SANAT
Benim için sanat ‘’olan’’ı ve ‘’olmayan’’ı gerçeğe sadık kalmayarak nesnel anlatımdan uzak olarak estetik bir havayla yorumlanmasıdır. Diğer tanım: Sanat, en genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayalgücünün ifadesi olarak anlaşılır. Diğer bir tanım: estetik yorumlama, bilim ve felsefe dışı ifade, yansımanın sonucu ortaya çıkan ürün. Belki de belli bir çerçevede ‘’yaratmak’’. Bu çerçevede Yaratıcı sanatçı, yaratılan sanattır.
Tanrı’nın bir parçası olan insanın düşünsel ve maddesel estetik ürünleri sanattır.
Kant’a göre; sanatın kendi dışında, hiçbir amacı yoktur. Onun tek amacı kendisidir. Güzel Sanatı ancak deha yaratabilir. Hegel’e göre; sanattaki güzellik doğadaki güzellikten üstündür. Sanat, insan aklının ürünüdür. Kendisine doğanın taklidinden başka amaç bulmalıdır. Marks’a göre; yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır. Bu, toplumsal bir karakter taşır. Sanat, yaşamı insanileştiren bir olgudur. Araştırıcı, yaratıcı, çok yönlü tümel insana ulaşma çabası içinde sanatlar gelişebilir.
Bilim ve Felsefe sanatı, akıldışılıkla suçlar. İnsanlığın gelişimi ve sorunlarına çözüm bulmada en ufak katkısının olmadığını ortaya koyarlar bilim adamları. Tüm o uğraşların sonucunda ortaya çıkan ürünün faydacılık felsefesinde pek bir anlamının olmadığını söyler bir kısım felsefeciler. Doğayı taklit etmek de gülünç bir olaydır vb.
İlahiyatçılar, Tanrısallık ile suçlar. Sanatçının Tanrı olmadığını haddini bilmesi gerektiğini söylerler. Ve doğadaki gerçek sanat eserlerini taklit ettiklerini alaylı şekilde ifade ederler. ‘’Kör olmayın, gerçek sanatı görün’’ derler! Oysa Tanrı’ya en yakın olan gerçek sanatçıdır. İlahiyatçılar ve sofular değil. Ve sanat taklit kelimesinin ötesindedir.
Yöneticiler ve yönetimler, sanatı kendi iktidarlarının devamı için kullanmaya çalışır. Gerekirse gözdağı verir, zorlayıcı yasa çıkarırlar. İçeri tıkalar, salarlar, tekrar tıkarlar içeri. Yanaşır, ödül verirler. Yönetimin dayandığı ideolojiyi kalıcı kılmak için çeşitli sanat dallarında sanatçılardan ürünler ortaya çıkarmalarını beklerler.
Toplumun geneli, sanatçıyı alaya alır. İnsanlar açken, çocuklar ölürken, gençlerin başına bin türlü iş gelirken sanatçının uzayda yaşıyormuş gibi davranmasını eleştirirler. Bir şekilde sanatçının kendi yanlarında yer almasını isterler. ‘’Daha ne duruyor ki artık isyan etmeli tarafını belli etmeli!’’ eleştirileri gibi.
Kısacası her taraftan baskı görür, sanatçı. Sanatı küçümsenir. Özellikle toplumun genel algısı oldukça ilginçtir.
‘’Buna sanat mı diyorlar yani! Anladım, anladım! Gerçekten sanatsal bir filmmiş… Öf Cumali gerçekten sanatsal bir filmmiş.’’
Ben sinema ile özellikle ilgilendiğim için bu örneği verdim. Hoş olmayan yorumlarla karşılaşıyorum. Filmde bir çıplaklık görünce ‘’sanat filmi’’ lafını yapıştırıyorlar. Oysa alakası yoktur. Her sanat filminde çıplaklık filan yoktur. Çok azında vardır belki. Ve sanat filmindeki bir çıplaklık, popüler bir hava ile çekilen filmdeki cinsel içerikli sahne gibi insanı rahatsız etmez veya dikkatimizi o yönde çekmez.
YORUMLAR
Genel olarak; sanatsal filmler kim derse desin anlaşılmayan filmler olup en çok ödül alan filmlerdir!
Bir de hasılat rekorları kıran filmler var ki, ona popüler filmler veya ticari filmler diyoruz. Benim sanat anlayışım budur; bildiklerimi, tercubelerimi edebiyat yoluyla ilerde (görsel de olabilir) halk için paylaşmaktır çünkü sanatın, sanat için olduğu dönem bitmiştir.
sanatın, sanat için; Herhangi başka amaca hizmet etmek, sanata yabancıdır. Bu eğilim, 'yararlı olan her şey çirkindir', diyecek kadar ileri gider.
'Sanat toplum içindir' diyen eğilim itiraz eder: 'Sanatı da sanatçıyı da yaratan toplumdur. Toplum olmasaydı sanat olmazdı. sanatı anlamak için toplumun topyekün sanatçı olması mı gerekiyor?
Selamlarımla Sevgili Cuma