- 583 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR YIL DAHA GEÇTİ
Masa saatim 19:51’i gösteriyor ve ben 1996’nın bu son akşamında Fertek’teki öğrenci evimde televizyonun karşısında "Haberler"i seyrediyorum.Haberlerde geride kalan 1996 yılının panoraması yapılıyor.Hep dikkatimi çekmiştir,televizyonlarda her yılbaşı gecesi o yıla damgasını vuran olaylar gösterilir ve bunların çoğunluğu da kanlı,ölümlü şeyler olur.
Her geçen yıl kötü şeylerle mi bitiyor yoksa iyi şeyleri bizler mi göremiyoruz?Evet 96 da hemencecik geçip gitti.Tıpkı ondan öncekiler gibi o da neler olup bittiğini anlayamadan zaman denen mefhumu bir sonraki takvime devretti.
Nedense yılbaşı gecelerinde biraz daha yaşlandığımızın farkına varırız.Halbuki her an yaşlanmaktayız.Montaigne’nin dediği gibi"Doğduğumuz gün ölmeye başlarız."Yaşlılığı hiçbir zaman kabullenemeyiz,hazmedemeyiz bir türlü.Gençken daim öyle kalmayı,ihtiyarladığımız zaman da gençlik yıllarımızı arar dururuz.Zira güzelliğe dair hatırladığımız her şey gençlik yıllarımıza aittir.Tanrı’nın tüm canlılar için koyduğu tabiat yasası insanlar için de değişmemektedir.
O halde insanlar,takvimler neyi gösterirse göstersin içinde bulundukları zamanı en iyi en güzel şekilde yaşama çabası içinde olmalıdırlar.
Ben her yılbaşı gecesinde o yılın değil de o güne değin geçirdiğim yılların muhasebesini yaparım.Çünkü bir yıl o kadar kısa bir zaman dilimidir ki benim için,bir yılda yaşadıklarımı torlayıp toplasam bir iki cümleye sığdırabilirim.Günler kısa,aylar kısa,yıllar kısa"Bir ömür" deriz ya hani,belki de en kısa olanı o.Ebedi yaşama dürtüsü var ya insanoğlunda,tabiatımızda varolan sonsuzluk düşüncesi...İşte ömürleri kısaltan da bu sonsuzluk düşüncesi olsa gerek.
Velhasıl uzun yaşamak aslında benim için o kadar da mühim değil.Seksen- doksan yaşına geldiğimde çocukluk arkadaşlarımla gülle(misket)oynayamayacağım mesela.Bisikletime binemeyeceğim,kışın kardan mağara yapıp kızak kayamayacağım,sevdiğim kızla buluşacağım günü düşünüp heyecanlanmayacağım,dizlerimde derman kalmayacağı için istediğim her yere gidemeyeceğim de.Artık manzara resmi yapma isteği de olmayacak içimde .Kimbilir belki fülüt çalmayı da unutacağım.
31 Aralık 1996 (Fertek/Niğde)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.