- 1368 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
NASIL YAZAR VEYA ŞAİR OLUNUR?
Ünlü Rus yazar Tolstoy, “ Çevremizde öyle şeyler vardır ki, onları olduğu gibi yazmak namus borcudur.” der. Bir yazar objektif ve tarafsız olmalı, yazılarında akıcı ve güven verici bir üslup kullanmalıdır. Her şeyden önce doğruları yazmalı, okuyucularına saygılı ve kibar olmalıdır.Şairleri yazarlardan ayıran önemli özellik şairlerin daha hassas, duygusal ve biraz da bencil oluşlarıdır. Bencil oluşları diyorum, çünkü hassas olduklarından dolayı kolayca kırılabilirler.Yaşadıklarını dizelere dökerlerken içinde bulundukları durumu subjektif olarak şiirlerine yansıtırlar.Çünkü şiir yazmak, yazı yazmaktan farklıdır. Şiir yazmak duygu işidir. Şiir yazmak kolay gibi görünse de zor tarafları ve kuralları vardır. Nasıl ki bir ressam hayatı boyunca yüzlerce binlerce eser verdiği halde adı sanı duyulmamıştır.Bir başka ressam ise, yapmış olduğu bir tek resimden dolayı ünlü ressamlar arasındaki yerini almış olabilmektedir. Aynı durum şairler için de geçerlidir. Örneğin ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’nın gazete ve mecmualarda sadece ama sadece iki şiirinin yayımlandığını, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen adından söz ettirip, yeni şiirlerinin beklendiğini ve yayınlanan iki şiirinden dolayı aranan ve özlenen bir şair olduğunu biliyor muydunuz? Yahya Kemal Beyatlı’yı yakından tanıyanlar onu birkaç ay görmediler mi şöyle sorarlarmış:
” Üstadım, tezgahta yeni bir şeyler var mı? “
Üstat çoğu zaman şöyle cevap verirmiş:
” Nerede! ... hep o bildikleriniz… Bir türlü bağlayamadım size en son okuduğumu. Bakın son beyti nasıl değiştirdim.”
Sonra başlarmış şiirini okumaya. Ancak soruyu soranlar, şiirin önceki halini olduğu gibi ezberledikleri için, şiirin yeni hali onlara garip gelirmiş. Ve üstat bu durum karşısında:
“ Vay canına! Galiba eski hali daha güzeldi.Dur bakalım. Biraz daha dursun tezgahta.” dermiş.
Yahya Kemal Beyatlı, Rindlerin Ölümü isimli şiirinde geçen “serin” kelimesinin yerine “akşam” kelimesini getirip getirmemek hususunda yıllarca kararsız kalmış ve sonunda “serin” kelimesinde karar kılarak, şiirde geçen şu mısrayı yazmıştır:
“Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter.”
Ünlü İtalyan ressam, heykeltıraş, mimar ve şair Michelangelo “ Heykeli bir bayırdan aşağı yuvarla, ötesi berisi kırıldıktan sonra geriye kalan bize hala bir heyecan veriyorsa işte o heykelde iş var” der. Ünlü Fransız ressam Bornard ise “ Bir resim ya bir defada yapılır, ya bin defada” der.
Usta şairler hep şu öğüdü verirler: “ Şiir yazmak bir sanattır. Her akla geleni yazmak şiir değil, laf kalabalığıdır.” Günümüzde de rastlıyoruz böylesi şairlere.Her akla geleni hiçbir elekten geçirmeden, olduğu gibi yazarak sözüm ona eserler vermektedirler. Bazı şairlerimiz ise oldukça mütevazı davranıp, şiir yazdıkları halde kendilerini şair olarak görmeyip, yazdıkları için “karalama” tabirini kullanmaktadırlar.Ben her iki düşünceyi de tasvip etmiyorum. Her olayda iyi veya kötü tabirini kullanıyorsak, şairler açısından da durum böyledir. Bilindiği üzere çırak olunmadan usta olunmaz. Zaman içinde şairler de olgun eserler verip, iyi birer şair olabilirler. “Bir işe başlamak bitirmenin yarısıdır” derler. Önce bir yerlerden başlayalım, inanalım kendimize ve bol bol okuyalım. Bilgi sahibi olalım. Bilgi sahibi olunmadan okuyucumuza ne vereceğiz ki?
Yazılan her yazı veya şiir dinlendirilmeli, süzgeçten geçirilmeli, yayımlanması için acele edilmemelidir.Nasıl ki her demlenilen çay aynı tadı vermeyip, lezzeti aynı oranda değilse, her yazı veya şiir de aynı lezzeti veremez.
Eskiden yayınevi sahipleri her kapısını çalan yazar veya şairlerin eserlerini hemen basmazlarmış. Hatta bir çok ünlü yazar veya şair o dönemlerde yayınevi yetkililerince kibar bir dille geri çevrilirlermiş. Şimdi ise durum o kadar değişti ki, parayı bastıranlar kitap çıkartıyor ve maalesef yayınevleri işi ticarete dökmüşlerdir. Böylesi yayınevleri bence yayınevi değil tabiri caizse, “ matbaa”dır. Ver parayı, çıkarsınlar kitabını.
İrlanda’lı ünlü yazar George Bernard Shaw’ın ünlü olmadan önce yazdığı beş romanla tam tamına 60 yayınevinden ret cevabı aldığını biliyor muydunuz?
John Kennedy Toole ise, başyapıt olarak gördüğü Alıklar Birliği isimli eserinin ardı ardına geri çevrilmesine tahammül edememiş ve 32 yaşında hayatına son vermiştir.Sonra ne mi olmuştur? Romanı, ölümünden 12 yıl sonra *Pulitzer Ödülüyle taçlandırılmıştır.
(*Pulitzer Ödülü New York şehrinde, Columbia Üniversitesi tarafından gazetecilik, edebiyat ve müzik gibi alanlarda verilen prestijli bir ödüldür.Amerikada en büyük ve prestijli ödül kabul edilen Pulitzer Ödülü, 19. yüzyılda Joseph Pulitzer adlı bir gazeteci tarafından kuruldu. İlk ödüllerin 4 Haziran 1917de verilmesine rağmen, artık Nisan ayında açıklanmaktadır.
Ödüller 21 kategoride verilmekte olup bunların 20 tanesinin değeri 10.000 dolar karşılığı nakit para ve bir sertifikadır. Kazananlar bağımsız bir kurul tarafından seçilmektedir.)
Fransız şair, yazar, devlet adamı Victor Hugo daha 14 yaşındayken Pariste bir editörün karşısına dikilir ve şiirlerini bastırmak istediğini söyler. Ancak editör kabul etmez. Victor Hugo bunun üzerine şu ibretlik cevabı verir: Hata ettiniz. Bu ilk şiirlerimi basacak olsaydınız, sonraki bütün eserlerimin yayın hakkını size verecektim.
Küçük Kadınlar kitabının yazarı Louse May Alcott’un romanda geçen Jo karakteri ise, ilk romanını büyük hayallerle yayınevine gönderir. Editör kitabı basmayı kabul eder ancak bir şartı vardır; işaretlediği yerler çıkartılacaktır. Jo kendini bebeğin beşiğe sığabilmesi için bacaklarının kesilmesinin gerektiği söylenen bir anne gibi hisseder.
Ünlü İngiliz yazar Agatha Christie, Çölde Kar adlı polisiye olmayan romanının basımı reddedilince hemen kaldırıp bir köşeye koymuştur. Agatha Christie,yazmış olduğu dedektif romanlarıyla ve Mary Westmacott takma adıyla yazmış olduğu aşk romanlarıyla ünlenmiştir.
Tüm bu bilgilerden sonra gelelim “ Nasıl Yazar veya Şair Olunur? ” sorusunun cevabını vermeye. Belki bana sitem edeceksiniz. Ancak gerçek şu ki, zorlamayla yazar veya şair olunmaz. Çünkü yüce Allah, bu hassas, bu duygulu bu ince ruhlu insanlara öyle bir güç ve yetenek vermiştir ki, yazar veya şair olmak bir yetenek meselesidir. Yılmadan, usanmadan, azimle ve inatla çok okumak, bilgi sahibi olmak gerekir. Siz yazmaya başladıysanız, yola çıkmışsınız demektir. Bitirmek zaman alsa da, asla pes etmemek gerekir.İnanmak, objektif olmak, konuya yoğunlaşmak ve bol bol okumak gerekir.
“Kısa sürede kitabım basılsın, kitabı olmayan yazar veya şairlerden olmayayım.” diyorsanız, size bir ipucu vereyim: Paranızı cebinize koyunuz ve hemen kendinize bir yayınevi bulunuz. Paranın cazibesine kapılan yayınevi sahipleri, -pardon ben bunlara “matbaa” diyorum- kitabınızı hemen basacaklardır. Ama bu konuda dikkatli olunuz, çünkü elinizden parayı aldıktan sonra muhtemelen sizi bir süre oyalayacaklardır. Diyeceklerdir ki:
“ Kitabınızın basımı için çalışmalarımız devam ediyor, bize güvenin gerisini merak etmeyin siz.”
Maalesef gerçekler bunlar.Çevremden biliyorum. Dikkatli ve uyanık olunuz. Şan ve şöhret her zaman mutluluk getirmiyor. Yazar veya şair arkadaşlara tavsiyem şu olacak:
“Yazmaya devam ediniz ve asla pes etmeyiniz. Bir de, asla mütevazı olup da kendinizi yazar veya şairlerden saymamazlık etmeyiniz.O zaman adama sorarlar: “ Madem bu kadar mütevazısınız, o halde bırakın yazmayı da gerçek yazar veya şairler okunsun.”
Sağlıcakla kalınız.
Vecdi Murat SOYDAN
15 Ocak 2012-Isparta
YORUMLAR
Vecdi bey biliyorsunuz ne olursa olsun işin ucu artık para ve abi bu olmadıktan sonra helede ideolojileride tersse kimilerinin yazar olunamaz asla..Kadının biri onun bunun desteğiyle bir kitap bastırıyor arkası yok çünkü yazar değil ne yazsınki..Ötekini araştırıyorsun akşam sabah dine imana muhalif aydın geçiniyor ve hatta büyük laflar ediyor farklı olacak ya..ermeni soy kırımı var falan diyor baş yazar allame..edebiyat bitmiş iş çıkar çakal dansına dönüşmüş..Ama çakallarla dans edemezki çakal olamayan iş çakalmısın değilmisin olay bu..
Çok güzel bir yazıydı.
Sen yazıda daha başarılısın.
Daha çok yazmanı tavsiye ediyorum.
Yazının sonunda yazarlık konusunda yazdığın , asla mütevazi olmayın sözüne gönülden katılıyorum.
Ben de mütevazi değilim bu konuda. Çünkü kendimi yazar ve şair hissediyorum. Yazdıklarımı herkes
beğenmese de yazmak hayatta yaptığım en güzel şey.
tebrikler,
harikasın Murat,
yazın güne gelmeliydi.
selâm ve sevgilerimle..
Güzel yürekli dost kalem rabbim yüzünüzdeki gülücükleri daim eylesin sayfanozdan yine güzel bir eser okudum.kaleminiz susmasın sevgilerimle.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Saygılar.
Hep okunası bir yazı; bir solukta okudum. Doğru tespitler olup değerli örneklerle pekiştirilmiş bir "deneme" yazısıydı.
Sarı renk gözlerimi ağırtsa da beğeniyle okudum, dersler çıkardım ve çokça bilgi alıp çıktım
Günümün "en" yazısıydı. Teşekkürlerimle
Yaşanmamış Aşkların Şairi
İYİ GÜNLER,,,
DemAN
Çünkü bu yazıyı bir kaç kez daha okumam lazım. Değerli bir paylaşımdı ve herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Çok sağolun
Selamlarımla