- 2483 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇANAKKALE’DE CİHAD RUHU
Çanakkale zaferimizi anlatan hemen her yazar, askerlerimizdeki cihad ruhuna vurgu yapar. Asrı Saadet’teki, özellikle Bedir’deki ruhla mukayese yapar.
Yapar da, bu ruhun nasıl kazandırıldığını es geçerler.
Çanakkale’de savaşacak gençlik nasıl eğitilmiştir?
Bu yazımızda bu konuya ışık tutacak bir hatırayı nakledeceğiz.
Çanakkale savaşı henüz başlamadan önce zor şartlarda ve kıt imkanlarla direnişe hazırlanan askerlerimizi eğitmekle görevli bir Osmanlı subayından bahsedecğiz; Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey.
Kilitbahir tabyalarında eğitim subaylığı yapan Mehmet Hilmi Bey’in o günlerle ilgili hatıraları “Cepheden Cepheye Bir Ömür” adı ile Gazanfer Şanlıtop tarafından kitaplaştırılmış. İşte o hatıralardan bölümler okuyoruz.
Mehmet Hilmi Bey, cepheye yeni gelmiş askerlere, şöyle sesleniyordu:
“Düşmanlarımız bu boğazlardan geçerlerse vatanımız ve İslamiyet alçalma derecesine düşecektir. Boğazı korur ve düşmanı geçirmez isek, bu durum milletin şerefini kurtaracağı gibi, bütün İslam aleminin kalplerinde oluşacak minnettarlıktan dolayı vicdani ödül olacaktır. Gazamız Allah ve Peygamber’i hoşnut edecektir. Bu ulvi vazifede bulunmamız kendi liyakat ve iktidarımızla değil, Cenabı Allah’ın bize özel bir lütfu iledir. Şu tabyaya sahip olmakla dünyanın en bahtiyar mücahitleri olduğumuzu bilmenizi isterim. Bu bataryada bulunuyor olmamız, vatan ve dinimiz İslam için canımızı feda etmeye hazır olduğumuz anlamına gelmektedir.”
“Askerler! Buradaki yenilgi hiçbir savaştaki yenilgiye benzemez. Bu savaşta hiçbir ödül de beklemeyin! Hiçbirimiz rütbe, nişan ve dünya menfaatlerinin ve heveslerinin uğruna harp etmeyeceğiz. Allah rızası için harp etmeye niyet edelim ki, gazamız mübarek olsun. Ya gazi ya şehit olalım!..”
Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey askerlere içinde bulundukları imkansızlıkları izah etti. Silahların demode olduğunu, sayılarının az ve teknik olarak yetersiz olduğunu, cephanelerinin de az olduğunu izah etti. Askerlerine Bedir savaşında Efendimiz ve az sayıdaki sahabinin güçlü müşrik ordusuna karşı savaşarak Allah’ın yardımını nasıl elde ettiklerini ve Enfal Suresi’nin 17. Ayeti’nin anlamını izah etti.
Bilindiği gibi Bedir cihadında her türlü destekten ve maddi güçten yoksun olan Efendimiz ve 313 sahabi, sayıca ve silahça onların yaklaşık dört misli olan Mekke müşriklerini büyük bir hezimete uğratmışlardı. İleri gelenleri dahil olmak üzere 70 müşrik öldürülmüş, bir o kadarı da esir edilmişti. Müslümanlar bu başarı ile övünmek durumunda oldukları zaman da söz konusu ayet nazil olmuştu.
Enfal Suresi 17- “(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü; (okları) attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.”
Burada yapılacak olan savaşın Bedir savaşına benzediğini, şartların aynı, tehlikenin aynı, kuvvet dengesinin de oransal olarak aynı olduğunu anlatan Mehmet Hilmi Bey, sözlerini şöyle sürdürüyordu:
“Bedir savaşında indirilen bu ayet bizim için de geçerlidir. Çünkü Allah’ın lütuflarına sığınıp, her şeyi ondan isteyeceğimiz için, mermilerimiz dahi bizim elimizle Cenabı Allah tarafından atılmış olacak ve daima hedefe isabet edecektir. İnşaallah pek yakında düşmanın en büyük ve kıymetli gemilerini denizin dibine batırıp, kendilerini de dışarıya atacağız!..”
Askerler bu tür şuurlandırmalarla moral bulmuşlardı. Cihad için can atar duruma gelmişlerdi. Herkes namazlarını hiç aksatmadan kılıyordu. Dini hisler olgunlaşmış, bazılarının Çanakkale ruhu dediği, aslında cihad ruhu, askerlere hakim olmaya başlamıştı. Allah’ın istediği şekil ve şartlarda bulunulmakla ancak bu savaşı kazanabileceğimize askerler de inanıyorlardı. Manevi güçleri sarsılmaz bir duruma gelmişti. Bu durumu gören Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey, Allah’ın istediği şekilde cihad edebilmek için bazı kararlar aldı ve hemen uygulamaya soktu. Bu kararlar özet olarak şöyleydi:
1-Bugünden itibaren daima abdestli bulunulacak. Harbe abdestli olarak başlanılacak.
2-Topların dolması için verilecek kumanda ile her toptan sağındaki bir er nöbete çıkacak. Bu suretle 4 er tarafından Ezanı Muhammedi okunarak birinci doldurma işi yapılacak.
3-Yeni gelen yedek subay adaylarının medreseden gelen kısmı kendilerine lüzum hasıl oluncaya kadar yüksek sesle tekbir alacak, bir kısmı da Kur’an okuyacaktır. Vazifesini bitiren erler, onları kalben izleyecektir. Ateş aralarında ise bütün batarya sesli tekbire katılacaktır.
Böylece Ayette anlatılan Allah’ın yardımı Bedir savaşındaki gibi Çanakkale’de savaşan askerimize de nasip olacaktır. Onların attığını Allah atmış, vurdukları gemileri de Allah vurmuş olacaktır.
Çanakkale savaşının safhalarını inceleyenler, savaştaki askerlerimizin, bilhassa topçularımızın elde ettikleri kimi insan üstü başarıların sırrının da, böylece eğitimlerle kazandıkları sahabe ahlakından meydana geldiği anlaşılacak ve izahı yapılabilecektir.
Bu kararların uygulanmaya başlamasından sonra askerlerimizin morallerinin son derece yükseldiği ve komutanlarını gördükleri yerlerde:
“Komutanım şu düşman ne zaman gelecek. Bizde sabır kalmadı. Bir an önce işlerini bitirmek istiyoruz.” demeye başladıklarını aynı hatıralardan okuyoruz.
İşte bu şuur ve bu ruh iledir ki, o kıt imkanlarla savaşan Mehmetçik devrin süper güçlerini diz çöktürmeyi başarmıştır.
Buradan çıkarılacak sonuç şu olmalıdır:
Bedir savaşının şartları oluştuğu her devirde, Bedir için inmiş bulunan ama kıyamete kadar baki olan Enfal Suresi 17. Ayet ve benzerleri ilahi müjdelerin, yine geçerli olacağı muhakkaktır.
Bedir Cihad’ında ve ona benzeyen Çanakkale Cihad’ında tecelli eden bu ayetler, bugün de aynı şartlar geçerli olduğunda gene tecelli edeceğine inanmamız icap eder.
BEDİR RUHU
Muhtaç olduğumuz ruh Bedir’dedir,
Günümüze bakın, yeni bir Bedir!..
Ekrem Şama
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.