- 746 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Lüksüm yok
Yeni yıla girdikten sonra ilk yazımı yazıyorum...
Neden şimdi diye düşünmene gerek yok. Zihnini fazla yorma. Bilirsin benim dürüstlüğüm yeter ikimize de! Dinle ve izle beni. Göreceklerin, gördüklerinin daha binde biri. Seni bekleyen anların tahminini yapamazsın bile...
Şu an okuyacakların zamanla silinip gidecek, unutulacaktır. Ancak bana yaşattıkların kadar ölümsüz kılacağım sana yaşatacaklarımı.
Yavaş yavaş kavramaya başlayacaksın ben gibi sen de! Tahmin bile edemeyeceksin...
Zaman her şeyin ilacıdır. İlacımı aldım ben. Doktorum yasakladı seni. Tahmin edersin elbet niye! Gülümse biraz espri yapıyorum yine...
Anlamışsındır, bilirsin beni kolay kolay ağlamam kimsenin yanında. Kendi kendime olsam bile! Uzun zamandır devam ediyor bu halim. Ağlayamıyorum nedense! Kendimce yorumlar yapıyorum elbette ki bu halime. Düşünüyorum bazen neden ağlayamıyorum acaba diye! Zihnimi ekstradan yormam bu konulara bilirsin. İçimden gelmiyor demek ki ağlamak! Ağlamam için tek neden söyle? Gülüyorsun şimdi. Bir değil birkaç nedenin var da dersin bana. Bilmez miyim seni. Espri ile yaşıyoruz ya, işimiz bu!
Oyun mu oynamak istiyorsun. Meydan senin. Oyna! Yalnız şunu unutma benim kurallarımın içinde yalan, kandırmaca yok! Sen de oynayacaksan kuralına göre oyna Aslanım. Eğer oynamayı da bilmiyorsan çekil Er meydanından. Bilirsin “Sev seni seveni yerde yeksan olsa, sevme seni sevmeyeni Mısır’da Sultan olsa”...
Mesaj ulaştı mı oraya? Ulaşmadıysa açıklayayım sana ne anlama geldiğini. “Sevmediğini iddia eden kimseye kalbini emanet etmeyeceksin”...
Güven zor kazanılır ve bir darbe dahi yeter o sapasağlam kökü sarsmaya. Hele de o darbe içteki köklereyse!
Yine bak oyunu kuralına göre oynuyorum. Söylüyorum. Sonra söylemedi deme...
İyi şanslar!
Aşağıda Nazım Hikmet’e ait bir yazıyı da anlamı ve verdiği mesaj nedeniyle paylaşmak istiyorum. Hayatı ıskalama lüksü olanları bırakalım da diledikleri gibi oynasınlar hayat denen bu sahnede...
! HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin. İki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi
halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu
yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur
aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak"
yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
aslolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
NAZIM HİKMET
20.01.2007