- 537 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kralım Çok Yaşa
Kralım Çok Yaşa
Geleneksel toplumlarda kutsal iki unsur önemlidir! Biri din adamları, diğeri devlet adamları. İlkel kabilelerde bile kabile reisinin yanında kabile büyücüsü vardır! Kabile reisi, toplumun güvenliğini sağlar; kabile büyücüsü, de ilahlarla kabilenin bağlantısını kurar! Kabile üyelerinin, kabile reisine itaatini sağlama konusu ise belki en önemlisi…
Çok uç bir görüş olarak söylüyorum; insanları bir takım kurallarla yöneten dini veya siyasi hiçbir kuruma, idari olarak aslen ihtiyaç yoktur. Bunlar arızi, sonradan çıkan kurumlardır. İnsanların çoğalınca aralarında birleşerek oluşturduğu kurumlardır bunlar! Sonradan güçlenince çeteleşir ve bu toplumlar diğer toplumlara saldırırlar, zayıf olanlar ise dışarı saldıramadıklarından içerde kendi aralarında mevcut kazançlarını yağmalarlar. Yani güçlü toplumlar dışarıyı yağmalarken zayıf toplumlar kendi içinde çeteleşen egemenlerce, içeriyi yağmalar!
Bu görünüm Orta Çağ’da tam kıvamına ulaşmış, esintileri günümüze taşınmıştır! Klasik koruyucu güçler ve ikna edici din adamlarının ayrıcalıklı olarak beslenmesi ile sistem kendi içine kapanır. Toplumun isyan eden kesimine güç kullanılır, zaten dini telkinle uyutulanların gözünü açacak mecali de yoktur. Diğerlerini de zindana tıkarlar olur biter. Dini telkinle Cennet’e gideceklerine inandırılanlar pek sorun çıkarmaz! Burada sıkıntılı yaşamaya yönlendirilir onlar, razı olmuşlardır; bu Dünya’da efendilerine itaat ettikleri müddetçe ahrette rahat yaşayacaklarına inanmışlardır! Ama genellikle onların başındaki dini liderlerin ve toplumu koruduğunu söyleyen kurtarıcıların pek çoğu kendi lüks yaşamlarından taviz vermez! Zaten “Seçilmiş ırk ve seçilmiş kişi” kavramı yerleşmiştir! Ayrıcalıklı sınıf kanıksanmıştır!
Hayvan Çiftliği/George Orwell, işte bu kitaptan bahsetmek isterim çünkü yönetimi ele geçirenlerin nasıl teşkilatlandıkları ve baskı ikna metotlarını çok basit anlatır. Bir iki paragraf aldım;
“Bay Jones’un gözdesi olan Moses, gammazın, dedikoducunun tekiydi ama ağzı iyi laf yapardı. Gene bir masal uydurmuştu: Sözümona, Balbadem Diyarı denen gizemli bir ülke vardı, bütün hayvanlar öldükleri zaman oraya gidiyorlardı. Moses’a bakılırsa bu ülke gökyüzünde bir yerde, bulutların az ötesindeydi. Balbadem Diyarı’nda her gün pazardı; dört mevsim yonca biter, ağaçlar ve çalılar, kesmeşeker ve keten tohumu küspesinden geçilmezdi. Gerçi hayvanlar, gününü masal anlatmakla geçirdiği ve hiç çalışmadığı için Moses’dan nefret ediyorlardı ama gene de Balbadem Diyarı masalına inananlar çıkmadı değil! ”
“Bu sütleri sizin için içiyor, bu elmaları sizin için yiyoruz. Biz domuzlar görevimizi yeterince yerine getirmezsek ne olur biliyor musunuz? ”
Bu kitap, hayvanlar üzerinden insanların birbirlerine kurdukları üstünlüğü anlatmış; köpekler orada domuzların korumasıdır, koyunlar da destekçileri, şakşakçılar. Korku; güç ve ikna; din ile oluyor…
Son tahlilde ben konuyu uzatmayayım; insanlara doğuştan kabul ettirilen “Orta Çağ” da yaşamış efendiler, üzerinden hükmetme kavgasının yansıması olarak din ve mezhep savaşları çıkmıştır…
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Sevgili Ahmet Abi;
Öncelikle söylemek isterim ki, kanaatimce; insanlığın, adalet, güvenlik ve huzur için kurumsallaşmış bir siyasi güç olan devlete ve liderine her zaman ihtiyacı vardır. Her ne kadar inkar edilse de vazgeçilmez bir ihtiyaçtır bu. İnsanlardaki ego, açgözlülük, yüksekte olma isteği bu ihtiyacı doğurur.
Dinin doğruluğunu yalanlığını ispatlamak bana düşmez ama kişisel mutluluk ve güçlü bir devlet için din gerekli midir? Kesinlikle…