- 716 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nazlı Çiçek
Yine küstü, güneşini yitirmiş çiçekler gibi… Güneşi neydi ya da kimdi acaba bu kez? Kimi zaman ben oluyordum, o zaman uzun süre hiç küsmüyordu bu nazlı çiçek… Çünkü ben öyle çekip giden güneşlerden değildim, vefalıydım.
O muydu yoksa bulutların ardına saklanan? Hani karşı apartmana yeni taşınan güzel gülüşlü şu genç… Balkonda çamaşır asıyordum bir gün, baktım pencerede tanıdık bir sima… Oysa önceden görmediğime de emindim. Öylesine dışarı bakıyordu penceresinden, beni gördü sonra. O güzel gülüşüyle ısıttı yüzünü hemen… Merhaba diyen, tanıdık bir yüz yaptı.
Isınmış yüzler öyle benziyor ki birbirine, onlara yabancı gibi bakamıyorsun. Yılların verdiği yakınlıkla ısınan bir yüzden hiç de farkları olmuyor. Ama sormadan da edemiyorsun; çoğu insanın yüzüne o güneşi getirmesi aylar alabiliyorken bazıları nasıl da ilk görüşte getirebiliyorlar, bu hikmetin sırrı ne?
İşte benim 14’lük yeğenim de bu sorunun peşine takılıp uzun bir yolculuğa çıkmış olmalı. Dün gece günlüğüne harıl harıl bir şeyler yazıyordu. Odasının kapısı aralık olduğundan, birkaç dakika yüzünü izleme olanağı buldum. Eğer kendimi gösterseydim, ruhunun yüzüne açılan tüm kapılarını anında kapatacaktı, biliyordum. Duyduğum sevgi değerlerime baskın gelmiş, başka biri yapsa hiç onaylamayacağım o şeyi yapıp gizli gizli birinin mahremine girmiştim. O biri her ne kadar yeğenim de olsa bu, yaptığım yanlışı hafifletmezdi. Ama iyi ki de yapmışım dedim sonra, çünkü bazen saygılı olmak adına sevdiklerimize yardım etmemizi sağlayacak ipuçlarını kaçırıyoruz ellerimizden. Yanlış bir şey yapmaktan kendimizi alıkoyabildik diye bir süre için iyi hissetsek de, sırf sınırlara saygılı olacağım diye söz konusu kişinin yüzündeki o dümdüz çizgiyi gülümseyen bir dudağa çevirme şansını da yitirmiş oluyoruz böylece.
Evet, sınırlar çok gerekli bize kimi zamanlar… Bizi saldırılardan koruyorlar. Yılışık gülüşlerden, laçkalıklardan… Ama aynı sınırlar kimi zaman aksine korunmayı engelleyen bir işlev de görebiliyor. Yardımcı olmak, hayatı güzelleştirmek niyetiyle yapılan sınır ihlalleriyle, zarar verenleri aynı kefeye koymak hiç de adil değil…
Bu yüzden dün gece yaptığım şey için utandığımı söyleyemeyeceğim. Çünkü o şey sayesinde şimdi yeğenimi küstüren güneş hakkında az çok bir fikir sahibiyim. Ben kapı aralığından bakarken ona, karşı eve bakıyordu tam da. Sonra gözlerini defterine yöneltip yazmaya başladı birden. Daha doğrusu yazmaya devam etti, çünkü sayfanın ortalarına geldiğini bulunduğum yerden görebiliyordum. Bu iki hareketi dönüşümlü olarak defalarca tekrarladı. Karşı apartmana baktı ve defterine yöneldi… Ardından yine karşıya bakış… Sürdü gitti böyle.
Baktığı noktada bir bulutun ardına saklanıp benim nazlı çiçeğimi güneşsiz bırakan o şahsın odası vardı: Şu yeni taşınan gencin…
Öyle gülen birinin bile isteye 14 yaşında bir kızı kırabileceğine pek ihtimal veremiyorum doğrusu. Aksine ondaki kırılgan ruhu korumak istedi belki de, kim bilir? Küçük bir kıza çok fazla gelen bir duygu buldu belki de karşı penceredeki o utangaç kızın yüzünde… Gülümsemekten vazgeçti birden. Çünkü o yaşların takdir etmeyi hemen hayranlığa dönüştüren yoğun duygusallığını çok iyi biliyordu. O da geçmişti aynı yollardan çünkü.
Birkaç gündür pencerede görünmemesinin nedeni buymuş demek ki… Sigarasını apartmanın bize bakmayan diğer cephesinde bir pencerede tüttürüyordur herhalde. “O bahar dallarına benzeyen tazecik yüzlü kız yanlış anlar beni o pencereye çıkarsam…” diyordur belki de dumanları savururken. “Yine öyle derin derin bakmaya başlar.” Hatta belki de o hayran bakışları hatırlayıp sigarasıyla kötü örnek olmaktan korkuyordur ona. Çünkü belki de kendi de aynı yaşlarda başladı o merete, hayran olduğu birilerine özenip de. O yüzden hava buz gibi de olsa pencere önünde dakikalar geçiriyor şimdi. Sigara içmenin insana verdiği o efkârlı görünümle yanlış anlamalara neden olabilse de bazen… Hele aşkın neye benzediğini çok merak eden yeni yetme bir kız söz konusuysa, hoş bir vaade bile dönüşebiliyor pencerede öylece dikilip durması… Vermediği sözleri tutmadığı için onu suçlayan sitemkâr gözlere maruz kalabiliyor.
Sonuçta o genç bizim eve bakan pencerede görünmüyor artık. Ve çok tuhaf belki ama gülümsemeye hala devam ediyor bana, tıpkı onu gördüğüm ilk günkü gibi. Çünkü bazen yokluklarıyla da tebessüm eder insanlar. Varlıklarıyla zarar vereceklerini biliyorlarsa…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.