- 1567 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞAKTIM DEĞİRMENDE ÖĞÜTÜLDÜM UN OLDUM 11
Mescidi Nebevi Medine
Uhud savaşının olduğu yeri ve mescitleri geziden geldiğimizde, Mescit-i Nebevi ye giderken hacı annelere ‘’Ben mescide gdiyorum geliyor musunuz?’’diye sorduğumda, ‘’Çok yorulduk, gelmeyeceğiz’’ dediler. Bende siz bilirsiniz deyip mescide gittim. Geldiğimde birde ne göreyim, hacı anneler hazırlanmış,’’Hadi Eray bizi alışverişe götür’’ demezler mi? Çok kızdım, ‘’Mescide geliyor musunuz diye sorduğumda yorgunum dediniz. İbadete gelince yorgunsunuz ama alışverişe gelince maşallah yorgunluğunuz geçiveriyor’’ dedim. ‘’İyi de biz dinlendik’’ dediler. Bende’’Hayır bu gün size alışveriş yok şimdi de ben yorgunum yarın alışverişe çıkacağız.’’ değip onları alışverişe götürmedim. Bunlar çaresiz boyunlarını büktüler.
Mescit-i Nebevi’nin etrafı dükkanlar ve işportacılarla dolu. Her gidiş ve gelişimizde hacı anneleri sergilerden ve dükkanlardan zor topluyordum. Bir çok kez alışveriş yaparken veya sergilere bakarken kaybettim. Birde beni bulmak, aramak yerine alıp başlarını gidiyorlar ve ben onları merak etmekten ve aramaktan deli oluyordum. Kaç kez hacı anneler ben sizi üzmüyorum Allah aşkına sizde beni üzmeyin desemde en başta annem bazen üzüyorlardı.
Mescide giderken cüzdanımı, telefonumu, fotoğraf makinemi yanımda götürmüyordum. Cüzdanım yanımda olursa alışveriş yapmaktan korkuyordum, işin içine para girince maalesef maneviyat azalıyor, ibadete odaklanılmıyordu. Hacı anneler mescide giderken veya gelirken alışveriş yapıyorlardı. Satıcılarla anlaşma, pazarlık, paranın kur ayarlamasını yapmak bana kalıyordu. Hatta’’ Yahu bende sizin gibi ilk kez Medine’ye geldim, arapça bilmiyorum. Yani sizin gibiyim neden siz anlaşmıyorsunuzda benden istiyorsunuz’’. ‘’Eray sen akıllısın, senin ağzın laf yapıyor, güzel pazarlık yapıyorsun ve güzel anlaşıyorsun’’ diyorlardı. ‘’Eray sor kaç paraymış’’, ‘’Eray başka rengi, bedeni varmı’’, ‘’Eray kaça düşermiş’’, Eray Eray Eray. Mescidin etrafındaki esnaflar adımı öğrenmişti. Bir hafta daha kalsam bütün Medine adımı öğrenirdi. Birlikte gittiğimiz 150 kişilik kafile de adımı bilmeyen yoktu.
Esnafın bazı konuşmaları çok hoiuma gitti. Kar etmem, zarar ederim yerine ‘’fayda yok’’ diyorlardı. Tabi her Türk gibi onlarada birkaç kelime öğrettim. Bir şey aldığında olmadığında ‘’getir başka veririm’’ diyorlardı, onun yerine’’değiştirme’’, ‘’bu sana oldu’’ yerine, ‘’yakıştı, seni açtı’’ demelerini ve Türklerin daha hoşuna gideceğini öğrettim. Burada ki bir şey aldığında ‘’helal et’’ sözüne çok kızıyorlardı. Bir poşet bile isteyipte ‘’helal et’’ değince ‘’ben istesem size hediye ederim’’ diyorlardı. Düşündüğüm zaman hak verdim, gönlünden kopsa hediye eder, bizler zorla hediye ettiriyoruz. Daha sonra onlar hediye olarak bişey vermeden istemedim almadım.
Neyse alışveriş günü geldi çattı, alışveriş merkezinin yerini öğrendik, düştük yollara. Hacı annelere ‘’bu gün cüzdanımı açıyorum ve ne alacaksam alıcam sonra cüzdanımı kapatıcağım ve birdaha açmayacağım ‘’dedim. Alışveriş merkezinden, sokak satıcılarından, dükkanlardan alış verişimizi yaptık. Ben kendi adıma alacağım ne varsa aldım. Çocuklarıma, kendime, dünürlerime, kardeşlerime hediye aldım. Başka kimseye oradan hediye getirmedim. Ben oraya alışverişe gitmedim, ibadete ve maneviyatım güçlensin diye gittim.
Hacı anneler, acıktıklarını ve bir yerde yemek yemek istediklerini söylediler. Ah ah istekleri ve dertleri bitmiyorki, Hasbinallah ‘’Allah yanımda’’ çekiyordum. İnanın beş, altmış yaş üstü hacı anneyle uğraşmak onların isteklerini yapmak, mutlu etmek hiçte kolay değil. Neyse araya araya, sora sora Arap lokantası bulduk. Siparişe sıra geldi, karar vermeleri hiçte kolay olmadı hepsi aynı yemeği sıpariş etti. Ben farklı yemek söyledim, önce benim yemeğim geldi. ‘’Eray senin yemeğin çok güzel gözüküyor keşke ondan isteseydik’’, demeye başladılar. ‘’İsterseniz vereyim ama beş kişisiniz hepinize vermeye kalksam bana kalmayacak. Hem siz bana akıllısınız diyorsunuz,peki neden benim yemekten istemiyorsunuz, hep akıllısın değip yaptığımı yapmıyorsunuz sonrada pişman oluyorsunuz’’ dedim. Onların yemekleride geldi. Yine şikayet, bu seferde yemek çok geldi diye şikayet. ‘’Yahu hacı anneler yemek az geldi, doymadım, beğenmedim diye şikayet etseniz anlarım. Yemek çok, bitiremedik, çok güzel olmuş diye şikayet edilir mi? Siz ne memnuniyetsizsiniz’’ dedim. Bu akşam Allah tarafından aynı yemek olursa otelde siz o zaman görün dedim. Akşam yemeğinde aynı yemek vardı menüde, hepsi şok oldular. Arap lokantasıydı ama müşterilerin nerdeyse hepsi Türk’tü. ‘’Allah’ım biz Türkler ne kadar çok boğazımıza düşkünüz’’ dedim.
Artık Türkiye’ye dönüş vakti gelmişti. Hiç ayrılmak istemiyordum. Oraya ölmeye gitmiştim, orada ölüp kalıcı evim olmasını çok istemiştim ama olmadı. Uçağa binene kadar ölmeyi istedim. Hava alanına gittik, uçağımızda bir sorun çıkmıştı, bekleyecektik. İnşallah sorun giderilmezde geri döneriz diye dua ediyordum. Maalesef öyle olmadı iki saatlik bir beklemeden sonra uçak kalktı. Gelirken uçakta gözümü bile kırpmamıştım ama dönüşte uçak havalandı gözümü bir kapadım inene kadar uyudum. Böylece Umre yolculuğum bitti.
Ordaki izlenimlerim, insanları sıcak kanlı, sevecen ve çok dürüstler. Hatta alış verişimizin birinde kızlarıma elbise alacaktım ‘’Kızlarıma sormam gerekiyor ama gelip sizden alacağım’’ dedim. Satıcının cevabı, ‘’Siz Türkler, yanımda param yok, hacı amca görsün, hacı anne görsün, benim için bunu ayır, dolanayım gelcem. Hep yalan hap yalan’’ dedi. Doğru söylüyordu, bizler çok yalan söylüyorduk. Kızlarım elbise istemedi, geleceğim diye söz verdiğim için oradan kendime elbise aldım. İbadetlerini ihmal etmiyorlar, namaz vakitleri dükkanlar kapanıyor, namazlarını kılıyorlar. Ben hiç pis arap, görmedim, ellerinle yemek yiyende görmedim, pis ellerini üstüne başına sürende görmedim. Aksine temiz, derli toplu, dürüst, sevecen insanlar tanıdım. Birde en güzeli alışverişte kredi kartı kullanmıyorlar. Kredi kartıyla bir şey alamıyorsun. Ülkemizde küçücük büfelerde bile pos cihazı varken orada dükkanlarda kredi kartı geçmiyor. Peşin para geçerli, bankalarla haşırneşir olmuyorlar.
Bir giysi aldığında dükkanda deneme kabinleri yok veya üzerin giyinik bile olsa aldığın şeyi üzerine giyip deneyemiyorsun. Otelinize götürün giyin olmazsa getirin diyorlar. Annem ve teyzem fereca denediler. ‘’Ayıp, çok ayıp ortalık yerde giyilmez’’ dediler. Bizim anneler ne var üzerimizde giysilerimiz var diyerek yinede denediler. Kadınların sadece gözlerinin gözüktüğü çarşaf, ferace ve peçe takıyorlar. Bence hiçte kötü değil. Bu dünya için gerekli olan yerleri açıkta, gözleri ve dünyayı görüyorlar. Kadınları edepli, erkekleri edepli, kibarlar ve Türkleri, Tayyibi seviyorlar.
Bizim bulunduğumuz zamanda hava çok güzeldi. Uzun süre yağmur yağmamış, Mekke’de iken yağmur yağdı, üstelik tavaf ederken. Medinede de avlusunda namaz kılarken yağmur yağmaya başladı. Yani nereye gittiysek orada yağmuryağdı. Rahmet yağdı.
Ramazanı oralarda geçirmeyi çok siterdim. Ramazanda Mescit-i Haram da tırlarla iftariyelikler gelir ve insanlar mescidin havlusunda oruç açarmış. O toplu iftarlarda ve orada oruç tutmayı çok istedim. Hatta ramazanda gidip kurban bayramına hac dönüşüne kadar oralarda kalmayı ibadetimi yapmayı çok istiyorum. İnşallah Allah nasip eder.
Orada ne çocuklarım, ne kardeşlerim, ne evim, ne de dostlarım aklıma geldi.Özellikle Mekke de sanki dünyada değildim ve dünyaya dönmeyi de hiç istemiyordum. Mekke’nin dışında dünya yok olsa hiç umursamazdım. Oralar dünya değildi, başka bir alem, başka bir boyuttu. Sanki orası evim, yuvam, memleketimdi. Hep oralarda yaşamışım gibiydim kendimi yabancı hissetmemiştim. Türkiye’ ye dönerken, sıladan uzak gurbete gidiyormuşum gibi geldi.
Cenneti Muallayı, Cenneti Baki yi gördüğümde, Peygamber efendimizin zamanında yaşamayı, sahhabe olmayı, Müslüman oldukları Allah’a, Hz Muhammed Mustafa (SAV)ya inandıkları için çektikleri eziyetleri çekmeyi ve şehit olmayı veya ecel geldiğinde orada ölmeyi çok istedim. Oralarda ölüp kalmak ebedi evim olması için çok dua ettim ve çok ağladım. Peygamber efendimizin evinde (Medine) sürekli misafir olmayı istedim. Allahın evi (Mekke) de ölüp kalmayı çok istedim çok ağladım. Belki beni anlamayacakınız, ben böyle hissediyorum.
Umrenin bana kattıkları çok fazla, gittiğim gibi dönmüyordum. Öncelikle, mucizeler yaşadım, Allah’ın ve Peygmber efendimiz bana mucizelerini gösterdi.Bana gösterilen mucizeler ve Allah’ın(CC) ve Peygamber Efendimiz (SAV) hediyesi bende ve devam ediyor. Orada Kalbime Allah’ı koydum. Peygamber efendimizden başka sevgili olmadığını gördüm. Allah’ın(CC) beni çok sevdiğini hissettim. Beni, benden çok seviyordu, Rabbim kullarını sever ama sanki beni daha çok seviyordu. O kadar günahıma rağmen. Beytullah da tavaf ederken başımı sürdüm ve saçlarım ağardı dönünce boyalı saçlarımı kestirdim. Tüm boyaları kesritdim ve sadece beyazlarım kaldı, saçlarım kısacık. Bundan sonra Allahın bana hediyesi olan ağarmış saçlarımı boyatmıyacağım.
Orada sabrı öğrendim. Zaten sabırlı biriydim ama daha da sabırlı olmam gerektiğini öğrendim. Beş hacı annenin sorumluluğunu yüklenmek ve onları üzmemek için çabalamak sabır ister emin olun sabır ister. Otelde, gezi otobüslerinde hacılar sabır gösteremiyor, bazen öfkelenebiliyorlardı ‘’Sabır hacılar sabır’’ diyordum. Oraların sınavı sabır. Meşakatli ibadetlerimiz oldu, kalabalık ve izdiham oldu her ne olursa olsun tek ilaç sabırdı. Ben meneviyatın sabırla kazanılacağını ve Allahın sabredenin yanında olduğunu gördüm.
Diğer bir öğrendiğim Tevekkül . Bu yaşıma kadar kendime güvenmiştim, elbette Allah’a da güveniyordum ama yeteri kadar değilmiş. Bu yaşıma kadar ben dedim ama artık Yaradanıma sen diyorum. Evet benden sen’e geçtim. Rabbim beni benden daha çok seviyordu, benim için hayırları benden daha iyi biliyor, görüyor ve veriyordu. Beni bukadar seven kollayan birine neden güvenmeyeyim ve hayatımı ona bırakmayayım. Ben hayırla şer’i göremiyorum. Allahım bana hayırla şer’i ayırt etmeyi ve şerden hayırı görebilecek ve çıkarabilecek kalp gözü versin. Sadece gözlerimle değil kalbimlede görmeyi istiyor ve dua ediyorum.
Orada Tefekkür’ü öğrendim. Allah’ı zikretmeyi, bize verdiği nimetleri, sağlığımızı, bedenimizi ve uzuvlarımızı , eksiksiz ve bir amaca göre verildiğini bilmek onun için Yaradana şükretmek onu zikretmek. Her yaratılanın, yaratışış amacı olduğunu ve bunları bilmek gerektiğinini. Yaradan dan ötürü yaradılanı sevmeyi öğrendim.
Orada Takvayı öğrendim. Allah’a(CC) şükretmeyi, yasaklarından, haramlarından ve günahlardan uzak durmayı öğrendim. Bir yandan ahiretim için çalışmak ama dünyadan da kopmamayı öğrendim. Kıscası hayatta Hakla olmayı öğrenmeye çalışıyorum.
Beytullah da tavaf ederken ‘’Allah’ım dünyanın yalanına aldanıpta mezarlığa gelince dünyanın yalan olduğunu gören ama mezarlıktan çıkınca yine o yalan dünyaya aldanan fanilerden olmayayım. Burası o faniler gibi mezarlığım olmasın, buradan gidince o yalan dünyaya kanmamı engelle. Hep mezarlıktaymış gibi olayım ama bir yandan da dünyanın yalanına kanmadan dünyamıda yaşayayım’’ diye dua ettim. İnşallah başarırım. Giitiğim gibi gelmedim, zaten önemli olan oydu. Bundan sonraki yolum Hak yoluna Hakça gitmek, ilim irfan sahibi olmak ve arif kişi olmak. Yolum çok uzun ve meşakatli Yaradanım yar ve yardımcım olsun.
İyiki gitmişim, şükürler olsun ki Allah için yürüdüm. Beytullah’a, Ravza’ya ellerimi yüzümü sürdüm. Şükürler olsun Allah ve Resulu için göz yaşlarımı döktüm. Şükürler olsun sorumlu olduğum hacı annelere ve ihtiyaç duyan herkese hizmet ettim. Şükürler olsun dilimden dua eksik olmadı. Şükürler olsun dil susunca kalpten dua ettirdi Rabbim. Şükürler olsun çok sevildiğimi ve beni benden daha çok seven ve hayrımı düşünen olduğunu öğrendim ve hissettim. Şükürler olsun ki Rabbim beni oraya çağırmış ve bende gitmişim. Rabbimin tekrar çağırdıklarından olurum ve son çağırdığında da orada ebediyen kalırım inşallah.
En büyük teşekkür sevgili babacığıma maddi yönden arkamda olduğu için yetmediği yerde borç verdiği için. Rabbim ona sağlık ve hayırlı ömür versin.
Evet dostlar yazımı okuyup beni yalnız bırakmadığınız için sizde çok teşekkürler. Yazım burada bitiyor. Rabbim sizleride oraya çağırdıklarından eğlesin.Hakkınızı helal edin
Yoğurulmaya devam , çok yoğurulmam gerekiyor, sonra inşallah pişiceğim ve inşallah insanlara bilgi aktarma adına yemek olacağım.