- 752 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİREY VE TOPLUM ARASI ETKİLEŞİM
Her birimiz özel ve biricik değil miyiz Yaradan nezdinde ve genel kabul görmüş disiplinler baz alındığında. Birey olarak ve gelinen nokta: Bireysel psikoloji ki kuramı geliştiren de Alfred Adler.
Daha ziyade toplumsallık ve bütünlüğe dikkat çeken önemli bir psikolojik kuram kısaca.
Freud’un baz aldığı kavramlardan biri olan ‘’ego’’ karşısında geliştirdiği ‘’benlik’’ kavramı da temel noktası bu kuramın. Bu açıdan bakıldığında da birey toplumla birlikte ele alınmalıdır.
Adler önceleri Freud ile aynı doğrultuda hareket ederken, zamanla bu kuramı ayrı bir bütünlük arz ederek kabul etmiştir.
Yaratıcı benlik bu bağlamda oldukça önemli ve somuttur Adler’e göre. Bunun yanı sıra bilinçdışı psikanalize göre daha önemsiz ve alt seviyede kabul edilmektedir. Bilincin etkisi yoğun ve önemlidir kişi açısından.
İnsanın tüm davranışları gerek güdüleri gerek ilgi alanı ve değerleri kendine özgüdür. Freud’a kıyasla cinsel içgüdüler en alt seviyededir zira insan toplumsal bir varlıktır.
Amaçlar asla yargılanamaz zira bizi yönlendiren amaçlarımızdır ve peşinden koştuğumuz hedefler aslında her birimizin öyküsü ve hikâyesidir.
Yaratıcı benlik hayat yolcuğumuzda temel itici güçtür Adler’e göre.
Üç ana problem önemli yer tutar:
-Sosyal hayat
-Meslek
-Aşk problemi
Bireysel psikoloji aynı zamanda bir sosyal psikoloji kuramı olarak da kabul edilmektedir. Olayları, insanları algılamadaki farklılık ve kişinin hayatındaki kendini değerlendirip hissettikleri önemlidir.
Adler’e göre iki farklı kişilik tipi söz konusudur.
-İyimser Kişilik Tipi
-Kötümser Kişilik Tipi
Sosyal anlamda gelişen sürece göre iki sınıflama daha yapılabilir.
-Saldırgan Kişilik Tipi
-Saldırıya Uğrayan Kişilik Tipi
İlk grubu yani saldırgan kişilik tipini irdelersek: İnsanlarla geçinmekte zorlanan, sürekli tartışmaya giren ve kendini güçlü gösteren ki bu tip insanlar genellikle haset, cimri ve kinci olma yönünde bir gelişim gösterir.
Saldırıya uğrayan kişilik tipinde ise; insanlarla ilişki kurmaktan kaçınan, kendini soyutlayan bir tablo söz konusudur. Gerçeklerden soyutlarken kendini bir yandan da oldukça güçsüz bir pozisyonda seyreder hayatı. Kararsızlık ise bir diğer özelliğidir.
Nasıl ki birey psikolojini temeli ve belirleyicisidir ve nasıl ki sosyoloji toplumu baz alır; bireysel psikolojide de Adler davranışın sosyal belirleyicileri üzerinde yoğunlaşmıştır.
Toplumun temel taşı olan insan her halükarda toplumla bir bütündür ve kendini toplumdan tamamen soyutlaması asla mümkün değildir. Bu gerek bireyin gerekse toplumun yapısına ters ve imkansızdır. Birey toplumsal yapını nesnesidir.
Ne birey kendini toplumdan soyutlayabilir ne de toplum temel yapı taşı olan bireyi. İç içe geçen bu döngü hayatın ve gereklerinin bir ön koşuludur.
‘’Her şey paylaşıldıkça güzeldir.’’ Genel kabul görmüş bu deyişi irdelemek gerekirse; gerek ruh sağlığı gerekse yaşanabilir bir hayat için her daim birlikte hareket etmek zorunda iki ayrılmaz kavram asla ve asla birbirinden soyutlanamaz.
Yalnızlık sadece Allah’a mahsustur. Sosyal bir varlık olan insan kendini ne kadar soyutlarsa soyutlasın sağlıklı, dingin ve mutlu bir hayat sürdürebilmesi için gerek kendisi ile gerekse toplum ile uyum ve ahenk içinde olmalıdır.
Kendini gerçekleştirme sürecinde ve ömür boyu sürecek ve sürmesi gereken bu birliktelik tüm disiplinler açısından temel ve öncelikli koşuldur.
YORUMLAR
__Hayata kalma içgüdüsü, yalnız insanların değil yeryüzünde yaşayan bütün canlıların davranışlarını yöneten en büyük itici güçtür.
"Adler’e göre iki farklı kişilik tipi söz konusudur.
-İyimser Kişilik Tipi
-Kötümser Kişilik Tipi
__Bence bunun ortasında alışa alışa (Habituasyon ) tepkisiz, duyarsızlaşma seçeneği de olmalı; burada Adlerin iki şık göstermesi eskiden olabilir fakat günümüzde ılıman veya habituasyon bir seçenek de vardır bence...
Habituasyon:
1-Organizmaların bir uyarıcıya alışarak ona tepki gösteremez duruma gelmesi(alışkanlık/tepkidoyumu/tepkisizleşmek)dir.
2-Herhangi bir yönelimin, tepkimenin ve olayın doyuma ulaşması(sonlanmsı) veya etkisine tepki verilmemesi eşiğidir.
3-Etkinin tepkisizlik eşiğine ulaştığı/ulaştırdığı durumdur.
4-Uyarıcıya/uyarana karşı tepkinin giderek yok olması veya ortadan kalkması (tepkiye karşı ilgisizliğin tecellisi)dir.
Ayrıca A Ve B tipi kişilikler de var; A-B tipi kişiliklerde yüzlerce kişilikler mevcuttur.
"Sosyal anlamda gelişen sürece göre iki sınıflama daha yapılabilir.
-Saldırgan Kişilik Tipi
-Saldırıya Uğrayan Kişilik Tipi"
__ Burada da saldıran ile saldırıya uğramayan bir tip daha var. Orta direk! öyle bir sınıf ki hem saldırandan hem saldırıya uğrayanlardan etkilenir.
Birey ve toplum irdelenmesi bence adler kendi zamanında bazı ölçüleri, analizleri veya psikoterapi kuraları o zaman için geçerli olabilir. Günümüzde insan, doğa, yaşam biçimleri değişmiştir; bunlar değiştiğine göre insan psikolojisi de değişime uğramıştır diye düşünüyorum...
Sonuç olarak birey ve toplum ve doğa birbirinden etkileşiyordur ve sanırım bu konu çok karmaşık bir konudur, kitaplarca yazılabilir...
Tabi bunlar sadece kişisel görüşlerim ve tabi ki güzel bir konuyla güzel tespitler yapmışsınız fakat tartışması uzun bir konudur.
Yüreğinize, emeğinize sağlık
Çok teşekkürlerimle...
Gülüm Çamlısoy
Sadece toplum ve birey arası etkileşimin önemine parmak basmak isterken konu ile alakalı olan Adler'den bahsetmek istedim. Tabii ki onun yolundan gittiği ki öncesinde olan bir iş birliği, zaman içinde kuram Adler'e mal olmuş.
Ne bireyi toplumdan ne de toplumu bireyden soyutlamak mümkün zira her açıdan ilintili iki unsur birbirini tetikleyen.
Güzel bir bakış açısı tarafınızca dile getirilen ve oldukça da kapsamlı. Bu açıdan teşekkür ederim konuyu pekiştirdiğiniz için.
Selamlarımla...