- 501 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Zor Karar
(Hikâye)
Kötü haberi aldığımdan beri nerede duracağımı, ne yapacağımı bilemeden dolaşıp durdum. Oğlumun hastalığının ilerlediğini, sayılı günlerinin kaldığını söyleyen doktor, oldukça üzgün bir halde, artık dua etmekten başka bir şey yapılamayacağını, oğlumun son günlerini evinde huzur içinde geçirmesini tavsiye ederek yanımızdan ayrıldı.
Mevsim bahardı. Evimizin çevresindeki ağaçlar çiçeklerini açmış, çimenler yeşermiş, havalar iyice ısınmıştı. Oğlum bazen evin bahçesinde, bazen yatağında yatarak hayatını devam ettirirken, eşi ve çocuğu yanından ayrılmıyordu. Henüz otuz yaşında olan oğlumun üç yaşında bir oğlu ve kendisini çok seven bir eşi vardı. Fakat o yıllarda çok yaygın olan verem oğlumun yakasına yapışmış ve tedaviye cevap veremez hale gelmişti. Doktorun tavsiyesine uyarak bir yandan karısı, bir yandan ben, oğlumun mümkün olduğu kadar rahat etmesini sağlamak için didinip duruyorduk.
Gelinim Fatma, kocasının durumunu biliyor, içindeki fırtınaları bastırmaya çalışarak neşeli görünmek istiyordu. Bahçede yeni dikilen sebzelerle oyalanırken iki göz iki çeşme ağladığını gördükçe içim parçalanıyor, metanetli olmaya çalışıyordum.
Aradan bir ay geçti, geçmedi bir gece fenalaşan oğlum, kendini tüketen hastalığa fazla direnemeden, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu. İşte o an sakladığımız yaşlarımız ağlamalar eşliğinde sel olup akıyordu. Ertesi günü oğlumu yakın bir köydeki aile mezarlığına defnederek evimize dönmüş, başsağlığı için gelenleri karşılamaya çalışıyordum.
Hayat devam ediyor günler bir bir geçip gidiyordu. Nereye gidersem torunumu ve gelinimi yanımdan ayırmıyor hemen her işi beraber yapıyorduk. Buna mukabil, çevremizde ahlaksız, serseri insan çoktu. Ben ellili yaşlarda olsam da gözü pek bir kadındım. Belimdeki kuşakta her zaman bir silah ve kama bulunurdu. Öyle kolay kolay kimse bana yaklaşamazdı, ancak gelinim narin yapılı ve güzel bir kadındı. Öyle kendini serseri tipli insanlardan kolay koruyacak bir yapıda değildi. İçten içe korkuyor, genç ve dul gelinime ilişirler, bir kötülük yaparlar diye endişe ediyordum.
Bizim yaşadığımız yörede evler birbirinden, bahçelerimiz evimizden uzak yerdeydi. Arazinin ağaçlık ve büklerle çevrili olması görüş alanlarını kapatıyordu. Bu nedenle korkularım iyice artmış, kâbuslar görmeye başlamıştım. Uzun uzun düşünerek aldığım zor bir kararı gelinime açacak, her şeyi enine boyuna konuşacaktım.
Birkaç gün daha düşündükten sonra düşüncemi ona söylemeye kesin karar verince, gelinimi karşıma alıp;
----Fatma, kızım sen genç ve güzel bir kadınsın. Genç yaşta dul kaldın. Bu Allah’ın takdiri, elimizden bir şey gelmez. Mesele şu ki, çevremizde pek çok serseri, ırz düşmanı, ahlaksız var. Zaman zaman seni gözlediklerini fark ediyorum. Kızım seni ne zamana kadar koruyabilirim? Bu insanlar bir gün sana kötülük edebilirler. Gel sen baba evine dön ve yeniden evlen, henüz daha gençsin, güzelsin. İyi bir talibin çıkar yeniden yuva kurarsın. Yalnız bir şartım olacak; Oğlunu bana bırakacaksın.
Gelinim önce bu konuşmama çok şaşırdı, ama ona uzun uzun haklı olduğumu anlatarak, ileride yaşanabilecek kötü durumlardan korunmanın en doğru yolun bu yol olduğunu kabul ettirdim. Fatma bana hak vermesine verdi de, çocuğu bırakmaya yanaşmıyordu. Bu konuda onu da ikna ederek baba evine dönmesine karar verdik.
Ayrılış günü geldiğinde, burada bıraktığı kocası ve oğlu için nasıl gözyaşı döktüğünü anlatamam. Defalarca oğluna sarıldı, sarıldı, ağladı. Nihayetinde arabaya bindi ve yoluna gitti. Torunumu alarak evimize döndüğümde, vermiş olduğum kararın doğru olup olmadığını düşünmek istemiyordum. Çok zor bir karardı ve karar uygulanmıştı. Bir çocuğu anasından ayırmış, bir anneyi de çocuğundan koparmıştım. Kararımın doğru olduğunu düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyor, bana kalan üç yaşındaki çocukla zorlu bir yaşama hazırlanıyordum.
Küçük çocuk büyüdü öğretmen oldu. Babaannesi yetmiş yedi yaşında vefat etti. Başka vilayette yaşayan annesi, yeniden evlendi altı çocuğu oldu. Öğretmen olduktan sonra annesini aradı, otuz iki yıl sonra bulup elini öptü.
Mehmet Macit
10.12.2013
YORUMLAR
esasında
hikaye daha uzun yazılmaya
ayrıntılara girilmeye müsaitmiş
ki
yazarın kaleminin gücü
buna muktedir
sanırım kısa yazma tercihini kullanmış
saygılarımla