- 4381 Okunma
- 9 Yorum
- 3 Beğeni
BARIŞ VE KARDEŞLİK
Ülke olarak nereye gidiyoruz ya da nerelere sürükleniyoruz diye düşünen, empati yapan çok az insan var.? Herkes çıkar ve menfaat peşinde koşuyor acınacak haldeyiz.!
Yeter artık bu gidişata dur demenin zamanı geldi de geçiyor.!
Kimseler bizi Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Laz diye ayrıştırıp, ötekileştirmesin, hepimiz birer bireyiz ve toplumu meydana getiriyoruz.
Binlerce insan meydanlara akın etti, zalime, zulme, haksızlığa karşı elbet demokratik haklarımızı kullanacağız, ama sağduyuyu ve hoş görüyü elden bırakmadan...
Bu ülkede insanlar ve masum çocuklar ölüyor.!
Hepsi ana, baba kuzusu askerde, poliste bu vatanın elvatları hepsi gariban aile çocukları çünkü onların gemicikleri yok, çünkü onları temize çıkaracak bir babaları yok.!
Zor bir süreçten geciyoruz birlik ve beraberlik içinde hoşgörüyü elden bırakmadan sağduyulu davranmamız gerekiyor.! Kışlada Berkin için oturma eylemi yapan askerleri ve Bursa mitinginde anaların feryadına dayanamayıp ağlayan polisleri gördük, hâlâ vicdan sahibi insanlar var zorunluluk ve mecburiyeten sessiz kalmaları hepsini suçlu durumuna getirmez. Belki de emir kulu olduklarından göz yaşlarını içlerine akıtanlar çok.
İçimizde elbet provokatörler vardır, sağduyulu olmamız gerekiyor kimseye zarar vermeden haklarımıza sahip çıkmak en doğal hakkımızdır...
Kardeşçe barış içinde yaşamayı öğrenmeliyiz kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden, birbirimizin yaralarından öpmeyi öğrendiğimiz zaman kardeşçe yasamayı başaracağız.
Başkasının acısıyla alay edenler ve yüreğinde acıyı hissetmiyenler bana göre insan değiller...
Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da yandık yakıldık, Gezi ve Roboski’de öldük.
Haksızlığa ve zülume karşı dik duranlar ne terörist ne de ayrımcıdır, onlar yüreği öpülecek insandır.! Halkların kardeşliği için mücadele verenlerdir.
Bunca haksızlığa rağmen bu ülkeyi çok sevdik, çünkü ön saflarda duran ve ölen biziz.!
Sonuç ve sebep ne olursa olsun kimse ölümü hakketmiyor. Toplum olarak sosyal psikolojimiz bozuldu, hepimiz patlamaya hazır birer bombayız, aklı selim davranmalıyız.!
Özlemini duyduğumuz güzel bir dünya ve ülke, barış ve kardeşlik içinde el ele, omuz omuza güzel günler görmek. Hep birlikte umut dolu mutlu yarınlara...
"BARIŞ VE KARDEŞLİK OLSUN"...
ASMEROZ-62
---Gülşen Polat---
YORUMLAR
Kendi çıkarlarını korumak için bu ülkenin geleceğini tehlikeye atan, hatta pisliklerini örtmek ve yandaşlarını yanında tutabilmek adına insanlarımızı ötekileştirip, ülkeyi içsavaşa sürüklemeyi göze alan caniler tarafından yönetildiğimizi unutmazsak, birbirimize güvenip sımsıkı sarılmamızın ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Duyarlı ve cesur yüreğinizi kutluyor, saygılar sunuyorum...
Selami ŞAKACI tarafından 3/15/2014 10:41:48 AM zamanında düzenlenmiştir.
Selami ŞAKACI
Duyarlı ve cesur yüreğinizi kutluyor, saygılar sunuyorum...
Bütün bu olumsuzluklardan kurtulmanın tek yolu vardır; Gerçek bir halk ve demokrasi idaresi olan LAİK CUMHURİYET rejiminin ilke ve prensiplerini içimize sindirerek çağdaşlaşma yolunda şaşmamak.Başımıza gelen ve çok daha kötü, tehlikeli mecralara sürüklenme ihtimallerinin nedeni, çağdaş CUMHURİYET rejiminin nitelik ve kurallarını gerektiği gibi anlayıp içselleştirmemizdir. Oysa TÜRK halkı Cumhuriyet rejiminin kurulması, gelişip yüceltilmesi için; vakti zamanında çok büyük bedeller ödemiştir. Bu günkü ulusal varlığımızın temel taşıydı Cumhuriyet. Bu rejim içersin de aslında Kürt, Alevi, Laz, Çerkez, Ermeni, Rum, Musevi, Hırıstiyan, Müslüman diye aşağılayıcı ve ötekileştirici hiç bir ayırım yapılmamıştır. Yapılmaması da mutlak bir gerekliliktir. Çünkü esas olan bir toprakta, yurt edinilen coğrafya da, kader de - tasada, tüm sevinç ve mutluluklarda ortak, paylaşım içinde, özgür ve vatanına içtenlikle bağlı, ön yargısız, bireysel çıkarlar gözetmeksizin,paylaşımcı bir halk topluluğu olarak yaşamaktır.
Harikulade güzel ve değerli bir mozaik olan Türk halkı, 1950 yılına kadar, bu nitelikli CUMHURİYET mozayiğini yüzde yüz tamı - tamına olmasa da büyük çapta yaşayıp içine sindirmeyi başarmıştı.
Ne zaman ki tutucu radikal ve muhafazakar düşünceli ve proğramlı gerçekçi olmayan dinsel siyasetçiler ülke yönetimine de egemen oldular, BÜYÜK UMUTLARLA BİR ARAYA GETİRİLİP BİRLEŞTİRİLEN O HARİKA MOZAİK TOPLUM; o sakat düşüncelilerin yıkıcı eylemleri ile parçalanmaya başlandı.
Sonuç geldiğimiz noktadır. 60 yıllık yönetim dönemlerinde, uydurma ve sahta dinsel demokrasi teori ve sloganlarıyla, hep bu sakat düşünce egemen oldu. Her türlü ayırımcılık ve kayırmacılık o günlerden bu güne kadar sürdürüldü ve güzelim CUMHURİYET rejimi sürekli sağından, solundan darbeler aldı, ama şükürler olsun ki yıkılmadı, kör topal olsa da ayakta kalmaya çalıştı.
Özellikle Türk aydını, doktoru, mühendisi, iktisatçısı, hukukçu avukatı, hakimi, savcısı, şairi - yazar çizeri
şapkasını önüne koyup deri - derin düşünmesi gerekiyor gelinen bu noktayı. TÜRKİYE CUMHURİYETİ kısmen avrupa da, kısmen de Asya ve Ortadoğu corafyasında 76 milyonluk, üç tarafı denizle çevrili harika bir DEV ülkedir. Bunu gören gözler, algılayan cesur yürekler gereklidir. İlle de Neredesin ey büyük devrimci, eşsiz cesur ve zeki insan A T A T Ü R K !.... diye dövünmemiz çözüm ve çare değildir. Evet ATATÜRK ümüz maalesef artık yok. Ama onun bizlere bıraktığı emsalsiz düşünceler, akıl yolu, harika sıtratejiler ve çağdaşlaşma örnekleri var. Her Türk aydını ATATÜRK ilke ve prensiplerini takip ederek onun rolünü oynayabilir. ATATÜRK ün Türk aydınından istediği de zaten buydu.
Bakın görün o zaman Türkiye nin çehresi nasıl değişir, insanları birbirlerine nasıl sarılır, nasıl bir sevgi ortamı doğar ve YÜZLER GÜNEŞ GİBİ AYDINLANARAK, gülüşler, kahkahalar ortalığı çınlatır, insan mutluluğu avaz, avaz yükselip arşı alaya çıkar.
Esenlik ve mutluluk dileklerimle selamlayıp Kutluyorum sizi değerli şair Gülşen Polat
Kemal Polat
Serhat BİNGÖL
Kemal bey sizin ve Gülşen hanımın engin hoş görüsüne sığınarak yaptığınız yoruma fikirlerimle iştirak etmek isterim.
Sizin yorumunuzda çok net bir şekilde resmi ideolojinin kalıplaşmış tek düze anlayışını görmek mümkün
Laik cumhuriyete itirazım yok ancak uygulanış biçimine itirazım var. laik cumhuriyetin birleştirici mozaik olduğunu iddia etmeniz çok şaşırtıcı cumhuriyetin ilanından buyana yaşanmış acıları trajedileri cinayetleri katliamları nereye koyacağız. Cumhuriyetin ilanından buyana insanların en masum en tabi hakkı olan ana diliyle konuşmasının yasaklanmasını nereye koyacağız. Çorum da, Maraş da katledilen insanları nereye koyacağız. Sinop, Mamak, Diyarbakır ve bilumum ceza evinde sırf siyasi düşüncesinden dolayı insanlık dışı işkenceleri görmüş insanları nereye koyacağız. Yasaklara ve inkâr politikalarına direnen Dinine sahip çıktığı için isyancı ve yobaz yakıştırmalarıyla darağacına gönderilen İslam âlimlerini nereye koyacağız. Cumhuriyetin sözde koruyucularının yaptığı suikastları iki gramlık aklıyla çevirdiği entrikaları yok sayacağız. Çekilmiş bunca acıların yaşanmış bunca felaketlerin sorumlusu din ve dindar insanlar olacak öylemi
Siz insanların yıllarca sindirilmesini bastırılıp susturulmasını laik cumhuriyetin birleştirici gücümü zannediyorsunuz.
Bu ülkenin insanlarını bir arada tutan en önemli ve öncelikli güç yüce İslam dinidir sonrada seksen yıldır yok edilmeye çalışılan rengârenk güzel insanları ve müthiş zengin kültürüdür.
Saygı selamlarımla.
Nee BARIŞ ve KARDEŞLİK mi? Siz kesin solcusunuz, yok değil değil eee ülkücüsünüz, yok oda olmadı haah tamam siz hükümet yanlısı birisiniz çıık oda olmadı hııım tamam anladım siz kesin pkk lı sınız. Yoksa odamı değil?
Siz nesiniz ne değilsiniz çok önemli değil o işin şaka tarafı ancak şunu gönül rahatlığıyla söyleye bilirim ki siz gerçek barışsever, kocaman yüreği olan insan sever ve gerçek bir vatanseversiniz. Çünkü günümüzde( barış ve kardeşlik) den söz edebilmek gerçek bir vatansever olmayı ve cesareti gerektiriyor.
Bu sözlerimin en somut örneği gerçeği ifade eden şu satır olmuştur.
(Bunca haksızlığa rağmen bu ülkeyi çok sevdik, çünkü ön saflarda duran ve ölen biziz.! )
Saygı selamlarımla.
Çok güzel başlayan ancak,
aynı güzellikte sonuçlanamayan bir çalışma olmuş.
Keşke,
ilk paragraflardaki objektif ve birleştirici cümlelerinizin soluğu,
yazının sonuna kadar dayanabilseydi, dermanları kesilmeseydi.
Belirli sloganları hatırlatan cümleler,
ister isteme antipati estirdi düşüncelerimiz üzerinde.
Yoksa,
resim de, düşünce de, konuya yaklaşım da güzeldi.