- 783 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEVDANIN LANETİ-BÖLÜM-2
Hissettiğim tek şey pişmanlıktı. Başıma gelenlerden değil, beni geri döndürebilmek için sarfettiği onca çabaya rağmen aklımın başıma gelmeyişinden. Ben oralı olmayınca, kıldığım namazdan bahseder, ilahi adaleti hatırlatırdı bana. Kendinden çok beni düşünüyor gibiydi; “Bak vazgeçmezsen sonu böyle olacak, yol yakınken gel.” diyordu açıkça. Dinlemedim ki. Hayatın alacakaranlığında varla yok arası bir bulut gibiydim, anlamsız. Ne yağmura dönüşebilirdim, ne güneşin önünden çekilebilirdim. Altı üstü bir gölgeydim işte, görebilseydim… Göremedim.
Birkaç gün hayalet gibi gidip geldim işe. Günde kimbilir kaç kez onun Facebook profiline giriyor, birkaç satır yazıp yazmamak arasında gidip geliyordum.
O gece gözüme uyku girmedi. Aldığım ilaçlardan mı bilmem ilk defa böyle oluyordum. Kalkıp annemin uyku ilacından alıp tekrar yatağa döndüm. İçimi kaplayan huzursuzluğun önüne geçemiyordum.
Aradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum, telefonum çalmaya başladı. Numara yabancıydı ve ısrarla çalıyordu. Açtım. Sarhoş olduğu her halinden belli bir erkek sesi: “Bana bak, bu kızı ne hale getirdiğinin farkında mısın? Hiç insaf yok mu sende!” diye bağırarak cevap vermemi beklemeden telefonu yüzüme kapadı. Hem beklese ne cevap verecektim. Tokat yemiş gibiydim. Tam uykuya dalacağımı düşündüğüm sırada telefon tekrar çaldı. Hiç konuşmadı ve telefonu bir kenara bıraktı sanırım. O anda bir hıçkırık sesi duydum. Sonra az önce arayanın sesini:
-“Kendine yazık ediyorsun, vezgeç lütfen…”
-“Kolay mı sanıyorsun? İçimden bir parçam kopuyor, her geçen gün hayata daha eksik uyanıyorum. Ben onu o kadar çok sevdim ki… Sevdi sandım, sevmemiş değil mi?... “
Ağlıyordu. Uzun zamandır ilk defa canımın gerçekten yandığını hissettim.
Gözümü açtığımda hastanedeydim. Peşpeşe alınmaması gereken iki hap içmişim, uyku ilacını alırken bunu hiç hesaba katmamıştım. Gece geçirdiğim kusma nöbetini de hatırlamıyordum. Eve dönünce ilk işim telefonuma bakmak oldu. Son aramalara baktım, yoktu. Rüya görmüştüm.
Ertesi gün okuldan çıkmış, merkeze birlikte dönmek için arabası olan arkadaşı bekliyordum. Önümde ana yol, ana yolda hızla akan trafik… Trafik biraz seyrelince karşı durağa baktım. Oydu, bana doğru gülümsüyordu. Krem rengi uçuşan bir elbise giyinmişti, benden sonra uzayan saçlarıyla harika bir ahenk oluşturuyordu. Koşup sımsıkı sarılmak istedim ona. Gözlerini gözlerime dikmiş öylece gülümsüyordu. Bana doğru ilk adımı atışı, gözünden damlayan yaşın güneşte parlayışı, gözlerini gözlerimden ayırmadan hızla gelen kamyonun önüne atlayışı… Ve benim hayatı yırtan çığlığım…
Söz verdiği gibi gitmişti işte. Ona engel olamamıştım. 1.5 yıl psikolojik destekle yaşadım. Annem vicdan azabı içinde öldü. Babamın durumu hiç iyi değil. Namaz kılmaya yüz bulamıyorum kendimde, yaşamaya da. Ben onun yaşama hevesini elinden almıştım. Kaç defa ölmeyi düşündüm ben de, onun kadar cesur olamadım. Artık öteki dünyada kavuşma imkânımız da yok. O, yüreği çocuk kız, kendi canına kıymış da olsa masumdu. Ben ise onu bu çaresizlikle bir başına bıraktığım için cehennemin orta yerinde yanacaktım.
Gerçekten sevenlere…
Yitik Peri-Ayşegül Sağlam
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.