Kar'ın Fısıltıları
Kar’ın Fısıltıları
Bal tadında sohbet akıyordu gözlerinden.bir türlü lafa giremiyordum bölmek istemiyordum bu gözlerin güzelliğini olurda yanlış birşey söyler küser gözlerin diye.öyle bir gülümsüyordun ki tüm bu dünya ya düzene aykırı bir biçimde. İnsan olamazsın sen.bir kaç saat uzaktan öyle izledikten sonra gözlerinin ucu değdi gözlerimin en karanlık noktasına.bir an dondum kaldım yeni yaktığım sigara ne ara bitti anlamadım son bir duman aldım boğazımda düğümlendi kaldı ne ileri ne geri.zar zor saldım dumanı soğumuş kahvemden bir yudum aldım.göz ucuyla yeniden bakayım dedim sana yine bana baktığını farkettim ellerim titremeye kalp atışlarım değişmeye başladı.bir peçeteye titrek ellerimle "güneşin gölün kalbine kavuştuğu yeryedeyim" yazıp garsonun onu sana vermesini söyledikten sonra tanımlanamıycak bir cisim sıfatı kazanırcasına hızla koşmaya başladım oraya.bir ara düştüm avucum kanadı birazcık kalktım tekrar koşmaya başladım varmıştım soluk soluğa kalmıştım oturtum biraz soluklandım bir sigara yaktım az zaman geçti bir tane daha iki üç derken hava kararmıştı güneş gölün ay karanlığın kalbine oturmuştu
Ertesi gün yeniden gittim aynı yere.vakit tamda gün batımıydı ilerden birisi geliyordun sen sandım soğuğa rağmen terlemeye başladım yaklaştıkça yine kalbim durucak gibi olmaya başladı dizlerimi sıkıyordum kemiklerimi kırarcasına farkettim ki sen değilmişsin kalktım olduğum yerden güneş batmaya başlamıştı zaten başım önde giderken bir kaç metre ilerledim bir an önümde birinin dikildiğini hissettim bir koku çalındı burnuma dünyada asla eşi benzeri olmayan başımı hafif kaldırdığımda titremeye başladım zor yutkunmaya nefes alışlarım hızlandığını dün düştüğüm yerde kanayan yaramın tekrar kanadığını farkettim.bunların sebebi başımı kaldırdığımda gördüğümdü.gördüğüm sendin hurilerin güzelliğini kıskandığı tam önümde dikiliyordu o an sanki tüm dünyanın sesini kısmışlardı da biz o sessizliğin içine düşmüş gibiydik zamanda Durmuş olabilirdi.elimin kanadığını görünce hemen cebinden çıkarttığı peçeteyi elimin üzerine bastırmıştı kanı silerken "acıyormu" diye sordu konuşamıyordum nasıl nasıl acısın ki bana dokunuyordu elim elindeydi teni pamuktan daha yumuşaktı nurdan daha beyaz ve bir o kadar pürüssüzdü sonra zar zor konuştum "acımıyor ki ufacık bir yara " dedim.sonra hiç birşey demeden güneşin gölün savuştuğu yere gittik yan yana dikiliyorduk aynı noktaya bakıyorduk tamam tamam ara sıra sana bakıyordum göz ucuyla nasıl bakmıyayım ki
Neyse sonra uyandım hepsi rüyaymış Ruhnevaz aynı ruhnevaz Coback yine yalnız Coback
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.