Edebiyatın Gücü Popüler Olmaya Yetmez
Son dönemlerde ülkemizde bazı yazarlar ve eserleri çok popüler oldu. Öncelikle popüler olmasının sebepleri üstünde duralım. Bu dönemin gençliği bir boşluk içindedir, bu sebepten bir arayış içindedir. Bu arayışla yola çıkınca çevresinde farklı ve özel gördüğü her alana atlamak zorunluluğu hissediyor. Böylece popüler bir alan doğdu. Edebiyat.
Bu edebi akımın temsilcileri popüler alana dalış yaptı. En büyük temsilcisi Elif Şafak’tır. Elif hanım gayet medeni bir duruşla arayış içindeki gençliği sahiplendi. Büyük ve çeşitli kesimlerden oluşan bir okur kitlesi oluşturdu. Elif Şafak’ın ilk eserleri popüler bir hava ile kaleme alınmadığı için edebiyat tanımının içinde değerlendirilebilir. Fakat Elif hanım ne zamanki maddi beklentilerle eserler yazmaya başladı belli bir okur kitlesini kaybetti. Onlar edebiyatın gücü popüler olmaya gücü yetmez, savını savunan kesimdi. Eğer popüler oluyorsa o edebiyatta sorun vardır, fikrine sahiplerdi.
Yeni çıkan pop albümünü tanıtan şarkıcı gibi Elif hanım TV’leri tek tek dolaşarak son eserini tanıtmaya, hakkında konuşmaya başladı, işler yolundan çıktı. Ne olduğu belli olmayan, ama ne olmadığı belli olan bu yazar hakkında olumsuz fikirlerimiz güçlendi.
Edebiyatçılar gazetelerde köşe yazısı yazmaz, iki de bir TV’lere çıkıp saatlerce konuşmaz. Edebiyatçı varlığını kendisine bile hissettirmez. O, her zaman rüyalar âleminden düşmüş bir deli veya uzaydan dünyaya gelmiş bir uzaylıdır.
Burada okuru iki kısma ayırmak gerek; ‘’İskender’i okudun mu?’’ diyenler ve ‘’Yok, okumadım’’ diyenler. ’İskender Pala’yı okudun mu’lar ve ‘Yok, okumadım’lar… 2008 yılında İskender Pala’nın bir TV kanalında, ‘’Ben romancı değilim, ben divan edebiyatçısıyım’’ dediğini duymuş biri olarak aklımda şöyle bir soru işareti var: ‘’Eğer divan edebiyatçısı olmasaydı, acaba kaç tane roman yazardı?’’ Çeşitli dünyevi kaygılarla alelacele kaleme aldığı eserleri hakkında fazla bir fikrim yok. Tek bildiğim Katre i Matem, adlı romanının berbat bir roman olduğu…
Her alanda bu böyledir. İyi eser ve sahibi yetimdir. Çoğunlukla eser sahibinin ölümden sonra hakkında yazılır, çizilir, övülür. Sinemada, müzikte, resimde, hikâyede, şiirde ve romanda iyi olan kötü olandır, popüler olmayandır. Çok az istisna vardır belki… Edebiyatın gücü popüler olmaya yetmez… Tartışmaya girdiğim bir arkadaşım ‘’Yazar, dediğin yazdığı eserler sayesinde para kazanındır.’’ diyerek tarihte yazdığı eserlerden para kazanmayan onlarca edebiyatçıya saygısızlık etti bana göre.
Fakirlik içinde doğan, fakirlik içinde ölen edebiyatçıların eserleri elbette zamanı gelince piyasaya çıkacak, kendi çapında ilgi görecektir. Ama bunun ötesinde olan okuyucuya bir şeyleri sorgulamak görevi yüklenmiş olmalı.
‘’Sabah kahvaltısı’’, ‘’Öğle yemeği’’ bilmem ne! İlginç ilginç adlarla son dönem yazarlarının elinden çıkmış olan eserlerin genelde ev kadını veya ev kızları tarafından ilgi ile karşılanması bana göre çok anlamlı!
Bundan birkaç ay önce bu tarz eserlerin satıldığı bir kitap evine uğradım. Yüzlerce eser, 2-3 TL’ye satılıyordu. Son dönem yazarları hakkında cahil kalmamak için yirmi tane filan satın aldım. İçinden bir tane düzgün eser çıkmadı…
Ama hepsi de popüler eserler olarak kabul edeceklerimizdendi. Kimi bilmem hangi gazete yazıyor, kimi bilmem hangi TV’de program yapıyor! Sadece Elif Şafak ve İskender Pala’ya ait eserler yoktu içlerinde…
YORUMLAR
popüler edebiyat popüler sanat... kapitalist sistemin yarattığı fink attığı pazarlama yöntemleriyle reklamlarla medyatik vs yollarla büyük gelir sağladığı rant alanlardır
ki dolayısıyla kaçınılmaz durum..:) ...bu handikabı ancak seçici bilinçli beyinler aşacaktır
düşündüren yazı için teşekkürler değerli yazar Cumali dost...
evet edebiyatçıların eserleri konuşmalıydı bence de kendileri değil.. biz omları satır aralarından bulup nasıl gulumsuyorlar, kaç damla göz yaşı akıtıyorlar görmeliydik. biz yazdıklarından anlamalıydık onlarıi onlar anlaşılmayı beklemeksizin konultuklarında buyu bozuluyor, resim sıradanlasıyordu. hala da oylebu durum