Semih Kaplanoğlu Sineması
Semih Kaplanoğlu, 1963, İzmir doğumlu. 1984 yılında, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü’nden mezun oldu. Kariyerine reklam şirketlerinde reklam yazarı olarak başladı. Show TV ve Inter Star televizyon kanalları için Şehnaz Tango adlı TV dizisinin 52 bölümünü yazıp yönetti. 1996-2000 yılları arasında Radikal Gazetesi’nde "Karşılaşmalar" adlı köşeyi yazdı. Semih Kaplanoğlu, yönetmen olmanın yanı sıra, plastik sanatlar ve sinema üzerine yabancı dillere de çevrilmiş makaleler yazdı.
Gazeteci, yazar, Leyla İpekçi (‘’Yeni Şafak’’ Yazarı) ile 1999 yılından beri evlidir.
Semih Kaplanoğlu’nun ilk filmi ‘’Herkes Kendi Evinde’’ aldığı birçok ödülün yanı sıra yurtiçi ve yurtdışında birçok uluslararası festivale de katıldı.
Semih Kaplanoğlu da reklamcılıktan kazandığı parayı biriktirip sinemaya yatırım yapan yönetmenlerdir. Yusuf Üçlemesi’nin ‘’Bal’’, ‘’Süt’’, ‘’Yumurta’’ filmleriyle dikkatimi çekmişti ilk kez… O dönemlerde arkadaşlara ‘’Bal, Süt, Yumurta’’yı seyrettin mi diye sorduğumda genelde şöyle bir cevap almıştım: ‘’Ben ‘Domates, biber, patlıcan’ üçlemesini seyretmiştim! O ne, la öyle…’’ ‘’Bal’’ı seyretmiştim ilk olarak. Filmi çok beğenmiş ve diğer iki filme de bakmıştım hemen.
Her zamanki gibi bu yönetmenimiz de Andrei Tarkovsky’den derinlemesine etkilendi açıkça belli. Andrei Tarkovsky olmasaydı demek ki iyi yönetmenler çıkmayacaktı ülkemizde… Diğer bir etkilendiği yönetmen Hindistanlı yönetmen, Satyajit Ray’dir. Üçlemede, bu yönetmenin Apu Üçlemesi’nden etkilerini görebiliriz. Ayrıca filmlerinde ve yazınsal eserlerinde Dostoyevski’den etkilendiğini söyleyelim. Varoluşçu olan değerli yönetmenizin çalışmalarını merakla takip ediyoruz.
‘’Bal’’ (‘’Honey, 2010, Türkiye-Almanya-Fransa)
Bana göre üçlemenin en iyi filmidir. Türk sinemasını Avrupa sinemasının seviyesine taşımıştır bu filmi ile. Hatta Avrupa sinemasına fark atmış, Batı’ya film çekim teknikleri, senaryo, görüntü, ses alanlarında fikirler vermiştir. Yusuf, doğa ile gayet iyi anlaşıyor ve her şey yerli yerinde. Tülin Özen’i (anne rolü) bu filmde tanıdığım için mutluyum. Filmi izledikten sonra TV dizilerinden tanınan bir oyuncu olduğunu öğrendim çevreden. İyi ki TV dizilerinde kendisine ‘’Bal’’ı izleyene kadar denk gelmemişim, dedim kendi kendime.
‘’Yumurta’’, (‘’Egg’’, 2001, Türkiye, Dram)
Şair Yusuf annesinin ölüm haberini alır. Yıllardır uğramadığı kasabaya döner. Bakımsızlıktan harap düşmüş bir evde onu genç bir kız, Ayla beklemektedir. Yusuf, annesi ile yaşayan bu uzak akrabadan habersizdir. Ayla’nın Yusuf’tan bir isteği vardır. Zehra’nın ölmeden önce adadığı adağını oğlu Yusuf yerine getirmelidir.
Dikkatimi çeken ilk şey görüntü yönetmeni çok iyi iş çıkarmış. Bundan iyisi olmazdı herhalde. Mekân tercihleri de yerinde. Ayla’nın filmdeki rolünün iyi oynamış Saadet Işıl Aksoy. Nejat işler’in iyi bir oyuncu olduğuna bu filmde karar verdim. Şu ara hastanede yatan ünlü oyuncu umarım kısa zamanda sağlığına kavuşur, aramıza döner. Saadet Işıl Aksoy, Tülin Özen kadar iyi bir oyuncu olmasa da piyasadaki çoğu oyuncudan başarılı.
‘’Süt’’ (2008, Dram, Türkiye-Almanya-Fransa)
Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavını kazanamayan Yusuf’un büyük bir tutku ile yazdığı şiirler, adını kimsenin duymadığı bazı edebiyat dergilerinde yayınlanmaktadır. Yusuf, Zehra’nın kasabadaki istasyon şefi ile yasadığı gizli ilişkiyi keşfeder…
Filmde Kuzey Avrupa izleri var sanki. Bu sebepten tam bir Anadolu filmi havası yok. Tülin Özen’in filmde gözükmemesi de bende hayal kırıklığı yarattı diyebilir. Filmin giriş kısmında kadının boğazına kaçmış olan yılanın sütün buharıyla çıkartılması çok etkileyici. Tülin Özen bu kısacak sahnede bile kendisini göstermiş kısacası. Minimalist Sinemadan izlere de rastlamak mümkün bu filmde. Biraz da ‘’devrim gençliği’’ havası.
‘’Meleğin Düşüşü’’ (‘’ Angel’s Fall’’, 2005, Dram, Türkiye-Yunanistan)
Bir otelde temizlik görevlisi olarak çalışan Zeynep, sessiz bir genç kızdır. Geceleri, babasının cinsel tacizleri ile hayatı cehenneme dönmektedir. Zeynep’in, iletişim kurabildiği tek kişi otelde çalışan ve ona ilgi duyan Mustafa’dır. Kendisinden yaşça küçük olan Mustafa’nın ilgisine karşılık vermez ancak kayıtsız da kalamaz. Ruhsal çöküntünün sonucunda Zeynep yapmaması gereken bir şey yapacaktır ve kendisine ilgi duyan Mustafa da yardım edecektir…
Diğer bir minimalist film örneği de ‘’Meleğin Düşüşü’’dür. Semih Kaplanoğlu yine iyi bir iş çıkarmış. Görüntü yönetmeni de gayet başarılı. Tülin Özen bu filminde de dikkatleri bir kez daha üstüne çekmiştir. Müzikler, Edvard Grieg.
‘’Herkes Kendi Evinde’’ (Türkiye, 2001,Dram)
Herkes Kendi Evinde, Semih Kaplanoğlu’nun yönettiği ilk uzun metrajlı sinema filmi. 2001 yapımı film ilk defa İstanbul Film Festivali kapsamında 24 Nisan 2001’de gösterime girdi. Film İstanbul ve Ankara film festivalleri ile Singapur Uluslararası Film Festivali’nde toplam sekiz ödül aldı.
Semih Kaplanoğlu, filmleriyle birçok dalda ödül almış bir yönetmendir. Hafife alınacak bir yönetmen değildir.
İyi seyirler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.