- 3185 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEHMET AKİF ERSOY’UN ÇANAKKALE TASVİRİ
Tarih 1915-1916’yı gösterdiğinde, dünya yine gördü ki, bu aziz millet esir olmaz. Can verir, ten verir, kan verir ama tek karış toprağını vermez. Türlü türlü millet bir olup, adeta bir haçlı ordusu gibi Gelibolu’ya yağdığında; düşman tam teşekküllü donanması ve teknoloji ile yeneceğine emindi. Bunun için deniz savaşını özellikle istiyorlardı. Churcihill ve donanmaları ile boğazı birkaç günde geçmeyi hedefliyorlardı. İngiliz ve Fransız tabyaları karşısında, inanç, iman ve vatan sevgisi ile dolu, terk-i can et meye hazır, yokluk içinde bir Türk ordusu vardı. Düşman çağın en gelişmiş teknolojisi ile denizde kazanacağına emindi. Ama milletimizin inancını ve zekasını hafife aldığını anlaması uzun sürmedi.
Binlerce kahramanlığa şahit olan Çanakkale, vatan, millet sevgisinin en mukaddes örneğidir. Çanakkale sadece bir muharebe değil, canını, malını; namusu, şerefi, onuru ve bağımsızlığı adına hiçe sayan kahramanların şanlı davasıdır. Vatanı, haneyi, namusu ezdirmeyenlerin adıdır. Çanakkale’de sadece topla tüfekle değil, büyük bir iman ve inançla mücadele edilmiştir. Ailesini, sevdalısını, eşini, dostunu, malını mülkünü geride bırakarak; gönüllerinde Allah, bir an bile tereddüt etmeden, cepheye akın edenlerin kalemle, mürekkeple değil, kanlarıyla yazdığı destandır. Milli şairimiz savaşa katılmamasına rağmen, savaşı öyle betimlemiştir ki, işitenler adeta kendini o müthiş mücadelenin ortasında bulur. ‘’Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?’’ sözü Çanakkale’ye toplanan yüzbinlerin ruhunu, ‘’Şühada fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!’’ sözü ise fedakarlığın derecesini anlatabilecek en güzide ifadedir. Yine ‘’Hangi kuvvet onu, haşa, kahrına edecek ram? Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.’’ onca olumsuz şartlara rağmen, vazgeçmeyen aziz şehitlerimizin ve gazilerimizin, inancını, imanını ve kararlığını anlatan; duyanları hayran bırakan ifadelerdir. ‘’Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde gösterdiği vahşetle ’bu: bir Avrupalı’.’’ Düşmanın yalnız İngilizlerin, Fransızların değil; dünyanın dört bir yanından topladıkları ve Gelibolu’ya doldurdukları, daha ne sebeple savaştığını bile bilemeyen his yoksunu düşmana işaret etmektedir. ‘’Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!’’ şehidimizin başını kesip hatıra diye memleketine götüren, savaşı, savaşmak ve öldürmekten ibaret gören düşmanı anlatırken mübalağa yapmışta sayılmaz.‘’Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela… Hani tauna da züldür bu rezil istila!’’ İngiltere, İrlanda, İskoçya, Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, Fransa, Sudan, Somali, Senegal, Cezayir, Mısır, Hindistan, Nepal, Filistin ‘den toplatılan insanlara; dünyaya karşı savunulur Çanakkale. Düyaya karşı verilen o a mansız mücadelenin ruhunu hissettirir. Adil olmayan savaş şartlarını dizelerinde maddecilikle betimlemekten ziyade ruhu üzerinden okuyucuya nakleder. ‘’Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer. Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Bo -şanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak. ’’ masa başı savaştan ziyade, meydanlarda ki o vahşeti gözler önüne sermektedir. Olayın tepesinden değil, içinden seslenir. Savaşın o iki satır tarihini, adeta beyinlere nakşeder. Bunu tebarüz etmeyi o kadar güzel başarmıştır ki olayın içinden yüreklere dolar.
Mehmet Akif Çanakkale’nin maddeciliğinden ziyade, Çanakkale’nin ruhundan yönelmiştir yüreklere. Savaşı her yönüyle o ruhtan ustalıkla nakletmiştir. ‘’Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi. Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.’’ Sözü ile ecdadımızın İslam-ı tefekkür ile sarıldığı mücadelesini vurgulamıştır. Ve yine o kahramanları ‘’Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? ’Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın. Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât.‘’ Diyerek ecdadımızın mukaddes davalarını ve davayı yürütenlerin düşmanlarını bile imrendiren asil, kahramanca mücadelesini tekdüze bir anlatımdan sıyırır. Anadolu’yu adım adım dolaşarak cephedeki mücadeleyi halka anlatmaya ve aşılamaya çalışan şairimizin her dizesi, onlara olan vefa borcumuzu hatırlatır ve bu vefa onları özel günlerde hatırlamak, hatırlatmak değil; unutmamaktır…
Burhan SEVİMLİGİL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.