- 1286 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Yaşam Günlükleri
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
..
Yüzünüzdeki gülümseme içinizin ışığını dışarıya yansıtabiliyorsa, dokunduğunuz her şey, baktığınız her yer sizi ve güzelliğinizi anlatır. Bundandır , dünyada ve insanların zihninde güzel bir iz bırakmanın zorluğu ve herkesin bunu başaramaması.
...
Peki, insan dünyada ve insanların zihninde neden güzel bir iz bırakmak ister? Sordunuz mu bunu kendinize hiç! Yani , ben öldükten sonra arkamdan kalanlar benim için güzel şeyler söylese de olur söylemese de olur diyeniniz var mı?
Ben şahsım adına, böyle düşünüyorum.Yani ben öldükten sonra arkamdan kim ne derse desin sorun değil. Durun hemen deli yerine koymayın beni. Durun dinleyin!
İnsanın oluşumu, ’doğum’ isimli olay ile gelir ve belirli bir süre yaşadıktan sonra ’ölüm’ isimli olay biter. Dünya içerisinde geçirdiği süre içerisinde sever, sevilir, güler, ağlar, iyilik yapar, kötülük yapar, savaşır , barışır..Bütün bunları yaparken her şeyi aklında saklar.
Dünya isimli yer, özetle ; ruhun kendisini geliştirmesi için kullandığı maddesel bir sınav merkezidir. Bu sınavı iyi şekilde tamamlarsa hak ettiğini alacaktır.
Bahsedilen sınav nedir? Birine iyilik yapmak mı, değil. Birinin hayatını kurtarmak mı, değil. Dünyaya çocuk getirip çok iyi bir şekilde yetiştirmek mi, değil.
Hayatınızı bir insanın kurtarmasına izin verirseniz o insana kahramanlık onuru bahşetmiş olursunuz ve siz onun gözünde ömür boyu iyi bir insan olmak zorunda kalırsınız. Çünkü o sizi kurtarmış ve yeniden yaratmıştır. Her insan kendi yarattığını iyi olarak görür. Bir insanı öldürürsünüz, katil olursunuz.Bir topluluğu yok edersiniz cani olursunuz.Dünyayı yok edersiniz kahraman olursunuz. Sonuç olarak, hayatınızı kurtarması için izin verdiğiniz kişi sizin hayatınızı kurtardığı için de kahraman olur , dünyayı yok eden siz de kahraman olursunuz. Demek ki, iyilik sadece birilerine yardım etmek ile olmuyor. Ki ;kahramanlık dediğiniz şey günümüzde iyilik kavramı ile bütünleştirilmiştir.
Bir örnek ile açıklayalım :
Adolf Hitler henüz çaylak bir asker iken karşılaştığı an onu öldürmeyip hayatını bağışlayan Henry Tandy isimli asker ; "bugün ki aklım olsa bağışlamazdım" demiştir. Düşünün, bir insanın hayatını bağışlayarak öldürmüyorsunuz, yıllar sonra o insan milyonlarca insanı öldürüyor. Temeli iyilik olan bir hareket sonunda faciaya dönüşüyor.
Burada ince bir nokta var. Bir kişiye iyilik yapmak için illa ki o insana maddesel bir şeyler vermenize ya da güzel sözler söylemenize gerek yoktur. Ölümden kurtarmak , para vermek , intihar etmesini engellemek, kaybolan yakınlarını kurtarmak vs.. Bütün bunları geçin. O insana ruhunuzla yaklaşın, dürüst olun.. Bu kadar! Ölmekte olan bir insana yardım mı etmek istiyorsunuz, sıkı sıkı ellerinden tutun ve gözlerinin içine bakarak ; "Bu dünya için yaptıklarından ötürü teşekkür ederiz , sana minnettarız, iyi vardın ve sen iyi bir ruhsun" deyin. Biri intihar etmek mi istiyor, tanıyın ya da tanımayın, karşısına geçin ; "Tamam intihar et ama önce sen olmadan yapamayacağım bazı şeyleri yapmam için bana yardım et, sen olmazsan yapamam, sana ihtiyacım var benim?" deyin. Ya da aklına gelen başka şeyler varsa.. Kısaca , ruhunuz ile yaklaşın, içinizden geldiği gibi ve çıkarsızca ,dürüstçe , ona değer katarak, bu dünyanın onunla ne kadar güzelleştiğini ve ya güzelleşebileceğini söyleyin. Ve çıkar gözetmeyin , herhangi bir şey beklemeyin. Çünkü, siz bunu bu şekilde yaparsanız yardım ettiğiniz kişi otomatik olarak size bir iyilik yapacaktır. Ki sizin iyiliğe ihtiyacınız da yok aslında. Sizin ruhunuzu besleyen karşınızdaki insana kattığınız güzellikler olacaktır.
Maddesel olarak bakalım önce..Yemek yemek, para kazanmak, lüks evler , otomobiller şaşalı bir hayat..Evet herkes ister bunları. Ama bunlar sadece bedenin ihtiyaçlarıdır. Milyonlarca liralık bir otomobil sizi mutlu edemez, mutlu olduğunuzu sanırsınız. Otomobili istersiniz. Elde edersiniz. Elde ettiğiniz hissi sizi güçlendirir ve bu güçlendirme olgusu sizi normal günlük hayatınızdan olduğundan fazla sizin kendinizi iyi hissetmenizi sağlar.Buna da siz "mutlu oldum" dersiniz". Ama o arabayı bir gün satarsınız!! Mutluluğunuzu satarsınız o halde değil mi!!
Manevi olarak bakalım şimdi.Düşünün, 1 hafta kadar önce biri ile tanıştınız.Ve şimdi aşıksınız.Deli gibi..Mükemmel biri o , sizin için.Siz onunla birbiriniz için yaratıldınız. Tamam her şey çok güzel.Güzel bir restorana girdiniz. Mükemmel ,romantik bir akşam yemeği.. Mükemmel bir gece. Gece sona erdi.Evlerinize gittiniz. Gece yattığınızda onu düşünüyorsunuz. Söylediği güzel sözleri.Size aldığı gülü kokluyorsunuz. Harika.. Ve 1 ay geçti aradan.. Ayrıldınız.O iyi biri değildi aslında.Uygun değildiniz birbirinize.O kötüydü siz iyiydiniz. 1 ay önce o mükemmel restoranda buluşmuştunuz.Size gül vermişti.Ne hatırlıyorsunuz o gece ile ilgili? Gül..Mumlar..Güzel bakışlar..Deniz kenarı..Başka..Ee..Başka..?!?!?!?!?!
Karşınızdaki kişiyi ruhunuzla severseniz, onunla bir daha asla ayrılamazsınız."Kişiliğimiz uygun değildi, başka dünyaların insanlarıydık, ruhumuz uymadı, ten uyuşmazlığı vardı.." Atın bu sözleri çöpe..Hiç bir kişilik birbirine uymaz uyarsa insanlığa gerek yoktu zaten herkes tek tip insan olurdu. İNSAN T-100/Model A. Robotlar gibi.Başka dünyaların insanı olamazsınız. Bir tane dünya var.Ten uyuşmaz uyuşan ten olamaz.Robot değiliz dediğimiz gibi.. Kısaca ; dürüst, gerçek, değerli ruh vardır. Eğer sizin ruhunuz da dürüst, gerçek, değer katan ise etki ettiğiniz ruh ile otomatik olarak uyumlu hale gelirsiniz ve asla kaybetmezsiniz. Bedenleriniz ayrılabilir evet.Flörtünüz bitebilir, evliliğiniz bitebilir. Ama flört , evlilik gibi birliktelikler günümüzde bedensel yakınlaşmadan ibaret ne yazık ki.Bir insan ile varlığınızla , ruhunuzla bir araya gelmiş iseniz işte o zaman isteseniz de ayrılamazsınız. Yıllarca Leyla ile Mecnun romanları okuduk. İşte bu romanlarda anlatılmak istenilen de budur esasen. Yazarın derdi Leyla ile Mecnun’u evlendirmek değil ya da Leyla’nın babasını kandırıp Mecnun’un Leyla’yı istemesine razı olması da değildir. Leyla ile Mecnun karakterleri asli aşk felsefesinin orta oyuncularıdır. Bir Leyla ya da Mecnun olmak istiyorsanız,öncelikle aynanın karşısına geçip dürüst olup olmadığınızı düşünmeniz gerekir. Amacınız bir insan ile evlenip çocuk yapmak ise Leyla ile Mecnun ’u unutun gitsin.
Sadece aşk değil,ailenize arkadaşlarınıza, dostlarınıza da aynı dürüstlük ve değer mekanizması ile yaklaşmazsanız,bir bedenin başına çoban olarak dikilmiş ruhtan başka bir şey olamazsınız.Madde de aynı şekildedir. O otomobili gerçekten istiyorsanız o otomobil bir gün size gelecektir. Önemli olan ruhunuzla istemektir.
Her bedenin bir sonu vardır.Bu , doğmak - yaşamak - ölmek isimli sonsuz üçgenin gerekliliklerindendir. Ve insan ’ölüm’ ismi verilen sona geldiğinde , bir sonraki hayatına geçişi için ara bir dinlenmeye ve kendi ile muhasebeye girmesi gerekir. Bilimsel olarak spatyom denilen ölümden sonraki aleme geçtiğinde , geriye dönüp bakarak "Neler yaptım ben dünyada?" dediği an başlar asıl iş. Kimi gerçekten sevmiş ve değer katmış , kimin hakkını yemiş , kime zarar vermiş.. Özetle dünyaya ne katmış ve bir sonraki seviyeye atlamayı hak etmiş mi.
Sonuç olarak, nefes alırken, birileri ile konuşurken, birileri ile kahve içerken, gezerken, gülerken ,ağlarken, doğarken , ölürken...Ne yaparsanız yapın içinizden geldiği gibi yapın.
Güzel bir şeyler söylemek için bir başkasının sözlerini kullanmanıza gerek yok, akıl denilen deponuzda yeteri kadar sözcük var sizin için.
Gülmek için bir başkasının sizi güldürmesini beklemeyin.Siz istediğiniz için gülün.
Değer verin,sonuna kadar, dibine kadar değer verin.Ancak, değer verdiğiniz kişiye verdiğiniz değeri,daha önce verdiğiniz değeri hiçe sayan değersiz kişiler kurt kapanı gibi çevirmeye kalkarlarsa savaşa girin, gerekirse yenilin ama karşı tarafın esiri olmayın, kendiniz olun ve kazanın.
Özgür olun ve bir başkasının özgürlüğüne engel olmayın.
Gerçek olun, aşık olun, ağlayın , yıkılın, perişan olun ama karşı tarafın esiri olmayın.
Sevin..Ruhunuzla sevin.
..
Güneş sizi ısıtmaz, size ısının kaynağını gösterir. Kaynağı görürseniz ısınırsınız. İşin özü bu.
..
Küfür ediyorsanız
Rahat olun
Ben rahatsız olmam.
Eyvallah.
YORUMLAR
Hiç beklemediğim bir anda bir dosttan gelen telefon, gülümseyen bir yüz ile söylenen bir basit günaydının içinde maddesel çıkar kayfısı olmayan parayla satın alınamayacak anların değeri tarif edilemez ve o kadar da basitlerki ama bir o kadar da huzurlu.Hırslardan arınmak gerek bazen, bazende insan olduğumuzu bizi ayakta tutan kemik ve kaslardan öte ruhumuz olduğunu onu besleyeninde biraz iyi niyet biraz çıkarsız sevgi olduğunu ve bunların çeşit çeşit ama görmek isteyince görülebileceğini, dokunmak istediğinde dokunulabilecek mesafede olduğunu fark etmek gerek galiba.Anlamlı bir yazıydı güne düşen tebriklerimle.
Özkan KÖSE
Hayat , nefsaniyetten kurtulup, ruh ile insana yaklaşınca güzel. Ve bunu başarmak zor değil aslında. İşin özü ; istemek.
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Değer kattınız.
Saygılarımla..
Düştün iyi ile kötü arasındaki boşluğa...Kayboldun hiçlik ile yokluk arasında darlığa... İnsan ki güç denildiğinde Tanrıya,el divan olur kendi yarattığı paraya...
İyi dilek iyi dilek uğruna yapılmadı mı bunca savaş???..Şimdi savaş var içimde,binlerce yaralı,binlerce ölü.Ölüler karşımdaki için iyi,kalanlar yanımdaki için iyi...Şimdi söyle bakalım; iyi kimin için iyi?
Saygılar...
Özkan KÖSE
İyi , ruhu ile bakmayı bilenler için iyi.
Yorumunuz için teşekkür ederim.
Değer kattınız.
Saygılarımla..