- 530 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Odadaki Vampir (3. kısım)
-Hey! Sen, en arkadaki! Dersi dinlemeyeceksen çıkabilirsin.
-Ben bu fıkrayı biliyorum hocam.
-Ya öyle mi gel buraya fıkranın devamını sen anlatacaksın.
-Tamam hocam.
-Hayır, bu çok kolay oldu. Dr. Akula sensin. Fıkranın devamını birinci tekil kişi ağzıyla tiyatral bir şekilde anlatacaksın bize. Ve ben fazlasıyla gülmek istiyorum!
-Ama bu yaptığınız hiç komik değil hocam. Zaten fıkra da komik değil. Siz söylediniz.
-Başla!
Rüzgara karşı durduğumun farkındaydım. Bütün çabam rüzgarı arkama almaktı aslında. Herkesle aynı yöne sürüklenmekti. Ben sokak piçlerinin arasında büyüdüm. Onlardan biri hatta elebaşları olmak istiyordum. Parmakla gösterilen bir çocuktum. Parmakla göstermekten bile korkulan bir çocuk olmak istiyordum. Mahallede kavga eksik olmazdı. Piçler bana sataşmaktan çekinirlerdi biraz. Ummadık taşın baş yarmasından korkarlardı. Üstüme geldiklerinde geri adım atmazdım. Alışkın olmadıkları bir tutumdu. Boyun eğmeyişimden çekinirlerdi. Ama kavga da etmezdim çok. Klasik kavgaya giriş cümleleri söylerlerdi. Ben klasik olmayan cevaplar verirdim. Beklediği cevabı alamayan bir sokak piçinin beyin fonksiyonları durur. İleri gitmesini beklemeyin. Bir keresinde mahallenin parkında top oynarken büyük piçler geldi. Daha önce görmediğim yüzler. Balgamını tutuyormuş gibi görünen suratları vardı. Tetiği çekilmiş bir tabanca gibi balgamlarını tutuyorlardı sanki boğazlarında. Sağa sola balgam atmaktan haz duyan bir maganda timiyle karşı karşıyaydım. İçlerinden şekli en düzgün olan topu at dedi. Mahalle futbolunun raconudur. Büyük biri top istediğinde atılır. Saçma hareketler yapar. Hamlamışız be der. Alın gençler siz oynayın deyip topu size geri atar. Normali budur. Sokak piçiyse topu atmadan bir adım önce bir de balgam atar. Ama bu kez durum biraz farklı gelişmişti. Topu atmadı. Top ayağının altında sigarasını yaktı. Sen bizim manitayla –bizim dediğine göre galiba bütün timin ortak manitası- aynı sırada oturuyormuşsun dedi. Ben de evet bir kızla oturuyorum dedim. İçten içe şaşırıyordum. Öyle bir kızın böyle bir arkadaşı olmasına ihtimal vermezdim. Hem de erkek arkadaşıydı. Yaşı da büyüktü. Ama benle abi gibi konuşmuyordu. ağza alınmaz birkaç laf söyledi. Sonra mantıklı bir insan gibi nedenini sordu. Oturma planını öğretmen –o zamanlar daha orta okuldaydım hoca demiyordum- yaptı dedim. Bu kez de hocaya saydırdı. Hocaya selamımı söyle gibi yapmayacağımı bildiği şeyler zırvaladı. Ben sana şimdi ne yapayım dedi. Yapmış olduğum şeyin cezalandırılması gereken bir davranış olduğuna karar vermişti. Üstelik cezayı da benim bulmamı istiyordu. İyi arkadaş olduğumuzu, bir kızla bir erkeğin yan yana oturabileceğini, zaten bunların ötesinde benim isteğimle değil belirli bir oturma planına göre oturduğumuzu anlatsam dinlemeyecekti. Beynini sigara dumanından is kaplamış tutucu bir sokak piçiydi. Kızlar böyle adamlar sever. Böyle olmazsan geniş derler. Kıskanç imajı çizmeye çalışan erkek arkadaşlarının masum bir çocuğu harcaması kızlara haz verir. Ama Ali “Dünyadaki en sağır edici çığlık, bir masumun sessizliğidir” der. Ben de çok sesli bir çocuk sayılmazdım zaten. Bu durumda da titiz bir sessizlikle bekliyordum başıma gelecekleri. Bana uygulayacağı cezayı benim bulmamdan vazgeçti. Manitasına mesaj atıp bana ne yaptırmak istediğini soracaktı. Bu daha iyi bir fikirdi tabi. Hem kızın da haberi olurdu. Onun da fikri sorulurdu. Sokak piçi müşterek hayat yanlısı çıkmıştı. Ama içindeki fesatlığı ben o yaşımdayken anlıyordum. Bak senin için ne delilikler yaparım onu da yakarım dünyayı da yakarım yeter ki sen yanma ben yanmayım biz yanmayalım çıkmasın karanlıklar aydınlığa masumları karanlığımızda boğalım diyordu içi sanki. Mesaj sesi duyuldu. Herkeste heyecanlı bir bekleyiş vardı. Beni hemen bırakmasını istiyordu. Ben de sokak piçi de şaşırdık işin doğrusu. Göz göze geldik. Emin misin diye mesaj attı bir de. Emin olduğunu teyit edince beni bırakmaya karar verdi. Ama topu vermedi. Piç işte!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.