- 504 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Değer Yargılarımız ve Sevgi..
Merhabalar sevgili dostlarım;
Konu değer yargılarımız,Yani kişinin küçüklüğünden büyüyene kadar,aileden olsun,öğretmeninden olsun öğrendiği ve veri tabanını oluşturduğu değer yargılarıdır ki ,bu na vicdan derler.Kişi bu değer yargılarıyla,benliğini,egosunu oluşturmuştur.Ve akıl bu değer yargılarıyla karar verir,kendini haklı veya haksız hisseder.
Sevgi,seven kişinin özünden yani derunundan aslından gelir demiştik.Yani sevgi,her daim özümüzde var.Fakat sevgiyi,beğeni ile karıştırdığımızdan dolayı,gerçek sevgi içimizde yeşertemiyoruz.Aslında,sevgi yeşerdiğinde,değer yargılar azalır.Korkular azalır.Kendini tanıma fırsatı doğar kişiye.Kendini suçlu hisseden insanlar vardır,onların vicdanları öyle emreder,fakat,sevgilerini yeşertenler bu durumu sorgular ve kendilerini tanımaya koyulurlar.
Hiçi kimse kendini haklı hissedenler kadar,tekamüle kapalı değildir.Egonun oyunları çoktur,başkalarına öğüt vermek buradaki gibi çoktur,İnsanlar kendi sevgisizliklerini,başkalarını eleştirmekle,kendilerine pay çıkarırlar.Fakat kendini tanıyan ve sevgisini yeşerten ve sevdiği için yapanlar hariç tabii.Kişide sevgi hakim olmaya başladığında,haklılık da haksızlıkta kalmaz.Sevgi,feda etmektir,kar etmek değildir.Sevgin içinden dışarıya taşar,her hareketin onun manığına göre yürür olur ve haklılık,haksızlık diye bir durum kalmaz.Tabii,bu duruma gelmek için,kişi veri tabanını değiştirmek zorunda,format atıp,yeni dünya görüşü yüklemek zorunda dır.Aynı değerlerde kalan kişi,öyle geldiği gibi sonsuza dek gidecektir.
Ne zaman kendini haklı olarak görsen diğerini kötü, haksız, yanlış olarak görürsün. Çünkü ikisi birlikte varolur.
Güzel bir Zen hikâyesi vardır:
Bankei, bir kaç hafta süren meditasyon inzivası dönemine girerken, Japonya’nın dört bir yanından öğrenciler akın ederlerdi. Bu inzivalardan birinde bir öğrencinin orada hırsızlık yaptığı görüldü. Sorun Bankei’ye götürülüp, suçlunun kovulması istendi. Bankei ise duymamazlıktan geldi.
Sonraları bu öğrencinin benzer bir hırsızlığı daha görüldü, ama Bankei konuyla gene ilgilenmedi. Öğrenciler ustaya içerleyip, hırsızın atılması için bir dilekçe düzenlediler; aksi durumda toptan çekileceklerini bildirdiler.
Bankei dilekçeyi okuyunca öğrencileri toplayıp şunları söyler: “Sizler aydın, aklı başında kişilersiniz” dedi. “Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilirsiniz. İsterseniz uğraşınızı başka yerde sürdürebilirsiniz. Ama bu mutsuz kardeşimiz doğruyu yanlıştan ayıramıyor. Ben ben öğretmezsem, ona kim öğretecek? Hepiniz gitseniz de, o burada kalacaktır.”
Hırsızlık yapan kardeşin yüzü gözyaşı seliyle arınırken, tüm çalma tutkusu da akar gider.
Kendini yüceltmene ya da kendini haksız görmene gerek yok, ancak bu şekilde bütün, sağlıklı, anlayışla hareket edebilirsin.
İnsanları kabul et, onlar böyleler ve sen de böylesin, onlar adına karar veremezsin, eğer yaptıkları doğruysa varoluş onları mükafatlandıracaktır, eğer yaptıkları yanlışsa açı çekeceklerdir. Fakat onları sen kınayamazsın, sen onlardan üstün değilsin.
Diğerlerine yargılamadan baktığında, kendini erdemli, doğru hissetme tuzağına düşmediğinde, sevgi dolu olduğunda, şefkat ve anlayış seninle olacaktır.
Sıradan olmanın sıra dışılığını yaşamaya devam edebilirsin ve senin hiç kimseliğinin içine tüm varoluş yerleşir.
İşte ancak o zaman sen gerçek bir ev sahibi olursun. O zamana dek kendi benliğine, kendi hakikatine karşı sen bir kiracısın, kendi deyişinle “haksız”sın...
Sevgili dostlarım,Sevelim sevilelim.Sevmesini bilmeyen sevildiğini de anlayamaz.İçimizde duran sevgiyi yeşertelim.Onun için,bencillikleri,korkuları yenelim,bunu yenmek için özel teknikler var burada yazmıyorum.Selam ve sevgilerimle...
HASAN BELEK 18/02/2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.