- 1641 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
PUZZLE...
Küçükken pazıl oynamaktan keyif almayan çocuk var mıdır; bariz bir örnektim işin açıkçası. Hele kitaplarla olan dostluğumun henüz başlamadığı yıllardaki ilk ve en sadık arkadaşlarımdan biriydi.
Analitik düşünce yapısını geliştiren eşsiz bir oyuncaktır da aynı zamanda. Oyuncaktan ziyade belki de bir pusula hayatın ilk basamaklarını çıkarken sizi yönlendiren.
Kolayca bulurdum dağınık parçaları ve büyük bir heyecanla da finalde çıkacak o eşsiz ve esrarengiz resmi beklerdim; her seferinde aynı resmin çıkacağını bilsem de hep aynı heyecanı duyardım ilk kez görecekmişçesine. Çünkü mimarıydım ortaya çıkacak yapıtın. Hiç ama hiç kimse hükmetmiyordu bana üstelik. Ne zaman mefhumu vardı ne de duyumsadığım ekstra bir baskı. Mecbur değildim, istiyordum. Acelem yoktu da üstelik çünkü vaktim vardı. Ve kimse ile bir rekabet halinde de değildim. İşin aslı, oldum olası nefret ettiğim üç olgu: Baskı, rekabet ve zaman mefhumu…
İşte bu sebepten dolayı hep farklı yollara saptım ömrüm boyunca ve yazmayı sevmemin temelinde yatan üç ana öğe. Belki de bu yüzden kopamıyorum o yazma dürtüsünden. Hissettiğim her hangi bir baskını olmaması, içimden geldiği zaman içimden geldiğince yazmam ve sadece duyumsayıp, karalamak: İyi ya da kötü. Ve özgürce; kimseye bağlı ya da bağımlı olmadan.
Ve o hoş olmayan rekabet duygusunun yarattığı ezici baskının etrafımda olmaması. Sonuçta yazan, üreten nice insan; tanısam da tanımasam da. Tek duyumsadığım birbirinden bağımsız ve anlamlı bir gaye için ortak bir platformda yer alan sayısız insan…
Ömrüm boyunca bir idolüm olmadı. Gerçi son zamanlarda önemsediğim isimler var ama en azından onlara benzemek gibi bir amacım yok. Yarışım hep kendimle oldu bu güne değin: Ne paye almak ne de hırsın egemenliği mevcut bu öngörümde. Zira bana düşen; mümkün mertebe yol almak bilginin ışığında ve bilgiye duyduğum özlemi gidermek adına.
Bu durum dün de böyleydi keza duyumsadığım yine aynı şey an itibariyle. Umarım yarın da aynı ümitle devam ederim yoluma. Zira herkesin mücadelesi kendisiyle olmalı: İyiye, güzele ulaşmak adına, sevgi adına, başarı adına ve sonuç itibariyle top yekûn mutlu olmak adına. Her açıdan ve her zaman üstelik. Belki de bu yüzden hep iyi bir öğrenci olmuşumdur.
Öğrenmeye aç bir insan profili belki de benim ki, her ne kadar pek kabul görmese de çoğu insan ve çoğu kesim tarafından. Hele ki iş hayatı mı? Zira çok tepki almışımdır, yetiştirilmesi gereken işleri halletmeye çalışırken bitmek bilmez öğrenme isteğimle. Aynı anda hem iyi bir eleman ve iyi bir öğrenci olmak hep zorlamıştır beni. Ama yine de mesul olduğum her neyse alnımın akıyla çıkmışımdır işin içinden. Sanırım mükemmeliyetçi bir zihniyet oldu hep beni motive eden. Ama yine de hedef tahtası olmak idi payıma düşen.
Kurallar insanların uyması için konulmuş mecburiyetler kısaca: Doğru ya da yanlış ama uyulması ve itaat edilmesi hep bir zorunluluk. İnsanın kuralcı bir yapısının olmasının yanı sıra bir de ekstra yük bindi mi sırtınıza, boğulmamanız tamamen bir mucize. Doğal olarak da isyan bayrağı dalgalanıyor eninde sonunda.
Nihai olarak pazılı tamamlamak zorunda bırakıldım, aslında çoğumuz gibi.
Zorunluluklar ve isteklerimiz… Kurallar ve özgürlük ruhumuz, diğer yandan özgür ve hür irademiz.
Zaman mı? İşte asla önem arz etmemesi gereken bir diğer mefhum: Ne çabuk ne de geç…
İsteyerek ve duyumsayarak yapılan her işin mutluluk getireceği inancındayım diğer yandan. Sonuçta kırmadan, severek, isteyerek yaptığınız her ne ise bir şekilde geri dönecektir size: Pek çok bağlamda ama. Mutluluk, başarı, maddi getiri ve en önemlisi manevi doyum. Kimseye hesap vermeden üstelik ve pek çok müspet duygunun eşliğinde.
Aslında eskiden ne kadar kolay ve ne kadar farklı imiş her şey.
Parçaları birleştir ve sadece seyret; olması gerekeni değil, neyin ortaya çıkmasını istiyorsan ve neyin süre gelmesini istiyorsan hayatında…
Kurallar, öğretiler, kanıksadıklarımız ve kanıksamak zorunda bırakıldığımız her ne ise…
Kocaman bir pazıl var şu an karşımda. Ve tüm parçalar elimin altında ve bana ait sadece. Çıkacak resmin ya da tablonun ne olduğunu öylesine merak ediyorum ki…
Keyifle, büyük bir istekle, içimden geldiğince yerleştiriyorum parçaları. Üstelik kimseden de emir almamaktayım. Ve kronometre de tamamen devre dışı…
Ya çevremdekiler… Herkesin kendine göre bir gayesi ve arzusu var. İnançlar, istekler ve sahiplendikleri…
Zaman zaman canı da yanabilmekte insanın, o kadar olağan ki. Ve bana düşen, derin bir nefes alıp, kaldığım yerden devam etmek. Hele ki bu kadar uzun soluklu olması da benim için adeta bir mucize. Zira okul sonrası, en fazla bir yıl dayanmışımdır yürüdüğüm yolların her birine.
İşte bu yüzden iş hayatımda az daldan dala konmamışımdır. Ve kimseleri de inandıramamışımdır kaç iş değiştirdiğime ilişkin. Muhteviyatları ise hep zorlayıcı olmuştur benim açımdan. Farklı sektörler, sayısız sınav ve mülakat. Ve elde var sıfır…
Ne yüksünüyorum ne pişmanım ne de üzgün…
Zira bunlar da yerleştirmekle yükümlü olduğum parçalardı; gerçi biraz zor ve yorucu oldu ama en azından elimdekilerin kıymetini anlamak adına yardımcı oldu tüm bu çırpınışlarım.
İflah olmaz bir hayalperestim ve seviyorum bu tabiri. Zira insanı canlı ve dinamik tutan hoş bir esinti taşıdığına inanıyorum. Ve hayat güzel bir pencereden güzel bir bakış açısıyla oldukça hoş gözükmekte.
Gerçi pembe düşler ara ara evrim geçirebilmekte. Bunun getirisi ise, yaşama sevincimin katlanması.
Gerçekçi bakış açım ise hep olması gerektiği yerde. Aslında paralel seyretmekte düşlerin eşliğinde.
Zaman büyük bir hızla geçiyor, farkındayım. Ama öbür yandan da parçalar bir araya geldikçe resim iyice belirgin hale gelmekte.
Umarım ve gönülden dilerim ki; bütünü itibariyle herkes kendi pazılını istediği biçimde tamamlayıp, mutlu sona ulaşsın. Zira herkesin hayattan almakla yükümlü olduğu çok şey var, çok şey hem de…
YORUMLAR
herkes kendi yoluna
hayatı ben de kendimce yaşamak isterim
baskı olmadan yarışmadan yarıştırılmadan
güzel bir yazıydı
derli toplu
tebriklerimle
Gülüm Çamlısoy
Severek yazdığım, benden, bizden bir yazı.
Beğeniniz ziyadesiyle mutlu etti.
Saygılar, hürmetler...
Esenlikler dilerim.