Yaşama tutunacak bir sebep yok ise yaşamak anlamsız gelir ve teslim olur insan ölüme hiç bilmeden...:(
Yaşlılık öldürmüyor insanı sanırım yaşam amacının olmaması öldürüyor . Yaşarken ölmüş ne çok insan var aslında etrafımızda ya da bizde onlardan biri olabilir miyiz şu ara?
Harikulade bir düşüngeç.
Yüreğinize sağlık
Sevgilerimle
Davidoff
Gözleriyle değil de, yürekleriyle okuyan ve okuduklarını eleyip düşünen okurlar...
Teşekkür ederim.
İpekyildiz
Sevgilerimle
Etkileyici ve oldukça düşündürücü. Beğeni ile okudum her zamanki kıvraklığında bir anlatım idi yine.
Yürekten kutlarım.
Selamlarımla...
sayısız hayat sayısız hayatın gölgesinde geçen ve etkileşim itibariyle çok şeyi farklı kılabilen.
sayısız senaryo oynadığımızın bile bilincinde olmadan ve sonunu bilmekten aciz olduğumuz.
Güzellikler sizinle olsun değerli yazarım. Kutluyorum kaleminizi tüm içtenliğimle.
Davidoff
Beğenin için Teşekkür ederim Gülüm.
Hayatın içinden küçük bir bölümdü sadece.
Hepimizin yakından tanıdığı insanlardan biri veya birkaçı...
Selamlarımla.