GÖNDERİLMEMİŞ MEKTUPLAR890
,,,HER ŞEYİ BERBAT ETTİK!!!!!!!!!!!!!!
kişiden kişiye sahip olduğu kelime haznesi farklılık gösteriyor. Bu farklılık, kişinin aldığı eğitime, kendisini geliştirme çabasına ve dış etkenlere bağlı olarak belirleniyor.
Kişinin günlük yaşantısında kullandığı kelimeler vardır. Onlar, olağan kelimelerdir. Bir de özel kelimeler vardır. Kişinin sevdiklerine, kalbindeki sesi anlatan: Seni seviyorum, aşkım, canım, bir tanem gibi...
Kimileri özel kelimeleri de günlük yaşantısında kullanmayı tercih eder. Onlar için her kelime sıradandır. Özel kelimelerin önemi yoktur
Kalbinin sesini dile getiren özel kelimeleri olmayan kişinin sevgisi ne kadar samimi olabilir ki?
Sarfedilen kelimenin gönülde derinliği yoksa o güzel kelimeleri kirletmenin ne anlamı var?
Ne aradığını bilmeyen bulduğunu anlayamaz. Çevreyi kirlettik gönülleri kirlettik kelimeleri katlettik
HER ŞEYİ Bunu Okurken Aklınıza İlk Gelen Kişi..
Sana değer veren biri,
Verdiği değeri,
İlk senden beklemeden….
bir zaaf olarak görmeden….
Şartsız tüm kalbiyle ifade eden…
Ve,
"Benim için değerlisin"
diyebilen biri…
* Fikirlerine
* Duygularına
* Kararlarına
* İsteklerine
önem veren biri!!
Her zaman ilk ve tek tercihi "SİZ" olduğunuzu bildiğiniz biri,
Sizden karşılık görmese bile sizi SEVEBİLEN biri,
Her zaman sizi düşünen, merak eden, ilgilenen
İhtiyaç duyduğunuz da yanınızda olacağını bildiğiniz biri,
Ve ;
BUNLARI HERHANGİ BİR KARŞILIK BEKLEMEDEN
SADECE "SEN" OLDUĞUN İÇİN YAPAN biri
Özel günlerinizde sizi hep anımsayan,
Aradığında heyecanlandığınız,
Sizi hep aramasını istediğiniz biri…
Sizin sorunlarınızı kendi sorunuymuş gibi gören,
Ve çözmek için çaba sarf eden biri !!!
Saatlerce sıkılmadan muhabbet edebileceğiniz,
Sizi dinleyen,
Onu dinlemekten hoşlandığınız,
Fikirlerine önem verdiğiniz,
Esprilerinize gülen,
Sizi güldürebilen, eğlendirebilen biri !!!!
İçten, doğal, samimi olduğuna inandığınız biri..
Bazen hiç konuşmadan anlatmak istediğini anladığınız
"kelimelere ihtiyaç duymadan" anlaşabileceğiniz biri…
Gözlerinizin her yerde aradığı
Ama,
Göz göze gelmekten kaçındığınız biri….
Bu yazıyı okurken aklınıza ilk gelen kişi….
Belki de tek kişi…….
Bu yazıyı o okuduğunda "sizi düşünmesini" istediğiniz,
Düşüneceğine emin olduğunuz,
kişi….
KİM O ?
Cevap : ………….
Eğer ;
bir cevabınız yoksa…. Üzülmeyin….
Öyle birini bulmak her zaman kolay değildir….
Ama;
Siz çevrenize bir daha bakın….
Belki daha önceden farkına varamadığımız..
Ciddiye almadığınız..
Hislerinizi açıklamaktan korktuğunuz..
Sevgisine sırtınızı çevirdiğiniz...
Bir çift göz size bakıyordur.
Eğer öyle birisi varsa ve………..
bir çığlıktı yalnızlığım ... hepiniz mi sağırdınız
Konuşmak gerekir bazen,susmak artık çare değilse…
Anlatmaya başlamalı bi yerden,en başta kendinden,
Başlıyorum öyleyse dur ve dinle;
Ardından değişti hayatım,bütün değişime mahkum hayatlar gibi,geceler değişti kara kuru oldu biraz daha çok acı verir oldu…mevsimim yıllardır sonbahar rengi soluk,yüreğim yorgun ayazda kalmış bi-çare donuk.
Aynı şarkılar farklı anlamlar kazandı,oysa şarkılar bu kadar içimi acıtmazdı,güneşi seven ben,ay ışığında aydınlatmaya çalıştım dünyamı ve yıldızlar başka türlü parladı gökyüzünde…yalnızlığımı anlatmak istercesine..
Ağır ağır çektim perdeleri
Çekmeceye gizledim çocuksu sevinçleri
Büyüdüm sanki harcadım yılları
Umduğumdan olgun yaşadım ayrılığı
Beyaz örtüler örttüm eşyaların üstüne
Kapadım kapıları topladım anıları
Döktüm denizlere
Ve sen hala varsın,gidip gelirsin içim de bir yerde ama hep aynı yerde…
Payını almış olmalısın değişimden,
İlgili sen olmak üzere bir sözleşme hazırladım içimde,
Sen aklıma gelecektin sadece,yüreğime uğramayacaktım,
Düşünecektim ama dokunmayacaktım,
Üzülecektim belki ama ağlamayacaktım…
Öyle yaptım ve altına imzamı attım…
Ve sen tüm kuralları ihlal ettin,infaz ettin yüreğimi,sana gel dedim gelmedin…rahat bırak gecelerimi uykularımı böyle kabus olma,hala içimdesin gitmiyorsun,bit…bit lütfen…
Yar! Terk-i Diyar
yollarında şimdi kalbim
Tuzla buz oldum,incindim örselendim
Elimde tek kalan darmadağın ümitlerim
Başardın en sonunda Oldu bak istediğin
Yaralı Hayallerim
Hep aynı olmak zorunda mı ayrılıklar,yalnızlığımın sesini kimse dinlemedi…
Ben yalnızlığımı haykırdım ama kimse duymak istemedi…
Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı.
Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu:
-Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği ütüleme Sini söyledim. “Kahverengi gömlekle gidi versen ne olur!”muş. Bugün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun?
-Tamam bey, bitti işte.
Adam açık mavi göleği hışımla aldı;
-Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar.
Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini sakinleştirmeye çabaladı;
-Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin.
-Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben yapacağım.
Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara ‘Hoş geldi’ demeliyim.
Adam bir sürü söz daha söylenerek, bağırarak çıktı, arabasını çalıştırıp uzaklaştı.
Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi, “Bir kaza yapmasa bari…”
Eşi uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı, rahatlatmaya çalıştı.
-Madem erkenden kalktınız, hemen size sultanlara layık bir kahvaltı hazırlayıp getireceğim.
Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için hemen neşeli müzikler çalan bir radyoyu açtı. Ocağa haşlamak için yumurta koydu, cezvede süt ısıtmaya başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel koymayı da ihmal etmedi.
Biraz sonra çocuklarına seslendi
-Kahvaltınız hazııır!
Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin birden kesilmesi dikkatini çekti. Son dakika haberi anonsuyla, radyonun sesini biraz daha açtı. Radyo’da zincirleme bir kaza haberi vardı. Ayrıntılarla biraz sonra birlikte olacağız demişti spiker ama kazanın yerini söylediği andan itibaren o sandalyesine yığılıp kalmıştı. Spikerin bahsettiği kaza yeri, kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı.
Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikayetçi olduğunu, her sabah yoğun bir trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi. “Geç kaldım diye acele edip acaba o da…” Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa kalktı.
-Çocuklar, unutmayın ocağa yaklaşmak yasak. Kahvaltınızı yapıp salona geçin, oynayın. Benim acil bir yere uğramam gerek, kapıyı da kimseye açmayın tamam mı?
Çocukları uslu, söz dinler olduğu halde, çok kısa süreli de olsa evde yalnız bırakmak zorunda kalsa tekrar tekrar tembihte bulunurdu.
Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı, cebine de bir taksi parası aldı. Kapıya yöneldiğinde kocasının bu kazada ölmüş olabileceği endişesiyle kabaran yüreğine daha fazla dayanamayıp, ağlamaya başlamıştı. Göz yaşlarını çocukları görmesin diye, açık olan mutfak kapısına sırtını dönmeye özen gösteriyordu. İçindeki acının kocasının ölmüş olma ihtimali kadar, giderken kendisini kırması ve çocuklarının önünde bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı. Oysa her zaman böyle öfkeli değildi.
-Eğer ölürse, çocuklarım babalarını, son gördükleri haliyle mi hatırlayacak? Kalp kıran, öfkeli bir baba olarak mı kalacak akıllarında?
Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha seslenecekti ama artık akan gözyaşları saklanamayacak haldeydi. Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak için hamle yaptı ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası vardı.
Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı; “Haberleri mi dinledin?” diye sordu. Hanımı, konuşamadan sadece başıyla onayladı. Adam, önce sarıldı, sonra eşinin yanaklarını sildi.Hanımı zorlukla sordu;
-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın, niye döndün?
-Kaza benim hemen yakınımda oldu. O anda toplantıdan daha önemli bir şeyi unuttuğumu hatırladım. Eğer o kazada ölseydim…
O anda çocuklar da yanlarına gelmiş, babalarının yine öfkeli olabileceğini düşünerek, annelerinin yanında durmuştu. Adam, bütün içten, samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı, boyunlarına sarıldı, yanaklarından öptü.
-Ben bu gün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken, sizleri ne kadar sevdiğimi söylemeyi unuttum. Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç. Ne yapalım, ben de geri döndüm.
Her günü son günün bil.