- 1921 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Toplumsal Barış Ve Akıl Tutulması Üzerine
Son günlerde ülkemiz öyle badirelerden geçiyor ki, gündemimiz o kadar hızlı değişiyor ki insanların kafaları karmakarışık.
Ve her zaman ki gibi bu hassas günlerde bir takım toplum mühendisleri küçük menfaatlerini alabildiğince yaşanan bunca açmazdan nemalandırmaya çalışıyorlar. Ülkenin geleceğini, huzur ve kardeşliği düşünmek bir yana, adeta gözü dönmüş bir hırsla kendi çıkar heybelerini doldurmaya çalışıyorlar ne yazık ki.
Yöneticilerimiz yaşanan bunca oyunun, bunca entrikanın bu ülkenin kurulduğu günden beri defalarca oynandığının farkında değiller sanırım.
Hatırlayanlarınız vardır muhtemelen, yaşım itibari ile çok öncesine aklım ermez ama az çok benim ve ailemin de şahit olduğumuz ve hatırladıkça hala içimize bir karabasan gibi oturan bir 12 Eylül öncesi vardır mesela, hala çözüme kavuşmamış bir terör sorunu vardır mesela. Bu ülkenin evlatlarının canı bu kadar ucuz mudur ki, başımızdan geçen bunca badirelere rağmen sorumluluk makamlarını işgal edenler hala toplumu teskin edeceği yerde sert demeçlerle kardeşi kardeşe düşürmeye devam ediyorlar?
Malumunuz ülkemiz bulunduğu konum itibarı ile ve bünyesinde barındırdığı değişik dil, din ve mezhep gruplarıyla çoğu ülkelerde mevcut olmayan hassas bir konuma sahiptir. Daha doğrusu demokrasi kültürünü benimsememiş çoğu ülkelere göre dersek daha doğru bir tespit yapmış oluruz zira demokrasi kültürünü hazmetmiş, bireyin hak ve özgürlüklerini devlet eliyle güvenceye almış çağdaş ülkelerde bu tür ayrışmaların, birey özgürlüklerinin artırılması, çağdaş hukuk düzeni ve katılımcı demokrasi ile yıllar öncesinden çözümlenmiş olduğunu açık bir şekilde görmekteyiz.
Bu ülke sağ-sol, alevi-sunni, Kürt-Türk çatışmalarından yıllarca ağır bedeller ödemiş bir ülke. Gel gör ki yaşanan bunca acıdan, kutuplaşmadan bir ders çıkarması gereken başta yöneticilerimiz olmak üzere çoğu aydın, sanatçı ve akademisyenler ülkeyi bataklığa sürükleyecek ayrıştırmalara dur diyeceğine, demirci körüğü ile bu devasa yangının üzerine var güçleriyle gitmeye devam etmektedir.
Maalesef şunu bir türlü anlamıyoruz veya anlamak istemiyoruz; bu ülkede yaşayan tüm insanlar etiyle kemiğiyle bu ülkenin ortak yurttaşlarıdır. Her birisi en az bir ötekisi kadar bu ülkenin havasında, suyunda, ekmeğinde, özgürlüğünde hak sahibidirler. Birbirimizi ötekileştirerek, akla hayale gelmedik iftiralarla küçümseyerek hiçbir şeyi halledemeyeceğimizi hala öğrenemedik mi? Gerçek demokrasi kültürünü kazanmak için daha kaç canımızı feda etmemiz gerekecek? Daha kaç canımızı “sen şucusun, sen bucusun” yaftalamalarıyla zindanlarda çürüteceğiz? Daha ne zaman medeni ülkelerin vatandaşlarına sundukları “yaşanabilir bir ülke, insan eksenli demokrasi, kardeşçe bir yaşam” ilkelerini inanımıza reva göreceğiz?
Özellikle yazar-çizerlerimiz, akademisyenlerimiz, basın - yayınımız kullandıkları ayrıştırıcı dile çok ama çok dikkat etmeleri gerekmektedir.
Yöneticilerimiz bu ülkenin tüm değerlerini sarıp sarmalamadıkça, gereksiz laf kalabalığıyla ayrışmaları derinleştirmeye devam ettiği sürece iyimser olmak biraz güç ama,
Haydi hayırlısı, Allah’tan umut kesilmez…
Unutmayalım başka Türkiye yok
YORUMLAR
kıymetli kardeşim Hüdai
görüş ve düşüncelerinize gönülden katılıyorum evet başta siyasiler olmak üzere herkesin ve hepimizin ağzımızdan çıkan sözlere çok dikkat etmemiz gerekir bir bayram havasında tatlı bir heyecanla geçmesi gereken demokrasi şöleni olan seçimler maalesef çok gergin tansiyonu çok yüksek bir şekilde geçiyor.
bunun en önemli nedeni sizin de belirtiğiniz gibi sanırım demokrasi kültürümüzün gelişmemiş olmasından kaynaklanıyor.
şunu çok iyi bilmemiz gerekir ki bizim ülkemiz coğrafik güzelliğinin yanında güçlü bir folklorik yapısı rengârenk güzel insanları ve çok zengin kültürüyle dünyanın yaşanabilir en şahane ülkesi.
bize düşen sadece bu ülkenin tadını çıkarmak.
anlamlı ve etkili yazınızı kutlarım
saygı sevgi selamlarımla.