- 2755 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
KIRILAN VAZO
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Aksi mi aksi, huysuz mu huysuz bir tamirci varmış. Hiçbir dükkân komşusuna yardım etmezmiş. Dükkanından hiçbir aletini komşusuyla paylaşmazmış. Binde bir yardım ettiğinde de başına kakarmış. Herkesin kalbini kırmakta üstüne yokmuş. Çevresindeki insanlar ondan uzak durmaya çalışıyorlarmış.
Yıllar böyle akıp gidiyormuş. İnsanlar bunu bir bir terk etmeye başlamışlar. Her yıl onun gücünden kuvvetinden de biraz alıyormuş. Nihayet biraz yaşlanmış. Çocukları büyümüş, işi ellerine almışlar. Günlerini boş boş geçirmeye başlamış. Dükkandaki işlere karışacak olunca çocukları azarlamışlar:
- Dükkânın işlerine sen karışma!
Kızmış, bozulmuş ama artık elinden bir şey gelmiyormuş. Yalnızlıktan sıkılmaya başlamış. Ne yapsa tatmin olamıyormuş. İnsanların bir arada neşeli konuşmalarını görüyormuş hemen katılmak istiyormuş ama hemen gurup dağılıyormuş. Derken insanları dükkânının önünden geçerken çevirip çay, yemek ısmarlamak istiyormuş ama nafile. Kimse onun ikramlarını kabul etmiyormuş.
Yine birkaç komşu bir araya toplanmış sohbet ediyorlarmış. Kararlı bir şekilde yanlarına gitmiş.
- Komşular benden neden kaçıyorsunuz? Bende size katılmak istiyorum.
- Sen hatalarını bilirsin, yıllarca bizim kalbimizi kırdın.
- Tamam haklısınız. Ama zaman bana hatalarımı öğretti. Ne olur beni de aranıza katın.
- Sana hatalarını öğreten zaman değil Allah. Tabii bunu belli bir zaman içinde yayarak yaptığı için sen zaman diyorsun. Nasıl ki zaman içinde öğrendiysen yine zamanla girebilirsin belki aramıza.
Başını eğerek uzaklaştı. Ertesi günler acemice ataklar yaparak kendisini sevdirmeye uğraşsa da aldığı tepkiler istediği sıcaklıkta olmuyordu. Bir gün kendisinden yaşça biraz büyük, herkesin saygı duyduğu komşusuna gitti.
- Artık çok bunalıyorum. Çocuklarım bile azarlıyorlar beni. Her gün kalbimi kırıyorlar.
- Ektiğini biçiyorsun, çocuklarını da kendin gibi yetiştirdin. İyilik eden iyilik kötülük eden kötülük bulur.
- Hiç kurtuluş umudu yok mu? Arkadaşlarım eskisi kadar değilse de yine de bana soğuklar.
O sırada masanın üzerinde duran vazoyu komşusu usta bir hareketle yere düşürdü. Vazo kırıldı. Vazonun parçalarını topladı adama verdi ve:
- Sen eski ustalardansın, bunu ancak sen tamir edebilirsin. Sen bunu yap, bende senin nasıl kurtulacağını düşüneyim.
Adam vazonun kırık parçalarını aldı ve dükkânına yollandı. Saatlerce uğraştı. Hala olayın farkında değildi. Düşünüyordu ki; bu vazoyu eski haline getirirsem, her şey düzelecek. Ama uğraştı uğraştı bir türlü tam olarak yapamıyordu. Kırık çizgileri bir türlü kaybedemiyordu. Nihayet “ancak bu kadar olur.” Diyerek üç gün sonra işi sonlandırdı. Ama vazoyu hemen götürmedi. Herkesin bir arada olduğu bir zamanı kollamaya başladı. Çünkü eski alışkanlığı büyüklenme hastalığı henüz geçmemişti. Kırılan bir vazo ancak bu kadar tamir edilir diye ustalığını onlara kabul ettirmekti amacı. Hem onlarla tekrar ilişki kurmak istiyordu ama bunun mütevazilikten geçtiğini hemen unutuyordu.
Öğle zamanı olmuş herkes bir arada çay içiyorlardı. Vazoyu aldı özenle ve gururla götürdü. Masanın üzerine koydu.
- İşte buna ustalık derler.
Diğerleri vazoya şöyle bir baktılar. Bir şey anlamadılar. Adam vazoyu veren arkadaşına gururla bakıyordu. Ondan ustalığını övücü sözler bekliyordu. Adam vazoyu eline aldı, baktı, inceledi.
- Belli ki çok uğraşmışsın...
- Evet çok uğraştım, bütün ustalığımı kullandım, ayrıca çok ta vaktimi aldı, en ufak bir kırık parçasını bile dikkatle yerine koydum. Üç gündür buna uğraşıyorum. Ancak bu kadar olur. Çünkü kırılan vazo hiçbir zaman eski halini almaz.
Bir süre sessizlik oldu. Aksi adamdan başka herkes bir şeyler sezinlemişti. Adam sessizlikten huzursuz oldu. Beğenilmek kibri ona asıl amacını unutturmuştu. Adamla göz göze gelince biraz sarsıldı. Onu kabul edecekler mi etmeyecekler miydi. Evet yada hayır gibi kestirmeden bir cevap bekliyordu. Hayatı hep öyle geçmişti çünkü. Ne bir süreçten haberi vardı ne de üsluptan.
Adam yavaş yavaş konuşmaya başladı:
- Biliyorum benden bir cevap bekliyorsun. Farkında değil misin, bütün cevapları sen verdin aslında.
Adam bir şey anlamadı. Diğerleri de merakla onu dinliyorlardı.
- Seninde dediğin gibi kırılan vazo hiçbir zaman eski halini alamaz. Kalplerde böyledir. Bir defa kırdın mı hiçbir zaman eski halini alamaz.
Adam şimdi anlamıştı. Ve başından kaynar sular dökülmüştü adeta. Verilen cevabın sarsmasından öte; ta bu işin vazonun kırılmasından itibaren kendisini deneme olduğunu anladı. Ve bunu baştan anlamadığı için ve hala eski huyuyla kibirle onlara yaklaştığı için belki hayatında ilk defa utandı. Alnında birikmiş boncuk boncuk terleri sildi ve kekeleyerek:
- Ya yani hiç umut yok mu?
- Hayır umut var, umut her zaman vardır. Var olmalı.
- Yani... Ne çok emek verdim buna...
- Ama yine de kırık çizgilerini kaybedememişsin.
- Evet ama kırılan vazo ancak bu kadar olur. Hiç eskisi gibi olur mu? Ama zaman geçtikçe bu kırık çizgileri çevresiyle uyum sağlar çoğu kaybolur, kaybolmayanlara da göz alışır ve yine eski havayı verir...
Aslında bunun cevabını da verdin sen?
- Nasıl?
- Kırılan vazoyu tamir etmek için çok emek sarf ettiğini söylüyorsun ve yine de kırık çizgilerin giderilemediğini de... Ama diyorsun ki zamanla o kırık çizgilerde çevreyle uyum sağlar, kalanına da göz alışır...İşte böyle dostum sen bizim kalplerimizi hep kırdın. Demek ki tamir etmek için çok emek sarf edeceksin. Bak vazo bir harekette kolayca kırıldı. Ama tamiri ne kadar zor , gördün. Kırmak kolaydır, yapmak zor.
- Evet evet şimdi anlıyorum. Çok ta utanıyorum. Ne olur beni affedin.
- Seni affediyoruz, ama kırık çizgiler hep olacaktır. Onlar zamanla kaybolabilir. Bu daha çok sana bağlı. Sen ne kadar çok emek verirsen kırık çizgiler o kadar çok kaybolur. Kalanına da biz alışırız.
- İnşallah inşallah ama...
- Ama ne, ne oldu?
- Ama şu aldığım dersten sonra korkarım ki ben bunun usulünü de bilmem, yine yanlış yaparım.
- Önce düşünme şeklini değiştir. Yalnızlık Allah’a mahsustur. Ve ihtiyaçsız olan sadece O dur. Eğer sen kendini ihtiyaçsız görürsen Allah bir şekilde burnunu sürter. Bu sürtme bile senin eğitimin içindir. Gani olan O dur. Vedud olan O dur.
Selahattin Cansız
YORUMLAR
Tebrikler üstadım..çok güzeldi..kırılanvazo.. kırılan kalpler ..şairlerinde kalbi kırılmasa bu kadar şiirler yazılmazdı zaten ..
oğuzhan karapıçak tarafından 3/11/2014 7:01:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
selahattincansız
Yine güzel, yine öğretici... Kelâmın manasını bilen bir kaleme tebrik ve teşekkür etmekten başka ne denir?
Selâm ile...