- 693 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hindiname-2
HİNDİNAME-2
Soran canlar kulak versin sözüme. Öyle ya. “Nedir bu Hindiname?”sorusunun muhatabı benim. Açıklamak bana düşer. Efendim “Hindi hikayeleri”dir. Kısa ve net.
Edebiyatımızda “Tûtiname” var. “Dudu kuşunun hikayeleri” veya “Papağanın hikayeleri” demek. Tûtiname’nin aslı Sanskiritçe.Sanskiritçe’den Farsça’ya çevrilmiş. Behçet Necatigil de Türkçe’ye kazandırmış Tûtiname’yi.
Tûti, papağandır. Tûti deyince Nef’i’nin ünlü beyitini yazmamak olmaz:
“Tûti-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil”
Günümüz Türkçesi’yle şöyle söyleriz:”Mucizeler söyleyen papağanım ben. Söylediklerim boş laf değil. Ama felekle söz yarıştıramam.Çünkü onun ne yapacağı belli olmaz.”
Şeyhi’nin meşhur Harname’si var. Bu da “Eşeğin hikayesi” oluyor. Bir topal eşeğin öyküsü. Aslında o bakımsız topal eşek bir simge. Kimi simgeliyor peki? Benden duymuş olmayın. Şeyhi’yi be yahu.
Bizim “Hindiname” de böyle bir şey işte. Kaldığımız yerden devam edelim Hindiname’ye. Oğulcuk’ta hindi, namı diğer culuk yetiştiriciliği revaçtadır. Baharın Boğazlıyan İlçe Tarım’dan alınan hindi palazları (Culuk bödüleri) itinayla beslenip büyütülür. Her kişinin karı değildir bu. Bakiye abla başta olmak üzere,Tombaklı, Türkan,Seyhan,Fadime,Kadiriye, İhsaniye,Kiras ve Hacer hanımlar bu işin erbabıdır. Ağustos sonlarına doğru sürü sürü culukları olur bu hanımların. Bakiye ablanın culukları yemlemek için “Vid! Vid! Vid!..” diye bağırması ta bizim oralardan duyulur.
Culuklar başı boş dolanırlar. Bağ, bahçe,bostan tufana uğratırlar. Dere içine inerler. Bağlara,Lağlek (Leylek) Deresine,Bulgurözü’ne,ta çayırdaki Muammer abinin şemşamer tarlasına kadar giderler.
Bir sabah yürüyüşten geliyoruz Yavaş İsmail’le. Baktık Çayır yolunda,bayırda bir sürü culuk. Bizim Hacer’in culukları.
“İsmaal,dedim, yarın yanımıza bıçak da alalım. Bak bu culuklar sahipsiz. Biz de sebeplenelim.”
“Olur mu arkadaş?” dedi Yavaş oğlan. Neden olmasın? Tilki milki alıyor. Hele de iki ayaklı tilkiler(!).. Galip diyor ki:
“Abi Lağlek deresinin culuklarının tadına doyum olmaz. Ben ilk delikanlılık günlerimden bilirim.” Emmoğlu’nun haytalık günleri gelmiş yadına. Belli ki Lağlek deresinde çok culuğun kanına girmiş. Ve de tadı damağında kalmış...Benim böyle bir deneyimim olmadı.
Lağlek deresinde Seyhan’ın bir sürü culuğunu bohçacılar toplayıp götürmüş. Öyle dediler vallaha. Ben onların yalancısıyım. Kimsenin günahını almayayım.
Tilkiye karşı önlem aldı Sümer abi. Baktım omzunda çifte, bağlar tarafından geliyor. Benim bildiğim Sümer abi av meraklısı değil:
“Rasgele abi! Avdan mı geliyon?” dedim.
“Yok yav... Dilki, culuklara dirlik virmiyo da dilkiyi guvaladım.”
Bir akşam üstü bizim Ayşegil’deyiz. Ali İhsan enişteyle oyun moyun oynadık. Kapıya çıktık. Evin balkonunda bir sürü culuk.
“Aman Aliysan, pıçak yitiştir.” dedim.
Ali İhsan şaşırdı:
“Nörücan pıçağı?”
“Lan baksana!.. Culuklar balkona kadar gelmiş.”
“Bizim deal onlar. Zekeriye’nin Fadime’nin...”
“Olsun Aliysan, sen pıçak yitiştir. Ötesine garışma.”
“Burda kesme de gendi evinde kes. Pıçak mıçak virmem sana...”
Ben başladım gülmeye. İlahi enişte... Zaten benim hayatımda culuk kesmişliğim mi var? Maksat muhabbet olsun. Ama bizim enişte niyetimin ciddi olduğunu sandı. Bir panikledi ki sormayın!..