Umut Yolculuğu
Umut, başını alıp nereye kaçtıysa işte onun peşindeyim. Çetrefilli bir yolculuk bu çıktığım. İnsanı yılan gibi süründüren, sezgilerini açıp vicdanını örten bu acımasız cümbüşün lideriyim. Fakat ne kadar ilerideyim, bilmiyorum.
Peşinde dizlerimi yaraladığım sırtımı nasırlaştıran hainler köprüsü için geçiş vizemle beklemedeyim. İsmim okunur da geçebilirsem bir yolunu bulup ardıma bakmayacağım. Bu sokaklara sinmiş burun sızlatan kokular için diyorum ki belki bir hesap yaparım da boş beyinleri dökerim kaldırımlara. Böylece o kokuyu bastırmış oluruz ağız kokularıyla. Ne kadar doğru? Yada kaç yanlış yaptık ki doğruyu sual eder konumdayız.
Ben bu arsızların içinde edebimle ne kadar beklediysem o kadar havale ettim tüm üzüntülerimi. Çünkü direkt olarak bir ödeme yolu seçseydim veya ödetme, işte ozaman avuçlarımın kanı gözlerimin sürmesini bastırabilirdi. Bu yüzden yürümekle yetindim. Sadece yürüdüm.
İsimleri kirleten namus bekçileri için de diyecek lafım var. Çünkü bu umut yolculuğum. Her şeye değinebilirim. Çözemem ama söylerim. Dışında taşıdıkları adamlığı beş para etmeyen şeref yoksunları, adiler, sapıklar ve sapkınlar sizin gündüzlerinizi karartmalıyım. Bunu istiyorum. Göremeyin, yürümeyi unutun, ağızlarınız mühürlensin istiyorum. Çünkü yürümek nereye gittiğini bildiğin zaman anlam kazanır. Siz adi insanlar ise elalemin ırzına koşmaktasınız. Irzı ki bir insanın ismi de olabilir.
Adamlık; kimisinin içinde olan kimisinin de dışında taşıdığı bir emanettir.
Bazı gündüzler kararınca bazı gündüzler doğar. Her karanlık siyah değildir. İşte benim aydınlığım, karanlığım... Ya sonra? Peki bütün bunlar olduktan sonra? Sonuca varabilir miyim bilmiyorum. Ama bilmediğim o kadar çok şeyin içinde hırpalanmışım ki sonucun ne olduğunun hiç bir önemi yok. Sonuç, anlamını yitirdi.
Bahattin BERKDİNÇ