- 470 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ANILARDA KALAN KÖY ÖRENCİK
Siz hiç ormanda kayboldunuz mu? Ya da elli-altmış metre boyunda köknar ağaçları gördünüz mü? On iki kişi kucak yaparak ağaç gövdesini ölçtünüz mü?Taze marul yapraklarından cacık yaptınız mı?Kış ortasında tarladan hözmür(patates)söküp,ocakta kaynatıp,soyup,pekmeze batırarak karın doyurdunuz mu?Dağlardan ıspıt otu toplayıp,haşlama yaparak kavurdunuz mu?Üstüne bir de yumurta kırdınız mı?
Buğday unuyla karıştırılarak yoğrulmuş ve taze ekmek yapılmış,mısır ekmeğini tattınız mı?Burcu burcu burnunuzla kokladınız mı?Ve daha sayamadığım yüzlerce çeşit meyve türlerini kar altında dağlardan toplayarak yediniz mi?
Ben bunların hepsine o köyde şahit oldum.İlk tayin yerimdi.Küre Dağları’nın tam tepesinde.Derler ya hani;”Dağ-taş orman ve yabani hayvan!” ben orada gördüm ve beş yıl yaşadım.İki kızım o köyde doğdu.Kazaya gitmek için sekiz saat,Karadeniz’i görmek için de altı saat yol yürüdüğümü biliyorum.Kestane ormanları için de kayboldum.Gözün alabildiği her yer devasa kestane ağaçları ile kaplı.Bin bir çeşit kuş,hayvan ve böcek.Zakkum ağaçları yol boyunca kaplı.Baharda açan rengarenk çiçeklerine ve kokusuna doyum olmuyor.
Küre Dağları deyince meşhur Karadeniz Dağları silsilesi.Yaban keçisi,geyik,kurt,ayı her türlü hayvan mevcut.Fareler ve kemeler için bir kedimiz vardı.Yazları memlekete giderken köye bırakıyorduk.Köy zaten ormanın içinde.Kedi döndüğümüzde kocaman bir yaban kedisi olmuştu.Çocuklar bazen üstüne biniyor,hayvan onları evin içinde dolaştırıyordu.Köyüm çok az bozulmuş,bir Türkmen köyüydü.Kırka yakın öğrencim vardı.Okulum tahtadan yapılmıştı.Lojmanımda tabiî ki tahtadandı.Okula su getirdik. Çocukların ve okulun çoğu ihtiyaçlarını İstanbul’daki hayırseverlerden karşıladık. .Ekilen arazi çok azdı.Geçim İstanbul’a bağlıydı. Yol yoktu.Patika bir yoldan gidip geliyorduk.İnsanlar ve çocuklar bana karşı çok saygılıydı.Beş yıl kaldım.Bütün milli bayramlar da bilhassa 23 Nisan’da güzel proğramlar yaptık. O zaman televizyon yoktu.Radyo az kanallıydı.Teyplerle şarkı-türkü dinleniyordu.Kabak kemaneyi,onlara eşlik eden köçek oynayanları o köyde tanıdım.Şimdi ilçe olan Şenpazarı o zamanlar küçük bir kasabaydı.Bütün ihtiyaçlarımızı oradan alıyorduk.Oteli,lokantası,kasabı aklına ne gelirse her türlü esnafı vardı.Aradığın, ihtiyacın olan her şey mevcuttu.Kasabadan normal fiyatlarla alabiliyorduk.
Köyümüz Alancık Köyünün mahallesi idi.Onun için adı Alancık-Örencik Köyü olarak geçiyordu.Şimdi sanırım kimse kalmadı.Sadece yazları ziyarete giden köylüler bulunur.Küçük bir köy olmasına rağmen daha o zamanlar bakkalı,kahvesi vardı.Düğünlere bayılırdık.Silah sanki serbestti.Her türlüsü bulunur ve sık sık ta atılırdı.Karşı köylerden biri bir el tabanca atsın, o dere silah sesleriyle çınlardı.
Şimdi aradan yıllar geçti.Öğrencilerimin evlenmiş çocukları var.Ve ben çoğuyla hala görüşüyorum sayılır.En azından telefonlaşıyoruz.Kimin ne iş yaptığını ve nerede oturduğunu biliyorum.İşin enterasan tarafı koskoca İstanbul’da yine ormanı bol bir yerde ikamet ediyorlar.Sanki Küre Dağları İstanbul’a gelmiş ve o köylüler burayı yurt-yuva edinmişler.
Beş yılım nasıl geçti,anlamadan döndüm.Sonra aradan yıllar geçti.Daha bir çok vilayet ve köyde görev yaptım.Dört yıl Almanya’da çalıştım.Zamanı geldi,emekli oldum.Halen ilk görev yerim olan Örencik Köyü aklımdan hiç çıkmaz.O güzelim insanları,sevgiye muhtaç çocukları.Ekmek parası için yıllarca köye dönemeyen gençleri..Kışın abartma olmasın iki buçuk metre boyunda yağan karları..
Sanırım sizler de böyle ilginç yerlerde yaşamış ve ilginç olaylar görmüşsünüzdür!Önemli olan unutulmamak ve unutmamak…Benim yaşadığım yüzlerce olaylardan biri de Kastamonu’ya bağlı Örencik Köyü.
Velhasılı “ANILARDA KALAN ÖRENCİK KÖYÜ” işte böyle bir köydü.
Ben onları unutmadım, onlarda beni..Hepsine selam olsun!
Kemal DOĞANAY
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.