- 2272 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
SENİ SEVMEYE DAİR
Bir sonbahar günü, günbatışı vaktinde gördüm seni ilk kez.
Batan güneşin hüzünlü kızıllığı vurmuştu hazan rüzgârlarında savrulan çınar yapraklarına.
Ve saçların aynı rengi almıştı bu kızıl akşam vaktinde...
Dalından kopmuş âvare bir yaprak gibi, sanki kendini savuracak bir rüzgâr bekliyordun sen de...
Hani, çiçeklerin arıları çeken renkleri ve kokuları vardır, öylesi bir gülüşü vardı gözlerinin.
Sonra ellerinin sıcaklığını duydum yüreğimde, oysa ellerini hiç tutmamıştım daha.
Ve batan güneşten daha çok aydınlattı yüreğimi bir gülüşün..
Bir kez gördükten sonra sevmemek mümkün değildi zaten seni...
Yüreğimde bir pencere açıldı o an ve o kuru yaprak düşüverdi yüreğimin içine..
Öyle ısınmıştı ki yüreğim, o kuru yaprak önce yeşermeye başladı, sonra üzerinde bir çok filizler belirdi ve güller, karanfiller, menekşeler açmaya başladı üzerinde.
Sonra bütün yüreğimi kapladı o çiçekler. Bir çiçek bahçesine dönmüştü ihtiyar yüreğim. Bülbüller, kumrular, serçeler uçuşuyordu içinde ve o çiçeklerin, o güzel kuşların hepsi sendin.
İşte, seni sevmeyi böyle tanıdım.
Seni sevmek, bir şiir sevmek gibiydi; dize dize...
Seni okumak, bir şiir okumak gibiydi; gözlerini, dudaklarını, ellerini, tenini, sayfa sayfa okumak...
Ve kaç dudağın izi kalmış olursa olsun, dudaklarında hiç dokunulmamış dağ böğürtlenlerinin tazeliğini tatmaktı seni sevmek...
Seni sevmek, aşk kokusu sinmiş teninde gezerken dudaklarım, sadece senin kokunu duyabilmekti. Hem bayıltan bir gül kokusu gibi, hem ferahlatan fesleğenleri koklar gibi...
Seni sevmek bir şarkıydı, ömür boyu, her sefer başka bir makamda dinlenen...
Yüreğin denizler gibi engin, denizler kadar sevgiyle doluydu, fakat yıllarca hep sevdâlar peşinde, önüne çıkan her kayaya vura vura kırılmıştı dalgaların...
Ama, seni sevmek, onlarda hâlâ berrak kalmış maviliği görebilmek ve o maviliğin huzurunu yaşayabilmekti.
Seni sevmek, bir burbon şarabını damakta emip yavaşça yudumlayabilmek gibi yaşamaktı ellerinin sıcaklığı duyulan her ânı...
Seni sevmek öyle bir sevdâydı ki, ancak seni sevmekle yaşanabilirdi ve yaşanan her ânı, binlerce ölüme değerdi..
Sen, benim, hüznü yüzünde hercai menekşeler, mutluluğu teninin her noktasında pembe lâleler açan, bakışları tropikal sağnaklar kadar cömert, yüreği papatyalar kadar lekesiz, ak, elleri aşk kadar sıcak sevgilim,
seni sevdim...
Ben, seni, gecenin yıldızları, denizin yakamozları sevdiği gibi sevdim.
İpek kanatlı bir kelebeği incitmekten korkarak sever gibi, bir gün batımının renklerini seyreder gibi, bir hüzzam şarkı dinler gibi sevdim.
Gözlerinin içinde erimeyi sevdim, ellerini avucumda bir beyaz güvercin gibi
tutmayı, o güvercinin yürek atışlarını avucumda hissetmeyi sevdim, elinin sıcaklığının elimden yüreğime kadar yayılıp beni başka âlemlere taşımasını sevdim, yüzümü saçlarının arasına gömüp, saçlarını koklamayı sevdim, dudaklarımı boynunda, ensende, parmaklarında dolaştırmayı, kulaklarının arkasına değdirerek, sana, hiç yazılmamış şiirler fısıldamayı sevdim, sana sarılmayı, kokunu, sıcaklığını içime sindirmeyi sevdim.
Ben seni çok sevdim, bilemeyeceğin, anlayamayacağın kadar çok sevdim.
Seni sevmek, yaşadığım en güzel şeydi.
Şimdi sevdân, ateş gibi yakarken yüreğimi ve tek dermanı senken ateşimin, sensizliğe mahkûm edilmenin çaresizliğindeyim.
Bir şarkı olup kulaklarıma dolmana, bir hayâl olup düşlerime girmene, vazomdaki bir çiçekte ellerini koklamaya bile hasretim şimdi.
Sana şiirler yazıyorum her gün, ama neye yarar, ben, o şiirleri gözlerinden okumaya hasretim.
Ben, çatlamış toprakların yağmuru özlediği gibi, kızgın güneşlerde kavrulmuş bir kumsalın yumuşak öpüşlerle tekrar tekrar gelip üzerine uzanan, serinleten sâkin dalgaları özlediği gibi, dudaklarımın dudaklarını özlediği gibi özlüyorum seni...
Seni çok seviyorum, seni çok özlüyorum,
Gün oldu, bulutların üzerinde dolaştık,
Gün oldu; düştük yere, çamurlara bulaştık,
Sevgiden teknemizle ne fırtınalar aştık...
..........Ne ırmaklar döküldü bir damla göz yaşına,
..........Ne sevdâlar sığdırdım bir elâ bakışına.
Unutmam mümkün değil o içten gülüşünü,
Bazen bir çocuk gibi boynunu büküşünü,
Öptüğüm ellerinden cemreler döküşünü...
..........Gönlüm hicranı yaşar şimdi yalnız başına,
..........Dayanabildiğince zamanın akışına.
Yüreğimi okşayan o sevgi dolu eli,
Sandım ruhumda esen ılık bir bahar yeli.
Gözlerinden içime akıp bir sevdâ seli.
..........Revnak verdi gönlümün şu ihtiyar yaşına,
..........Pembe karlar yağdırdın ömrümün son kışına
Ünal Beşkese