- 557 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ULAN ŞUNU TÜRKÇE SÖYLESENE !
Sene 1993.Almanya’da görev yapmaya gittim.Sağı-solu öğrenmeden bir hafta geçti.Türklerinde kaldığı bir pansiyona yerleştik.Yetmiş iki milletten insan kalıyor.Allah için pansiyonun hem parası uygun hem de için de her türlü konfor mevcut.Bir hafta sonra okullar açıldı.Altı tane okulda göreve gidiyorum.Bunların üçü köylerde.Otobüsler saat başı çalışıyor.Dersler saat birde başlayacak.Biletimi aldım.Saat on iki de duraktan arabaya bindim.Geçtim arka tarafta bir koltuğa oturdum.Gayet rahatım.
Şoför geri döndü,bağırıp duruyor.Tabi ki Almanca.Ben birkaç kelime anlasam da kulak dolgunluğu olmadığı için hiç anlıyamıyorum.Şoför baktı ki böyle olmayacak.Yerinden kalktı.Arkaya doğru gelmeye başladı.Hem geliyor, hem de bir şeyler söyleyip duruyor.
Ben hala rahatım.Sakince şoförün el kol hareketlerine bakıyorum.Geldi,geldi başıma dikildi;
Sanki sana söylüyorum der gibi konuşmaya başladı.Eller kollar hava da habire kızıyor.Bütün yolcular bana bakıyor.Ben takım elbise, kola kravat giyinmişim,Türk öğretmenini temsil ediyorum.Elim de çantam, içi araç gereç ve kitap dolu.Baktım ki adam çatlıyacak.Utandım.Ayağa kalktım.Gayri ihtiyari ben de adama bağırdım;
----Ulan şunu Türkçe söylesene?..Dedim.
Adam ve yolcular bana bakmaya başladı.Şoför birden sakinleşti.Bana gayet nazik bir şekilde;
---Hocam biletini kaşelet, dedi.
---O nasıl oluyor, diye sordum?
Bileti elimden aldı.Götürdü kart bastı.Sonra geri verdi.
---Dönerken de arabaya binince böyle kaşelet ,dedi.
Teşekkür ettim.Yerime oturdum.O da gitti.Arabayı sürmeye başladı.
Bir süre öylece baka kaldım.Sonra aklım başıma geldi.
Kendi kendime dedim ki;”Bu şoför dilimizi nereden biliyor?”Ayağa kalktım.Yanına vardım.
---Sen Türk müsün,dedim?
---Evet,dedi.Ben de Türküm.
----Kusura bakma, dedim. Buraya yeni geldim.Yeni yeni öğreneceğiz inşallah.
---Öğrenirsin, dedi.
Yoluna devam etti.Ben de gittim yerime oturdum.Böylece adamla tanışmış olduk.Ve gelene kadar da iyi birer arkadaş olduk.
Ne garip değil mi?”Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez!” Diyenler hiçte boşuna dememişler?Ya şoför Türk değil de Alman olaydı veya yabancı bir milletten olaydı vay gele halimize olurdu..
O günü hala unutamıyorum.Hiç aklımdan çıkmadı ki unutayım!
Kemal DOĞANAY
YORUMLAR
Değerli dost.
Ben yurt dışına hiç çıkmadığım için böyle anılarım yoktur ama böyle fıkralar çok bilirim. Onlardan birini anlatayım sana.
Bizim Türkün biri Fransada bir lokantaya girer ama ne isteyeceyeceğini bilemez. Çaresiz elindeki menüden işaret eder. Gele gele karşısına acayip bir çorba gelir. Türkün canı sıkılır. Çaresiz o sevimsiz çorbadan bir iki kaşık içer. O arada bakar adamın biri şahane bir et yemeği yiyor. Adam yemeğini bitirdikten sonra garsona seslenir '' Repete '' Garson adama bir porsiyon daha aynı et yemeğinden getirir. Bizim Türk '' Tamam bu yemeğin adı repete'ymiş'' diyerek seslenir garsona ''Repete '' Diye...Garson bizimkine bir tas çorba daha getirir. Bizimki kızar '' onun repetesi niçin et de benim repetem çorba '' Diye ve böylece öğrenir repetenin '' Tekrar '' anlamına geldiğini.
Selam ve sevgilerimle.
k.doğanay
ÇOK GÜLDÜM ZİRA BUNA BENZER OLAYLAR BENİMDE BAŞIMDAN GEÇMEDİ DEĞİL TOPRĞIM..BİRGÜN MARKETE ALIŞ VERİŞE GİTTİM YIL 1975 ALMANYA LUDWİGSHAFEN diye birşehirdeyim köyde çalışıyorum...Uzatmayalım alacaklarımı aldım fakat gözüm meyve reyonlarına ilişti..Baktım elmalar öyle al beniki dayanamadım bir bilo alayım dedim,fakat çat pat almanca 3 ay olmuş daha gideli.
Kıvrak türk zekası hemen kasaların üzerindeki etiketleri okudum..Baktım ki elmanın üzerinde LAUH yazılı,bayan tezgahtara sordu bitte schön..(Buyrun ne istediniz)bende gayet sakin bir tonla( EİN KİLO LAUH ) tezgahtar aldı ordan bir kilo pırasa tarttı..Hay Allah ben elma alacaktım ne yapsam diye..Kız genç,bende öyle yaş 25 zıpkın delikanlı erkekliğe çamur sürmek olmaz aldım gayri ihtiyari..
Eve geldim baktım avluda çalıştığım ev sahibim hayrola durak dedi,hayırdır dedim o ney elindeki diye sordu,utana sıkıla anlattım hikayeyi,hani çocukların söylediğini anneler anlarla ya,işte öyle biz onlarla iyi anlaşır bir şekilde..Ver dedi bana ona tarlada her türlü sebze yetişiyor tarladan getirmiyorsunda paraylamı alıyorsun diye..Gördü markete vermiş.Elmayı almış geldi al.Böylece elmanın adının APFEL olduğunu o olayla öğrenmiş oldum