- 2053 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ölüm üzerine
aklımızın alamayacağı mesafeleri uçar göçmen kuşlar.bu mekanik bir yazgı yada ruhsal bir görev olabilir.bütün göçmen kuşlar hedeflerine yönelirler ve gökyüzünde ’v’ şeklini alırlar.bu şekilde arkada kalan kuşlar öndeki kuşların oluşturduğu hava akımında pek fazla çaba sarf etmeden uçabilirler.sonra öndeki kuşlar arkaya geçer ve bukez onlar dinlenir.göçmen kuşlar hedeflerine varınca değişim başlar.yaşadığımız gezegenin bütün dertleri yada sırları onlardan uzaktadır artık.tüyleri ılık rüzgarda hafifçe dalgalanır.
zevklerin ve acıların gerisinde bir dünyaya olan özlem belkide bu yüzden çok değerlidir.eğer böyle bir özlem olmasaydı bütün inancımız değersizleşirdi.bu özlem bir başka yerin olduğunu söyler bize içten içe.bir bütün olarak acı ve zevk soyut organlarımızdır ve aslında herşeyi bu iki organı beslemek için yaparız.bozulan dengeler arasında yürümeye çalışır insan ve yeni bir denge yaratamazsa eski denge ona daha katlanılamaz gelir.
sabaha karşı başlar kuşların cıvıltısı.çatılarına yada bahçesindeki ağacına kondukların evin sakinlerinin acısı onların şarkılarını etkilemez.
ölümde buna benzer.bir göç ve umursamazlıktır.insanların hatalarının çoğu bu iki nihayeyi hedefi unutmaları ve yerine ’güneşe doğru uçan mum kanatlı ikarus hedefler’ koymalarıdır.algılarında yapacakları ufak bir değişim, cehennemi bambaşka biryer yapacaktır aslında.ama buna yanaşmıyorlar.
ölüm birçok bakımdan yaşamaktan iyidir.ancak burada bahsettiğim ölüm sadece fiziksel ölüm değil.daha karmaşık olan ’kişinin kendini kapatması’ anlamında bir ölümden bahsediyorum.ancak yine söylemeliyim ki fiziksel ölümde birçok bakımdan yaşamaktan iyidir.ölümden korkmamızın bir nedenide ölümü bilmememizdir.örneğin başka dinlerde ölü bedenler yakılır ancak diğer dinlerde ölünün mezarında işkenceye uğrayacağı söylenir.bu bakımdan ölüm hakkında bütün bilgimiz,onu kötü ve acı verici gösteren dinlere dayanır.ancak bir bilim insanına göre ölüm bir organizmanın kendini yenileyemeyen hücrelerine yenik düşmesinden başka birşey değildir.haklı olabilirler.ancak şiir yazan tesadüfi bir organizma fikri herşeyi ters yüz eder.bütün şiirler,bütün hikayeler,romanlar,denemeler vs. akılla yazılıyor ise ,bu durumda yazmak eylemi sadece akılların savaşıdır ve onun kenarlarını bilgimiz süsler.fakat bir biyoloji kitabı ve büyük bir roman aynı olacaktır bu durumda.
ölüm sadece gözyaşı ve acıyı anımsatır bize.ve birçok ilkel(?) kabile ölen yakınlarının bedenlerini yer ve bunu bir yamyaklık belirtisi olarak değil,ölen kişiyi kendi bedenleridne yaşatmak adına olan bir inanç için yaparlar.bu genlerimizin çocuklarımıza geçmesi ve bizimde bu şekilde yüzlerce yıl yaşamamıza benzer.
ölüm ve hayat arasındaki tercihler kısıtlı ve zorlayıcıdır.ve birçoğumuz ara bir yol buluruz.ölü yada diri değilizdir.açıktır bütün kapılarımız ama içerisi bomboştur.yada içerisi doludur ama kapılarımız sıkıca kapatılmıştır kendimiz tarafından.bu şekilde bir ömür sürer bu arayolu kullananlar ve imzaları,hayatın derisine attıkları imzaları onlar ölür ölmez silinir gider.
YORUMLAR
"ölümde buna benzer.bir göç ve umursamazlıktır.insanların hatalarının çoğu bu iki nihayeyi hedefi unutmaları ve yerine ’güneşe doğru uçan mum kanatlı ikarus hedefler’ koymalarıdır.algılarında yapacakları ufak bir değişim, cehennemi bambaşka biryer yapacaktır aslında.ama buna yanaşmıyorlar."
Bu ne harika bir parağraftır böyle!!
Gerçekten güzel bir yazıydı bu.. Şimdi mi imkanlarımız daha kısıtlı, yoksa ölünce mi?
En büyük paradoks bu, sürekli kaçarız nihai sahibimizden, annesinden kaçan yaramaz bir yavru gibi...
Saygılarımla.