- 1419 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
BABALAR VE BABAM
İki üç çocuğu yetiştiremeyen biz yeni versiyon babaları düşününce, babalarımız tam bir kahramanmış. Mübalağa yapmıyorum gerçek bu.
Annelerse malum onların hakkı ödenesi değil.
Ama malum olmayan, hiç ele alınmayan evin direği ve bütün ailenin yaslandığı dağ. İyi de gerçekten dağ gibi mi babalar. Yoksa öyle mi görünmek zorundalar…
O dağda ne fırtınalar eser de esintiyi bildirmez babalar.
Babamda böyle biriydi. Bizim için bir dağdı. 6 kardeş ona yaslanmıştık. Yoksulluk ve başka sorunları hissetmezdik. Şimdi düşünüyorum da ne zor hayat geçirmiş aslında. Kendi ailesinin dışında bir sürü yeğenleri içinde koşuyordu hep. Ama bütün bu hengâmenin içinde bize müthiş bir kültür vermişti. Algılama ve bakış açısı vermişti. Tahsili yoktu. Ama herhalde insanın temel özellikleri hep aynı olduğundan tahsile de gerek yoktu. Haram her yerde her zaman haramdı. Edep her zaman gerekti. Zaten edebi ve haramı içselleştiren birine daha ne gerekir ki. Gerekenler bu edep ve haram sınırı içinde kendiliğinden öğrenilmez mi.
Örneğin haram konusunda aşırı bir duyarlılık içinde buldum kendimi yetişkin olduktan sonra.. (haramın her türlüsü). Yıllar sonra düşündüm, babamın söylemleri geldi aklıma.
Nasıl eğitilmiştik şaşıyorum bazen. Ben öğretmenim. Şimdi düşünüyorum da, onun yöntemi ideal bir yöntemmiş. Tatlı sert bir yöntemi vardı. Çok sopasını yedim ama hiç nefret etmedim ondan. Yani sopa yediğim anlarda da. Kendisinden nefret ettirmezdi. Sevgisi de sopası da doğaldı. Sevdiğini hissettirirdi. Nas surelerini maşayla ezberlemiştim. Ve şunu kesinlikle söyleyebilirim ki; 100 kitap biryana, babamdan öğrendiğim bilgiler bir yana --demeyeceğim; çünkü bilgi tek başına bir şey değil, Ondan öğrendiğim, ruh, edep, irfan kırıntısı, hal bir yana.
Şimdinin okumuş bilmiş babaları iki çocuğu bile yetiştiremiyor. Yaşları birbirine yakın altı çocuk. Biri büyümeden diğeri. Anaysa tarlada, akşamsa yemek, ahır, temizlik, geceyse uykusuzluk. Sabah erkenden tarla… Şimdikiler neye sahip olduklarının bir farkına varsalar, doyumsuzluklarını bırakırlar. Bitmek tükenmek bilmeyen ihtiyaçlar listesi çıkarmazlar. Ama insanoğlu gerçekten nelere sahip olduğunu bilmiyor. Sahip olduklarını hakkım diye düşünüyor bilinçaltında. Bu yüzden şükürler tam yerini bulmuyor. Bulmayınca berekette kalmıyor. Heyhat ki “ayakkabınızın bağını dahi Allahtan isteyiniz” hadisi şerifini de fehmedemiyor. Tersinden okumuyor. Yani, bir ayakkabı bağını bile O’ndan istememiz gerekirken ve onu O vermişken, istemeden emanetine sahip olduğun bunca varlığının şükrünü ödemek kolay mıdır?
Allah anama da babama da rahmet eylesin. Amin…
Selahattin Cansız
2011-10-16
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.