- 1806 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Soğuk Kahve - Sıcak Kadın -
Öncelikle şunu söylemem gerek kitabın kapağı cezbedici… Bir erkek olarak bunu söylüyorum çünkü bizler önce dış görünüme bakarız ya her şey de… Yani bi’acele etme, bi’içinden “uff dehşet, yakıyor ortalığı” falan gibi kelimeler geçirmeden bi‘kapıyı arala da içeri gir demi ama yok biz erkekler, dışşş görünüş…
Neyse konumuz bu değil, kapak şey pardon kitaptı.
Ne diyordum kapak, güzel… Kırmızının çekiciliği ve seksiliği kafeinle buluşuyor. Sonra başlıyorsunuz sayfaları çevirmeye karşınıza içindekiler çıkıyor, her kitapta olduğu gibi aslında ama ben burada yazardan şu atağı beklerdim doğrusu, kitabın konseptine uygun olarak “içimizdekiler” diye bir başlıkla yazı başlıklarını belirtmesini… Bir okuyucu olarak bence önemli mi değil ama hoş olurdu. Çünkü sonraki satırlarda yazacağım kitabın ilgili çekici noktalarını düşününce “içimizdekiler” güzel dururdu. Sonra ardından başlangıç yazısı takip ediyor.
Ooo nasıl da daldım öyle bodoslama… Kitabın fiziki özelliklerini size söylemeden… Kitap ciltsiz, karton kapak (kapağın güzelliğinden yukarıda bahsetmiştim zaten) ebatları ise (bunu muhakkak yazmam lazım çantama zor sığdı çünkü) 135*210cm, biraz büyük tıpkı yalnızlıklarımız gibi… 224 sayfadan oluşuyor ve aslında çevre faktörü düşünüldüğünde bu sayfa sayısı azaltılabilirdi sonuçta bazı yazılar o kadar uzun ki koca bir sayfada 3 satır… Kâğıttan ne yayınevi kaçmış ne de yazar… Bol bol alabildiğine kullanılmış tıpkı acılarımız gibi… Ahmet Batman’a ait bu kitap 2013 yılında Destek Yayınlarından çıkıyor ve ben kitabın 2. basımına sahibim yani anlayacağınız üzere yazarı da kitabı da yayınevini de geç fark edenlerdenim. Ama çok geç fark etmediğim içinde şanlı olanlardanım.
Hadi lafı daha fazla dağıtmadan kitabın içeriğine geri dönüş yapalım. Sayfalar arası yolculuğa başladığınızda gülüyor, eğleniyor, düşünüyor ulan tam beni anlatmış diyorsunuz. Şayet okuyan bir bayansa çok doğru tespitler, bu erkekler hep böyle gibi cümlelere tanık olabiliyorsunuz (ki burası tespitle sabit).
Kitabın içeriğindeki yazıların kimi uzun kimi kısa… Başlıklar ve her yazının sonuna düşülen günün sözü mahiyetindeki cümleler yazının özünü oluşturur nitelikte… Bazense tam tersi ne alaka diyorsunuz… Bu da okuduğunuz yazıya son anda gol atmak gibi bir şey oluyor. Yani tam anlamlandırdığınız şey aslında o şey olmadığını anlayabiliyorsunuz o son dakka gelen son cümleyle... Güzel bence hem yazarın dili, hem okuyucunun anlam yüklenebilmesi bakımından… Hııı bu arada dil basit sade gündelik argo içeriyor.
Kitapta dikkat çekici başka şeyler ise özel isimleri kesme işareti değil de matematiksel simgeler ile ayırması yani büyüktür (>) küçüktür (<) gibi… Sonra köşeli parantez kullanması, simgelerin şeklini şemailini değiştirmesi gibi daha bir sürü… Sanırım kelimelere bir sayısal anlam da yüklemeye çalışmış… Kafa yorup sürreal düşünürseniz çok derin anlamlar çıkarabilirsiniz… Her an kendinizi Ferrari>sini satan bilge moduna sokabilirsiniz. Aman Dikkat!
Sonra yazar son sözle bu yolculuğa son veriyor ve gerçek dünyada buluveriyorsunuz yeniden kendinizi…
Az yalnızlıkla çok okumalar…
YORUMLAR
Kitabı önce çok satanlar arasında gördüm ve o kırmızı, şirin, huzurlu tatil sabahlarını anımsatan sıcacık kahve kupalarına bende karşı koyamadım.Yazarın kendini tanıttığı yazıda esprili ve özgün ama eğlenceli bir kitabın sizi beklediğini hemen fark ediyorsunuz ve hızla sayfaları çevirmeye başlıyorsunuz.Her sayfada yazarın tespitlerine katılıyorsunuz.Alt sözleri ilk başta bir yerlere yazmalıyım diyorsunuz sonra akışa bırakıp sadece okumanın keyfi ile yetiniyorsunuz.Hem dinlendiren hem eğlendiren aynı zamanda her yazıyla birlikte düşündürende belki bir baş ucu kitabı bile olabilecek sade,hoş anlatımlı bir kitap.Kitabı okurken bir kere bile kahve içmediğimi düşünüyorumda oysaki ne de lezzet katardı satırlara sıcacık bir kahve ile eşlik etmek.Bu kitabı seven birisi olarak her satırına katıldım değerlendirmenin, elinize sağlık.