Yazmak Serüveni
Herkesin bir hikayesi var olduğunu ifade eden, klâsik bir söylemden sonra, Hac yolundaki karınca misali yazmak serüvenimi hikaye etmek gibi bir ham hayalin peşinde, kaleme ve kağıda sarıldım. Kaleme ve kağıda sarıldım diyorum. Çünkü, kağıt ve kalemdeki içtenliği,sıcaklığı bilgisayarın ışıltılı ekranında ve duygusuz tuşlarında bulamıyorum.
Kalem ki kılıçtan keskin olduğu söylenen kutsal araç. Kalem ki kemale ermiş araç. Kağıtsa daha ayrı bir kutsiyete malik. Bu iki değer arasında hiç değilse biraz yontulur, fazlalarımı atar, eksiğimi tamamlarım ümidiyle yaşıyorum. Söz hayalhanemin mat zeminine düşen kelime denen yıldızları, karınca kararınca kalemin desteğiyle kağıda nakşetmeye çalışıyorum.
Bu serüven ne zaman başladı derseniz. Henüz daha ilkokula gitmeden önce , biraz da israf hanesine kayıt edilebilecek cinsten,elime geçirdiğim boş kağıtlara babamın mektup yazmak da dahil her türlü yazı çizi işlerinde kullandığı( o zamanlar kopya kalemi dedikleri ıslatınca rengi mor hal alan) kalemle kargacık burgacık şekiller çizerken, daha doğrusu oyun oynarken başladı. Elim yüzüm boya olduğu için azar da işitsem bu oyundan vazgeçmedim. İşte o gün bugündür, kağıtla kaleme aşinalığım,tutkunluğum devam etmekte.
Lâkin, bu kağıt ve kalem denilen kadim dostlarımı henüz duygu ve düşüncelerimi planlı biçimde ifade etme işinde kullanamadım. Yazdıklarımı kendimden ve onlardan başaksına gösterme yetkinliğini kendimde bulamadım. Bu da bir bakıma benim hikayemin öyle ahım şahım bir hikaye olmadığı anlamına geliyor belki de.
Artık biraz da “ağzı olan konuşuyor” ifadesinin başka bir yansıması olarak aklıma geleni kağıda karalıyorum. Bakarsın bir gün, birilerinin ilgisini çekecek yazılar da yazabilirim. O zaman da bu iki kadim dostuma vefa borcumun ufak bir kısmını ödemiş olurum. Ne bileyim!
Ankara,12.05.2008 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.