Ben Dünyayım
Dünyanın varoluş sancısını çektim. Yoklukla varlığın savaşımında varlığın kazanmasına tanık oldum.
Ana rahmine düştüm.
Milyarlarca yıl ana rahminde yaşadım. Karanlıkta, hiç bir şeysiz ama her şeyle... Döllenen bir hayatın içinde, bir evreni döllemek gücüne sahip bir "hiç"! İçinde her şeyi taşıyan bir hiç! Nefes almaya başlayana dek.
Bulutlar dağılıp güneş iliklerime işleyince gözüm açıldı: Doğdum. Benimle birlikte bir hayat.
Dünya!
İçimden fışkırdı değişik nefesler. Bir hayat doğdu. Benim gezegenim. Bir Tanrı tarafından yaratılmışların, tanrısı oldukları hayatlar doğdu.
Benim içimde:
Benim hayatım!
Milyarlarca yıl, en güzel, en beceriksiz, en ilkel, en toy, en belirsiz zamanlarımı yaşadım. Olgunlaşmak için daha gerekli bir on milyon yıl kadar. Belki daha fazla. Görünüşümün değiştiğini biliyorum. Değişiyorum.
Doğumların sancısını, sevincini, ölümlerin acısını yaşadım bunca yıl. Tanrılar yarattım, tanrılar öldürdüm. Aşkı ararken kendimi kaybettim, tanrı yaptıklarımda aşkı...Zalim ve vahşi ölümlü savaşlara tanık oldum, olmaya devam ediyorum. Küçücük, çıkarlı barışlar yaşadım, yaşamaya devam ediyorum. Yağmalar gördüm, görmeye devam ediyorum. Yaşarken saflığımı kaybettim. O yüzden biraz değişti iklimlerim. O ilk saflığımı, yok olmadan önce bulmayı umuyorum .
Kâinatın düzenini değiştiren kayıplarım oldu. Çarklarımı tersine çeviren. Dişliyi bozan. Kendimi sağaltmaya çalıştım. Dengemi kaybettim zaman zaman. Yine de iyileştim. İzi kalsa da yaraların ’ol’maya devam ediyorum.
Rüzgar serinletti, yağmur besledi, yıkadı beni. Güneş kuruttu, ısıttı, bereketimi artırdı. Aydınlattı. Ben döndüm, döndüm, döndüm... Var olmak , var etmek için, var edene doğru.
En sonunda kıyamet! Yok mu olacağım?
Varlıkla yokluğun savaşında varlığım kazandı. Yokluk kazansaydı adım olmayacaktı.
Doğdum!
Ben DÜNYAYIM!