ÇAY ve KAHVE üSTÜNE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çay ve kahvenin birbirini çağrıştırması, meşrubat-ı umumi içerisinde hanelerine yazılacak bir ayrıcalıktır. İlk zamanlar kahvenin mükeyyifattan sayılarak coğrafyamızda yasaklanması ona olan tutkunluğu artırmasına rağmen, çay kahveye göre daha çok tüketilen bir içecektir. Konuklarımıza ikram ettiğimiz bu iki içeceğin ünsiyetini bugüne kadar hiçbir güç bozamamıştır.
Bizim coğrafyamızda gelen konuklara, teşrif saatine göre önce yemek ikram edilir, sonra “çay mı kahve mi alırsınız?” diye sorulur. Bu iki içeceğin yıllardır aşinalığı olsa da ikram ediliş seremonileri farklılık arz eder. Çayın ikramı kahveye göre daha mütevazıdır; ancak bu mütevazılık onun itibarını eksiltmemiş artırmıştır. O yüzden tüketimi kahveye göre daha çok, tutkunları daha ziyadedir. Ve bana sorarsanız çay şiire daha çok yakışır. Kahve asilzade olsa bile çay hüzne, aşka , yalnızlığa aşina olduğundan hakkında yazmak elzemdir. Tabi bu kahve hakkında yazı yazılmamalı anlamına gelmeyecek bir düşüncedir.
Hem çaya hem kahveye şiir yazmış biri olarak bu tezlerimi rahatlıkla ifade edebiliyorum. Ancak, tiryakilikte ve hakkında yazmak konusunda tercihimi çaydan yana kullanıyorum. Bana göre çay su perisi kahve Belkıs diyarının muhaciridir. Kahve, Yemenden iklimimize hicret etmiştir yıllar önce, Çay Uzakdoğu’dan . Çay da kahve de hüsnü kabul görmüştür insanımızdan. İkisinin de başına Türk sözcüğü pek güzel yakışmıştır.
Türk kahvesi , Türk çayı damağa hoş geldiği kadar, kulağa da hoş gelmektedir. Ne yazık ki bu iki itibarlı konuğu son zamanlarda incittiğimizi düşünüyorum . Adlarını burada dillendirmek istemediğim yabancı menşeli bir çok mekan zincirinde sadece reklam kokan ve kapitalizmin aşüftesi konumunda markaların öne çıkarılması kanıma dokunuyor. Hele hele gençlerin o mekanlarda birkaç saat geçirip sonra ellerinde o mekanların markası olan ucube suni bardaklarla sokaklarda dolaşması pek ağırıma gidiyor.
Çünkü bizim kültürümüzde kahve narin fincanda, çay ince bellide içilir. Zarafetin , nefasetin ve nezaketin harmanıdır çay ve kahve içmek. Öyle ele alınıp sokak sokak gezilmez. Şıklığın ve inceliğin şiiri yazılır. Kahveyi pişirmek çayı demlemek kadar özen ister tüketilmesi de. Kahvenizin bol köpüklü, çayınızın billur gibi ve buğulu olması temennisi ile…
Ankara, 17.02.2014 İ.K
YORUMLAR
Çay ve kahvenin en önemli özelliği bence dostlarla içilmesi,tadını,lezzetini ondan alması,Çayın kahveye göre daha mütevazi olması güzel bir tespit,yakıştırma olmuş,Bence de çay gönül dostu,kederli günlerde,zor anlarda varlığı bir dost gibi içimizi ısıtıveriyor,İnce belli bardakta içilmesi ise asaletin bir göstergesi,Türk insanının inceliğinde gizli,Batıdakılar gibi kocaman kupalarda anlamı,tadı kalmıyor.Çok içten ,akıcı,insanın içini ısıtan bir yazı olmuş,yüreğiniz dert görmesin.
Yazınızı zevkle okudum. Her kelimenizle aynı fikirdeyim. Benim de '' Türk Kahvesi'' isimli bir yazım var. ben de methiyeler yazmıştım. Ama gennçlik Türk kahvesini sevmiyor, hatta pişirmesini bilmiyor. Belli bir yaştakiler gittikten sonra unutulur diye korkuyorum. Çay öyle değil. Herkes her daim içiyor. Ama gençlik yine de ince belli bardaktan içmiyor. Elinize sağlıık, teşekkürler..
Kahve ile muhabbetimiz uzun olsun istediğimizden şöyle en büyüğünden bir fincan alırız önümüze çoğunlukla .Ve onun psikolojisi bir başka etkiler bizi. Çay ise bir bardak daha alayım dediğimiz an güzel bir ortaklık eder yalnızlığa. Bırakıp gitmez ,fokurdar durur çaydanlığın altı. Ve ne çok söylenecek söz vardır ikisinin üzerine de.
Sona doğru gençlere sitem etmişsiniz ya , çağın getirdiği işte onlarınki de. Anlamak lazım derim kendimce. Ve mutlak olarak anlayacaklardır vakti zamanı geldiğinde ince belli bardakla, köpüklü kahvenin keyfini. Çok gevezelik ettim çay ile kahve olunca sohbet geliyor akla tabii. Tebrikler efendim .yazınıza ve size.
zakir
Hele bir de sabah erken vapurundaysanız İstanbul'un,
Ve dahi simidi ile martıları da eşlik ediyorsa o ince belli bardaktaki çaya,
E vallahi şair olmaz da ne olur insan ..
Fakat ne yazık ki değindiğiniz gibi, karton bardaklara hapsedilmiş hayatların telaşına yetişmektir artık öncelikler, ve şiirsiz şarkısız kayıp gider hâl-i pürmelâlimiz..
Yazınız çok güzeldi, keyifti okumak..
İstanbul dedik ama Ankaraya da selamlar olsun efendim.
zakir
Çok teşekkür ediyorum yorumunuz için.
Kahvenin ve çayın yeri farklı bence.
İkisini de severim kendi adıma ama bir seçim gerekse çayı seçerim.