İbretlik hikayeler-6
İbretlik Hikâyeler - 6
HEYBEDEKİ TURP VE HAŞHAŞİLER OLMPİYATI – 4
Muhterem Muhammed Fethullah Gülen Hocaefendiye Mektup
Not: Bu yazı, yukarıdaki “Heybedeki turp ve haşhaşiler olimpiyatı; 1-2 ve 3” adlı yazının devamıdır.
İzmir’li büyük abi, hizmete ilk katıldığı günleri hatırlayıp.. konuştukça coşuyor, çoştukça konuşuyordu. Söze başlayalı elli dakikaya yaklaşmıştı. Bir ara ses tellerinin kendi çoşkusuna “PARALEL!” gitmediğini farkedince, gözü çaycı Turan’a ilişti. Kendisini dikkatlice dinleyen Turan, yerinden fırlayacak oldu. Lakin büyük abi oturmasını işaret ederek, gayri ihtiyari masaya giden sağ eliyle bir bardak suyu kavradı ve üç yudumda, hızlıca içti. Sonra yutkunarak derin bir nefes alıp, yeniden “KARDEŞLERİM” diyerek söze başladı.
Arkadaşlar, eline geçmeyeceğini çok iyi bildiğimiz halde, hayalen de olsa Sayın Başbakanımıza bir mektup gönderdik. İsterseniz; Başbakana gönderdiğimiz gibi her ne kadar eline geçmese de, gelin bir mektupta Muhterem F. Gülen Hocamıza gönderelim ve diyelim ki; “Muhterem Efendim. Bu mektubu özlediğiniz İzmir-Karşıyaka’daki Yamanlar kolejine çok yakın bir mahalde toplanmış bir gurup kardeşimizin adına; onların meraklarına dilbeste, sorularına cevap, gönüllerine ayna, sırlarına zarf ve dertlerine kalem.. olarak, bu mektubu en derin saygılarımla beraber Zat-i alilerinize sunuyorum. Bizler; “KAYBEDİLMİŞ NESİLLERİN” çocukları ve torunları olarak gelmiş bir neslin, kalplerimizde büyük bir boşlukla ve din ile , iman lie, ihlâs, insani değerler ile hiçbir alâkamız yokken.. her yeri ve her şeyi tozpembe görüp, sorumsuz ve başıboş bir halde Cennet’den ve Cehennem’den habersiz bom-boş ve Şeytan’ın isteğine ve nefsimizin keyfine göre yaşarken.. SEN bizim elimizden tutup; bize kimliğimizin, dinimizin ve insan olmanın, ihlâsın ve ibadetin, sadakatin ve karşılıksız sevmenin, karşılıksız vermenin ve fedakarlık etmenin, mahlûkata hizmet etmenin sorumluluğunu ve zevkini, paylaşmak adına büyük bir vazife ve de gönüller kazanma adına gösterdiğiniz YOL’a girmiş ve yolumuzu, rotamızı çizmek, duanızı almak, Siz’den yayılan ŞUA’larla kirlenmiş bedenimizi, nefsimizi ve ruhumuzu yıkamak.. adına, bu mektupla manen yüksek huzurlarınıza gelip, yine Siz’den öğrendiğimiz edeple, saygılarımızı sunup.. huzurlarınıza bu niyetle çıkmış bulunuyoruz.
Haşa, bu mektupla Siz’e bir tavsiyede bulunmak gibi bir edepsizliğe düşmeden; sadece Siz’den öğrendiklerimizi; bir imtihan, bir test gibi huzurunuzda tazeleyip tekrarlamak ve belki de bu vesile ile celbinize mazhar olup bir duanızı almaktır. Elbetteki Siz’e zor gelen iş ve olay, söz ve davranışlar. bizi de kahretmekte ve Siz’e olan kalbi bağlılığımızı artırmakta, gönül köprümüzü biraz daha kuvvetlendirmekte, her iş olaydan bir ders çıkararak.. sayenizde Yunus misali, yanmakta ve pişmekteyiz.
Muhterem Efendim. Kendilerine yenilgiyi tattırmak, eza ve cefa yapmak için; İmam-ı Âzam Ebû Hanife’ye yapılan ve kendisinin kabul etmediği “KADILIK” makamı yüzünden, Ahmet bin Hambel’e “Kur’an mahlûktur” demediği için, İmam Malikî’ye “baskı altında yapılan boşanmanın geçersiz olacağı” hadis rivayeti için, İmam-ı Şafii “Yemen’e gidip halkı irşad etmesinin ağır faturasını ödemek için.. ve daha benzeri birçok alim, evliya ve benzeri mübarek ZAT’larda hep haksız yere zulüm gördüklerini bildiğimiz için ve daha da önemlisi; insanlara yapılan zulümlerin en büyüklerini peygamberler gördükleri için, zülme uğrayanlara da ve zulme uğramaya da alıştık. Sözlü, yazılı, fiziki veya ruhi zulüm görmek; bir çeşit peygamber mesleği oldu. Bu ölçüyü, bu yaşanmış örnekleri kendimize mikyas alarak; her türlü zorluğa, hakarete, ötekileştirmeye.. alıştık. Kur’an-ı Kerim’in, “fitne, katilden beter” (Bakara 191) dediği fitne tarih boyunca hiç eksilmedi ve KABİL’den beri de halen bütün azametiyle Türkiye dahil dünyanın her tarafında hükümranlığını ilan etmiş ve üstünlüğünü sürdürüyor.
Öyle ki; Siz, Devletin dahi yapamadığı 160 ülkede okullar açarak; Türkün adını, kültürünü, örfünü, an’anesini, ekonomisini, ahlâkını, yardım ve desteğini.. Dünya’ya taşısanız da.. cefakâr ve fedekâr Anadolu halkını uyandırarak köklerine sahip çıkması pahasına, hem kendisini eğitip hem Dünya’yı eğitse de.. Türkiye’nin maddi ve manevi dinamiklerini harekete geçirip, Osmanlı’nın hinterlandına sahip çıkma fitilini ateşleseniz de.. Allah’ın rızasını ön planda tutarak saf ve temiz Anadolu halkına dinini, Kitap ve sünneti öğretip, onların çocukları ile “Müslümanlar, ancak kardeştir.” (49/10) ayetinin sloganı ile bütün Dünya’da Tağut’a karşı savaş açsanız ve bu savaşı kazansanız da.. yalnız Türkiye’nin değil, Kafkasya’nın, Balkanlar’ın Ortadoğu’nun hatta Dünya’nın “GÜNÜMÜZDEKİ TEK UMUDU VE TEK ÜMİDİ olsanız da.. Yapılan iftira ve hakaretlere susarak “dövene elsiz, sövene dilsiz olsanız da.. Bunlar ve benzeri daha birçok faydalı hizmet için devlet babadan, tek kuruş almasanız da.. yine de zalimlere yaranamaz, yine de gözü kan bürümüşlere derdinizi mualseef anlatamazsınız. Aynen; İmam-ı Âzam Ebû Hanife’ye , Ahmet bin Hambel’e, İmam Malikî’ye, İmam-ı Şafii’ye ve Resulullah (s.a.v.) ve diğer peygamberlerin “Şeytan’a ve şeytaniler”e yaranamadığı gibi.
Muhterem Hocam. Bu zor ve dayanılmaz günlerde bize de sabır dileyip; bizi de dualarınıza katmanızı, bizim de gurbet hasretimizi böylece biraz hafifletmenizi Siz’den diliyor, hep beraber saygı ve sevgilerimi sunuyor, mübarek ellerinizden hayalide olsa öpüyor ve aşağıdaki şiirler ile kendimizi avutuyoruz. Saygılarımızla.
Aşağıdaki şiirler de, bizim duamız. İnşallah Zat’ı alileriniz bu duamızı kabul buyurur ve bizi bu vesile ile sevindirirsiniz..
“EFENDİM!..” (VEYA DUA)
Surprizsite.com *** Şiir Romanı Kitabı
ŞİİR NO: 01 *** 21-EKİM-2008
Dertli insanlar içinde, "belki, en DERTLİ’si!.."
SEVGİ DAĞITAN, "DÜZ İNSAN’ların; EFENDİ’si!.."
***
Çiçek tarlasındaki güllerin, "en LALE’si!.."
Silsileyle gelen bir NESL’in, "en son HÂLE’si!."
***
Zivanesi bozulan, "insanlığın DENGE’si!.."
Geçmişi soluklayan, "zamanının SİMGE’si!.."
***
Yapraklar içinde, "bir TAÇ YAPRAĞI’nın DENGİ!.."
GÜL’ünün, SON ÇİÇEĞİ!.. "ŞAFAĞI’nın AHENGİ!.."
***
YENİ; "BİR GÜL BAHÇESİ!"nin, "ŞAKIYAN BÜLBÜL’ü!.."
Umutları söndürülen, “SON NESL’in "SENBOL’ü!.."
***
O, Dünya’dan kaçtıkça; Dünya, "O’na KOŞUYOR..."
Kendisini; "O’NDAN SAYMAK" için, "YARIŞIYOR..."
***
Ektiği FİDAN’ları; artık, “ÇINAR”a DURDU!..”
Bir “ÇINAR’dan!..” Dünya’yı; “ÇINAR ORMAN’ı, SARDI!..”
***
SANA kavuşmak için, hep; SEN’inle doluyum..
Ben; SEN’den bir parçayım!.. “Bununla avunurum...”
***
YOL’undan gittikçe, bizi; alır, bir sarhoşluk!..
Kimi, geç anlasa da; "SEN’inle dolar, BOŞLUK!.."
***
Ümidim, MİZAN’da da; "EL’in, başımda olur.."
ŞEFAATİN’le,belki;buMÜCRİMde,kurtulur.
10-12-2007. SAAT: 21:45 Konak-İZMİR
** ** **
Giriş: “Balık deryada yaşar da, deryayı bilmez!” deyişinde olduğu gibi; TARİH, VAR OLDUĞUNDAN.. BU GÜNE KADAR DA, HER ÇAĞ’DA YAŞAYAN İNSANLARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU; NE YAZIK Kİ, O ÇAĞDA YAŞAYAN VE ÇAĞDAŞLARI OLAN.. VE DE O ÇAĞA MANEVİ OLARAK ’DAMGASINI (mührünü) vuran; ÇAĞLARININ DEV GAMETLERİNİ TANIMADAN; kul ve halife olarak yaratıldıkları halde, bir bitki gibi yaşar ve bir iz bırakmadan ölüp giderdeler de, gittikleri yer (Ahiret)de de, korkunç bir azaba, VERİLEMEYEN BİR HESABA düçar olurlar...
“…”
Acaba, SİZ DE; hiç, düşündünüz mü?.. HER ÇAĞ’IN, BİR DAMGACISI VAR OLDUĞUNA GÖRE; ACABA, ’BU ÇAĞIN DAMGACISI KİM?’ VE O’NU TANIMAKLA NE KAZANIP; TANIMAMAKLA, NE KAYBETTİĞİNİZİ!..
VEYA; YEMEDEN İÇMEYE, GİYİMDEN GEZMEYE. HER ŞEYDE BİR MARKA (damga= logo) ARARIZ DA; ÇAĞINA, YARININA, MADDİ VE MANEVİ HAYATINA.. DAMGA VURABİLECEK BİRİNİ DE ARAMAYI, ONU BULUP, ONDAN FEYZ ALMAYI DA, HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?.. BU MECHÛL VE ENGEBELİ YOLDA, HİÇ BİR ÇABA SARFETTİNİZ Mİ?.. MERAK EDENLERE, İŞTE “KÜÇÜK BİR İPUCU VE KULLANMAK İSTEYENLERE ŞAŞMAZ BİR PUSULA!..”
“ÇAĞ, DAMGA VE DAMGACI!..”
ŞİİR NO: 03 21-EKİM-2008
Her yüzyıla, bir "GÖNÜL İNSANI(!) DAMGA VURUR,”
Hem çağı, hem çağdaşları; O’na, "SELÂM DURUR"...
O’nlar; zamanlarına "NUR ÜSTÜNE, NUR" saçar,
Çağı da, çağdaşları da; O’nda, "ŞİFA(!) BULUR..."
Her yüzyıl, bir “GÖNÜL İNSANI” ile anılır,
Çağı da, çağdaşı da; bu, “GAMET”den sayılır;
O, kötülüğü savar.. O’ndan, “SEVGİ” yayılır,
Sevgiyi tadanlarsa, bu “SEVGİ ile KAVRULUR…”
“ÇAĞ’da, ŞAFAKLAR’da!” Titrerler.. O’nun üstüne,
Kullar gibi, melekler de, vurgundur.. sesine;
Gören de, görmeyende; muhtaçtır.. “NEFES’ine!”
O’na; râm olanlara, O; “bin-bir, SEFA OLUR!..”
Haydi, durma; çok daha fazla, düşmeden dara,
Çağ’ının saçtığı, “SEN’deki YARA”yı sara;
Sen de, kendi çağına; “DAMGA VARAN”ı ara,
Bulanlarsa!.. O büyük, “DAMGACI’ya SARILIR!..”
O’nlar, durmaz.. “bütün gönüllere,” girmek ister,
Kararmış bir kalp görünce; onu, hemen siler;
Bazan da; gözyaşı ile ona, dua eder,
O’nu, takip edenlerse.. “KEVSER’e.. YOL ALIR!..”
21-02-2007 SAAT: 03:00 Konak-İZMİR.
*** *** ***
Giriş: ÇOK UZAK BİR YERLERDE, BOYNU BÜKÜK VE GÖZLERİ HEP YAŞLI OLARAK.. BAŞKALARININ ADINA ÇOK ÜZÜLEN VE HEP AĞLAYAN GARİP’LER VARDIR!.. SEN DE, ONLARDAN BİRİSİNİ TANIYOR MUSUN?.. SEN DE; ONLAR İÇİN, HİÇ ÜZÜLÜYOR VE HİÇ TASALANIYOR MUSUN?..
Ya, O! “Kendi derdini ve kederini BIRAKMIŞ DA” sadece senin şimdiki mevcut ve gelecekdeki dertlerini, kendisine; hem de hiçbir ücret almadan, dert edip dertlenerek ve senin için gözyaşı dökerek geçiriyor.. sana el vermek için, sana elini uzatıyor ve gönlünü AVUÇ AVUÇ sana açıyorsa!.. Yine de, sen hâlâ elini uzatmaz ve hâlâ gönlünü, O’na açmaz mısın? Açmaz isen, sen hiç düşündün mü? Ya, hû! Sen, niçin yaratıldın ve niçin varsın? Sen; ne ile uğraşır ve sen neye yararsın!!!?..
M A Ğ D U R L A R
ŞİİR NO: 05 21-10-2008
Asırlardır, birikip gelen korkunç AYAZ’da!..
Çıktı BEDİÜZZAMAN; karlı.. buzlu, yollara.
Katlanılmaz; O’nun katlandığı, acılara,
ALLAH’ın tek halifesi, HAZRETİ MEHDİ’nin,
Müjdesini yazmıştı, “RİSALE-İ NUR’lara.”
***
HAK TEÂLÂ gönderdi, “SEVGİ ÇİÇEKÇİSİ’ni!”
Yüklendi, ’ÜSTAD’ının büyük ümitlerini.
Büyüttü, göz yaşlarıyla; ’KARDELEN’lerini!
Ufuklara dağıttı!.. Bu ’GÖNÜL ERLERİ’ni,
Dört cepheden; Dünya’ya, “yol alan.. ’KATAR’lar’a...”
***
O, bütün MAZLÛM’ların; ’ÇIĞLIK’larını, duydu!..
Adı, GÜLEN’di; gönlü, kederlere boğuldu.
Yardım etmek için; ortaya, ÖMRÜ’nü koydu,
SÜFYAN’nın FİTNESİ’ne!.. Karşı koymak, çok zordu,
’ÜLKÜSÜ’nü emanet etti, “GENÇ FİDAN’lar’a...”
***
Şimdi, bize düşen görev; O’na, ’OMUZ VERMEK!..’
’iNSANLIK NEREYE GİDİYOR?..’ Biraz düşünmek!..
Münkünse; O’nunla ağlayıp, O’nunla gülmek,
O’nun ’DERD’ini dert edinip, kalp’ten üzülmek,
Ve ortak olmak.. O’nu basan, “HAFAKAN’lar’a…”
28-1-2008 SAAT: 03:45 Konak-İZMİR.
*** *** ***
Giriş: Aciz ve zavallı insanlar, fikren mücadele edemedikleri kişileri; ya kaba kuvvetle sindirmek isterler, ya iftira atarak lekelemek isterler.. veya gittiği yola, bir kuyu kazarlar.. vb. hiçbir şey yapamazlarsa; yandaşları ile birleşip, el birliği birliği yaparak, o kişiye (veya fikre) uzaktan “HAV-HAV!” yaparlar.
Ancak; bu sefer mesafe uzak olduğu için, hem sesleri gür çıkar, hem de vazifelerini yapmış olmanın keyfini ve hazzını duyar, huzurunu ve neş’esini yaşarlar… Kısaca, trene(!) taş atar.. öylece rahatlarlar!.. Halbuki; biraz nasipleri, biraz da ferasetleri olsaydı.. neler olurdu neler!.. Fakat, bunu da idrak edemezler… Çünkü; nasipsizler. Eğer o idrak kapasitesinde olsalardı, zaten trene taş atmaz, o trene binmeye ve o trene binen şanslı yolculardan birisi olmaya çalışırlardı… Çünkü; “böyle tren, her zaman gelmez!..”
T R E N ’ E T A Ş A T A N L A R!!
ŞİİR NO: 11 25-EKİM-2008
Bütün dertli olanların.. dertleri, seni bağlar,
Hassas gönlün ve gözlerin, bu dertlerden çok ağlar;
ÜLKÜ’n; son durağına, çok hızlı giden.. bir TREN,
Düşmanların; camına, taş atan.. “BÜYÜK ÇOCUKLAR!..”
Kırılan, cam ise; yerini, “başka camlar!” alır,
Kırık camların yerine, bir yenisi takılır..
“Cam kırığı!” bazan, yaralar.. bazan, can alır,
Bu camlara, “taş atanlar!..” çok akılsız, aptallar…
Atılan taş, seni; asla fikrinden döndüremez,
“Tren’e binenler!” göz yaşlarını, dindiremez;
Camların hepsi de, kırılsa; Sen’i, sindiremez,
Ülkün’den ve Sen’den gafil; “tren’e, taş atanlar…”
Sana atılan her “TAŞ!”, ciğerimi pareler,
Açılan bu deliklere, çok sevinir.. “fareler!”
Deliklerden, geçmek için.. güç birliği ederler,
Tren’e, “diş geçiremez!..” camına saldırırlar…
15-ARALIK-2007 SAAT: 00:45 Konak-İZMİR.
*** *** ***
Büyük abinin burada gözleri doldu. Önce yutkundu, sonra sustu.
Not: Bu konuşmanın son bölümü, gelecek hafta bitecek.
Herkese saygı ve selâmlar.
17-02 - 2014
Mürsel Münevveroğlu
[email protected]
Surprizsite.com Genel Yayın Yönetmeni
Konak-İZMİR.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.