- 733 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
suskun adam
umutlar nasıl yıkılır bir anda, hiç tanık oldunuz mu?
ya feryatların gökleri inletmesine ?
gözyaşların oluk oluk akışına peki ?
Evet, an olur umut da yıkılır
Oluk oluk da akar yaşlar,
Gün olur nabzın atmaz
Kalbin de durur,
Evet gün olur dünya da durur...
Soğuk iliklere kadar işliyordu, pencere kenarında oluşan sarkıtlar kocaman dünyayı görünmez hale getirmişti.Hayvanlar donmasın diye ahırlarda iğne deliği genişliğinde açık bir yer bırakılmamıştı.Suskun adam sıkı sıkı örtünmüştü, bir tek gözleri burnu ve tütünden sararmış bıyıkları açıkta kalmıştı. Evden ahıra iki dakikasını bile almamıştı, ama kirpikleri ve bıyıkları çiy bağlamıştı bile. Hayvanlarını yemlemiş, kapılarını kapatmış ve tekrar eve dönmüştü. Ansızın bir haber almıştı, kaçmış diyorlardı. Firardaydı Mazlum, bu kaçıncıydı be , gideli henüz ne kadar olmuştu ki ?
Şehre inecekti, elbiselerini değiştirdi, pardösünü örttü, yün beresini başına taktı ve atkısıyla sıkıca sardı. Kara lastiklerini giyerken üşümesin diye ayaklarına yün çorap ve onları sağlam tutmak, hem de paçalarını içine sokmak için bir de üzerine naylon çorap çekmişti.
Konuşmuyordu, firarı, oğlunu bulup teslim edecekti. Diz boyu karı dele dele gidiyordu, şehre inecekti ve onu bulacaktı. Akşama dönerim demişti.Çıkmadan da elindeki değneği güç versin diye yanına almıştı.Bembeyaz kar gözlerini kamaştırıyordu, yorulmuştu. Nefes nefese kalmıştı, ama mola vermeyecekti. Zaman kaybetmek istemiyordu. Saatlerce yol almıştı ve nihayet şehre varmıştı. Bir sabahçı kahvesine girdi, sırılsıklam olan çoraplarını kurusunlar diye kara lastikleriyle beraber sobanın altına yerleştirdi. Nasır tutmuş ayakları saatlerce süren yolda kar suyu ve çorapların etkisi ile buruşmuştu. Mazlum’ u soruyordu kahveciye, bir bardak sıcak çayı yudumlarken. Buraya gelmemişti. Haklı olarak dışarı çıkmamıştı belli ki, aranıyordu çünkü. Onu nerde bulacağını biliyordu bu suskun adam. Kardeşinin evinde, saklanacağı en iyi yer orası olmalıydı. Vakit kaybetmeden henüz kurumamış çoraplarını güç bela giyinerek çayın parasını da bardağın yanına bırakarak fırladı.
Düşündüğü gibi olmuştu, Mazlum ordaydı. Yine konuşmadı, elinden tuttuğu gibi en yakın jandarma birliğine teslim etti. Kıt kanaat biriktirdiği parasının yine çoğunu ona vermiş, azını da kendine ayırmıştı. Onu da ayrılırken cebine koymuştu. Bir daha gelme dedi, suskun. Sonra da gözden kayboldu. Evet o şehir bilmezdi, köyüne dönecekti. Zaman öğleni yeni geçirmişti. Vaktim var diye düşünmüştü. Hemen yola koyuldu, kestirme yollardan gidersem daha kısa olur diye düşündü. Oysa düşündüğü gibi olmamıştı, soğuk buz kesiyordu ve kar bu patika yollarda daha fazlaydı.
Kıştır bu, pus akıtır etraflıca, acımasız olur, aman dilettirmez vurur arkadan. Artık önünü göremez olmuştu, sadece adımını atacağı yeri görüyordu. Tipi amansız vuruyordu.Epey yol gelmişti yine de bu suskun adam.Bir şey vardı ama ayakları onu taşıyamaz olmuştu. Hissetmiyordu artık bedenini sanki. Bir ardıç dibine yaslandı, köye de yaklaşmıştı aslında. Sesleniyordu, sesi de yetmiyordu. Bir yumak halini almıştı vücudu, ölümün soğuk nefesi denir ya ölüm ona sıcaktı artık. O kadar ki üşümüştü, öyle ki çorapları ayaklarına yapışmıştı, parmakları bükülmüyordu, mosmor olmuştu bedeni. İyice ayakları ve elleriyle sokuldu kendine, belki ısıtırım kendimi diye. Ne var ki ölüm bulmuştu artık. Artık o değil ölüm üşüyordu. Karanlık basmaya başlamıştı köyde, suskun adam dönmemişti.Ama dönecem demişti.
Şehre telefon açılmış, evet geri dönmüştü. Nerdeydi peki ? Yakın köylerin hepsine sorulmuştu, yoktu lakin. Aramaya koyuldular, dört bir yana dağıldı insanlar, kadınların feryatları altında. Nihayet bulmuşlardı, bir yumak şeklindeydi ve hala o ardıç dibinde duruyordu. Donmuş dediler, yanlarında getirdikleri battaniyenin içine koyarak köye taşıdılar. Ağıtlar, yakarışlar, feryat figanlar inletmişti ortalığı. Saçını başını yolan kadınlar, gözlerde yaşlarla duvar dibine sinen erkekler, dizlerini döven yaşlılar, bağrını yumruklayan eş. Ne olup bittiğinin farkında bile olmayan çocuklar suskun adamın etrafında, vücudunun çözülmesini bekler bir halde. Suskun adam yıkanır ve üşüdüğü toprağın altında ısınmıya gitmiştir artık. Kar ve soğuk artık koruyucusu olmuştur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.