- 741 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Pervane mi, bülbül mü
Mende mecnundan fuzünâşıklık istidâdı var,
Aşık-ı sadık menem mecnunun yalnız adı var…”
Âşıklık gelip geçici bir haldir. Hâl, durumların üzerimizde bıraktığı etkiyi anlatır. Utanan insan kızarır ve bu hale utangaçlık hali deriz. Seven insan vurulur, tutulur, bağlanır biz bu hale Âşıklık hali veya âşıklık istidadı deriz…
İstidad sonradan kazanıldığına göre, aşkın da sonradan kazanılması gereklidir. Kimse doğuştan âşık olamaz. Bir başka kişi olmadan da kimse âşık olamaz. Zira istidad kelimesinde müteaddi bir özellik(geçişlilik özelliği) vardır. Geçişlilik bir başkasının varlığını gerektirir.
O halde aşk, körelebilir, yok olabilir mi?
Elbette yok olabilir. Zira aşkı meydana getiren haller ortadan kaldırılırsa aşk da sukuta uğratılabilir. Ancak bu çok zor ve çok müşküllü olacaktır… O halde daima aşk od’una odun atmalıdır aşık... İpleri gevşek tutmaya gelmez asla...
Sevgilinin karşısına bile çıkmaya cesaret edemez aşık. O’nu gördüğünde bir yerlere saklanmak ister. Zira maşukun elindeki kılıç daha önce öldürdüğü nice âşıkların kanına bulanmıştır… O zaman Süleyman’ın ordusu görüp ürken ve bağıran bir karınca gibi çağırır: Ey karıncalar girin evlerinize ki Süleyman’ın haşmetli ordusu sizi ezmesin!
Ey hâzer ey cânı kaydında olan mest-i nâz!
Dest-i hançer gark-ı hun-ı küştegan olmış gelür!”(Rızayî M. Efendi)
Koruyun kendinizi ey canından korkanlar, O naz sarhoşu sevgili, Elindeki kılıçla öldürdüklerinin kanına bulanmış geliyor…
Şimdi seven mi sevilen mi daha çok sevmiştir sualine bir cevap vermek mümkün hale gelmiştir…
Seven pervanedir. Sevilen ateş… Pervane ateşe koşar kül olmayı göze alarak. Halbuki, ateş pervaneyi yakarken acımaz bile… Merhamet duymaz… Şefkat değil, gaddar bir haldedir maşuk… Dedik ya maşukun payına düşen “isyanlı bir sukuttur”, feryat değil... Feryatlar Aşıka yaraşır...
Pervaneler bu yolda bülbül-ü Şeydalardan daha evladır. Zira pervane şem’in(mum) yangınıyla yanar da bülbülün işi sadece feryat etmektir.
“Bülbül-i şeydâ ne bilsünsuziş-i pervâneyi,
Şem’i görse şu’lesin devrini sünbül sanır…”(Sabrî)
Çılgın bülbül pervanenin yanışını ne bilsin? Mumu görse alevinin kıvrılışını sümbül sanır…
Şimdi söyle sevgili ıstıraptaşım...
Pervane misin bülbül-i şeyda mı?
Yoksa her ikisi birden mi?
Ah sevgili! Ben yanarken üstün başın is olmuş...
Bağışla