MİNİ MİNNACIK HAYALLER...
‘’Anne ayaklarım çok üşüdü’’ dedi 13 yaşındaki çocuk, dışardan gelince. Annesi mutfakta bulaşıkları yıkıyor, bir yandan da ocaktaki yemeği karıştırıyordu.
Çocuğun içeri girdiğini fark etmediğinden olsa gerek, işini yapmaya devam etmişti.
Annesi son zamanlarda çok dalgındı. Her gece babasıyla yaşadıkları kavgalardan mı yoksa yeni bir ülkeye uyum sağlamakta zorlandıklarından mı, nedenini bir türlü anlayamıyordu.
Küçüktü belki ama her şeyi görüyordu. Babasının eve her gece alkole bulanmış şekilde gelişini, sinirli bakan bakışlarını, yersiz öfkesini,
mutsuzluğunu, huzursuzluğunu…
‘’Küçüğüm diye saklıyorsunuz benden!’’ diye bağırdı annesine. Kadın aniden irkildi. Elindeki tahta kaşığı mutfak masasının üzerine bırakarak
buğulu gözlerle kendini sandalyeye güçlükle yerleştirdi. Bir elini alnına koydu ve çocuğa oturmasını söyledi. Kısık bir sesle konuşmaya başladı.
‘’Babanla tam 14 yıl önce bir okul gezisinde karşılaştık. O zamanlar babanın peşinde çok fazla kız vardı. Hepsi oldukça güzel ve bakımlıydılar.
Babanın hem ailesinin statüsü yüksek hem de ekonomik durumu da oldukça iyiydi. Ben onu fark ettiğimde sadece çok yakışıklı olduğunu düşünmüştüm.
Bir gün bana mektup geldi. Mektubun sonunda babanın ismi yazıyordu. Benimle konuşmak ve tanışmak istediğini yazmıştı.
O zamanlar ev telefonu bile lüks olarak kabul edilirdi bu yüzden de biz babanla hep mektupla haberleşirdik. Anneannen ve dedenin pek geliri yoktu o zamanlar.
Deden evde pek durmaz, anneannen ve ben, sabahları erkenden tarlaya tütün toplamaya giderdik. Babaannen, babanla benim ilişkimi ilk öğrendiğinde açık açık beni istemediğini belirtmişti.
Bir yandan sevgim için, bir yandan da kendim için savaşıyordum.
Aradan 2 yıl geçince baban evlenmek istediğini söyledi, ben de kabul ettim. Eskiden yaşadığımız yerde erkekler, kadınları kaçırırdı. Kaçırırdı dediğime bakma, kadınlar da kaçmak isterdi tabi.
Her neyse…
O gün anneme not bıraktım. Nota ayakkabıcıya gittiğimi yazdım.
Derken, biz evlendik. Babaannen ve dedenle aynı evde yaşıyordum ben. Evlendikten bir süre sonra sana hamile kaldığımı öğrendim. Baban havalara uçmuştu, kızım.
Hayatımda ilk kez onun o kadar mutlu olduğunu gördüm.
Babanla evlendiğimizde o okuluna devam etme kararı aldı. Ben bir süre ertelemeye karar verdim. Onun okula devam etmesi için ayrı bir şehirde yaşaması gerekiyordu.
Ayrı bir daire tuttu kendine, bizden uzakta yaşamaya başladı. Ben evde seninle ilgileniyordum. Bana yardımcı olan tek kişi dedenin rahmetli annesiydi.
Göğsümden ameliyat olup, buz gibi havada odun taşıdığım günlerde babaannen bir kez olsun dönüp yüzüme bile bakmadı.
Ne olursa olsun ben ona karşı saygımı asla yitirmedim, ezilsem bile…
Babana sevgi göstermemişlerdi ve ne yazık ki ben de bir damla bile sevgi görmemiştim. İçim ağlaya ağlaya büyüttüm seni, kızım.
Ben seni öyle bir büyüttüm ki, güzel yüreğin, çocuk yüreğin hiç ezilmesin istedim.
Sen kocaman bir kadın olduğunda hayata karşı dimdik yürü diye, başın bir saniye bile eğilmesin diye aslan gibi büyüttüm ben seni.’’
13 yaşında anlamıştı.
Nasıl büyümesi gerektiğini, nasıl bir kadın olmak istediğini, yoluna çıkan her şeyi durdurabileceğini o çocuk kalan yüreğiyle anlamıştı.
Annesi onu öyle bir büyütmüştü ki,
içi cesaret dolu kocaman bir kadın gibi yaşadı, yaşıyordu hayatını…