"Oysa"
"dünya bir sanrıdır" diyor birisi
"belki bir sancı"
Allah biliyor ya birisi dost deyince benim içim ürperiyor. Hemen aklıma bu konudaki şanssızlıklarım geliyor. Buna başkalarının şanssızlıklarını da ekliyorum. Sonra dışarıdan varlığımı izleyen yakın birinin çizgim için yaptığı içimi burkan yorumlar. Ve yine haklıyı bulamamak, bir tarafı seçememek, iki düşüncenin arasında kalmak hali... Üzülüyorum, sahiden o mu beni daha iyi tanıyor yoksa ben mi kendimi daha iyi tanıyorum işte buna tam olarak karar verememek ise en kötüsü.
“sular ve zamanlar kararırken
ne yapalım
bari bağışlayalım birbirimizi”
Hayatımızda zincirleme isim kazaları vardır. Güzel olmayan şeyleri hatırlatan, berrak olmayan kirli bir avuç su ya da hiç geçmeyecek lekeler bırakan zincirleme isim kazaları. Bir ismin aracılığı ile gelen o davetsiz diğer isimler. Sonra balçığa batıp da çıkamayan o isim yüzünden topluca infaz edilen diğer isimler. Muhakkak farklı zaman ve yerde karşılaşılsaydı kurulabilecek hiç var olamayan şanssız dostluklar için hüzünlendiren ağrılı infazlar.
Doğmadan kürtaja uğramış bu dostluklar gelir benim aklıma; biri dostluk deyince.
Ruhunda yavru bir sarmaşıkla doğan insanlar vardır. Diğerleriyle aynı görünüp de aynı olmayanlar. Gün be gün kendileri ile birlikte büyüyen bu sarmaşık bir gün gelir o ruhu sımsıkı ve etraflıca sarar. İçinde bir sarmaşıkla yaşayan insanlar ki onlar İçinde sarmaşık olmayan diğer insanlara öyle çok özenirler ki… Kimse bunu neden bilmez?
Rutin bir şeklin rutin bir yerin ve rutin bir duruşun içindeki sıradışı, yönünü daima suya göre belirleyen bu körlük ne hissettirir bilinir mi?
O yüzden ben, biri “artık yazmayacağım” deyince çok sevinirim. Bilirim ki ona artık “ ne garipsin” demeyeceklerdir. Bilirim ki artık içinin karanlık gürültüleri, kalabalık fısıltıları dinecektir. Saydamlaşacaktır her şey. Bütün kaygıları, oysaları yerini huzura ve sessizliğe bırakacaktır.
Oysa diyenlerden kokmalı diyordu ya hani şair. Alınmalı mıyım bunu da üzerime? Bunu öyle naifçe söylüyorlar ki. Gönüllü olarak kabul ediyorum bu haksız suçlamayı. Ve oysalarımı da sararık defterlere saklıyorum.
Dizeleri kayıp onca şiirle karşılaştıktan sonra anlıyorum ki cümle kurmak bir şeyleri netleştirmekten ziyade daha da görünmez, flu bir hale getiriyor. Görünmeyen şeyler yok oluyor, eriyor mu? Ya da ağrımıyor mu artık?
Ve bu ağrı.
Süt kaynatmak gibi işte bu ağrı, biliyorum artık. Sabır istiyor, beklemek istiyor. Başında ağaç olmanı istiyor. Olur ki sen küçücük bir an gözünü kaparsan ise hiç affetmiyor, taşıyor. Ve herkes bu taşkını bir kez de olsa yaşıyor.
“ah ellerim ve kalbim
her şey orada kaldı
keçeler keçeler ve portakallar
kireç döktüler yere”
Sinem Ilgın Omay
-Tırnak içleri alıntıdır-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.