- 956 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Aynen Devam
Bedenim baştan aşağı uykuyla doluydu. Ancak saat uyumamamı söylüyordu. Çünkü erkendi. Birkaç saat daha dayanıp uyursam uykularım bir düzene girebilirdi. Zaten bunun içindi bunca eziyet, iki gündür uyumamış olmam.
Bozuk olan sadece uykularım değildi. Hayatım da bozuktu. İstediğim sonuçlara hiç bir zaman ulaşamıyordum. Bir yetkili bulsam ’ bu bozuk kardeşim, alın bunu, yenisini verin ’ diyecektim. Ama etrafta yetkili yoktu. O zaman dedim ki alayım elime alet çantasını düzelteyim şu hayatı. Biraz kurcalayayım. Ama yine olmadı. Evin reisi ’ ben yaparım gerek yok tamirciye ’ deyip daha da bozar ya çamaşır makinesini, aynen öyle oldu. Ben açıp, kurcaladıkça daha da problemli oluyordu hayatım. Daha çetrefilli sorular, bilmeceler karşıma çıkıyor, ben bilemeyince de koca alem karşımda küçük bir çocuk olup gülüyordu. Kendimi yağmur altında tek ayak üstünde durma cezası almış gibi hissediyordum. Ve başımda Mahmut Hoca gibi duruyordu boşa geçen zamanlarım.
Teknik bilgim olursa daha başarılı olurum inancıyla psikolojiye merak saldım. İlginç şeyler vardı. Hatta bazen kendi hayatımda işe yarayacak şeyler bulduğumu bile düşünüyordum ama her zaman olduğu gibi teorim iyi pratiğim yerlerdeydi. Fakat zamanla garip bir şey oldu; bu psikoloji bilgisini bir kaç ’dost meclisinde’ dillendirince beni bir şey zannedip derdine deva aramaya gelenler oldu. ’Bir arkadaşa dert anlatma’ydı onlarınki ama ben onları hastam olarak görüyordum. Gerçi sahiplendiğim pek söylenemez sadece ’ hasta ’ olarak görüyordum onları. Bu bana iyi geliyordu. Saatlerce dinliyor sonra bir iki teknik kelime edip karşınakini teslim aldıktan sonra başlıyordum hoşuma gittiği gibi konuşmaya. Bazısını azarlıyordum, bazısını sahipleniyor, koruyordum. Bu bana iyi geliyordu ama bu da çok uzun sürmedi. İçimdeki sıkıntı biraz dinlenip geri gelmişti sanki. Bana şöyle diyordu ’ Hasta dediğin, küçümsediğin insanların hayatlarında bir şeyler oluyor. Seviyor, seviliyor aldatılıyor. Onlar da hırs var, entrika var, aşk var. Sen de ne var? Hiç. Senin gömenin yok oluum ’ Ve ben de bu sözlere hak veriyordum. Dert dinlemeyi de bırakmıştım. Arada okula gidiyor, daha da sıkılıyor eve geliyordum. Boşa geçtiği için üzüldüğüm geçmişime yenilerini ekliyordum. İçimdeki sıkıntılı çocuk büyüyordu.
Hayatım bu şekilde geçerken arada sırada boğulmamak için bir iki kulaç atıyordum. Namaz kılıyordum mesela, zikre gidiyordum. Ara sıra spor yapıyordum. İyi geliyordu bunlar. Hatta çok iyi geliyorlardı ama bende devamlılık denen şey yoktu. Bir haftayı aşmıyordu bu çırpınmalar. Sonra tekrar mağarama çekiliyordum. Anlayacağınız herkesin olmak istediği yaşlarda, kimsenin yaşamak istemediği bir hayatı yaşıyordum. İhanet ediyordum genç vücuduma.
İşte böyle geçen günlerimden birinde okula gitmiştim. Ders sarmadığı için ikinci derse girmemiş, çayımı almış bahçede tek başıma oturmuştum. Bizimki özel okuldu. Yani aklınıza büyük bir kampüs gelmesin. İki bina ve ayıp olmasın öğrencilere diye yapılmış ufak bir avlu. Ve bu avlu bize yetmezdi genelde. Genellikle birileri hep ayakta içerdi sigarasını. Benim bahçede oturduğum o gün ise bütün masalar dolu olmasına rağmen boş sandalyeler göze çarpıyordu. Benim gibi koca masayı tek başına işgal eden bir kaç kişi daha vardı. Ben arkalara doğru bir masanın ucuna ilişmiştim. Masada emanet gibi duruyordum. Bu durumdan da olacak sanırım kızıl saçlı, hoş bir kız yanıma doğru geldi. Yanımda duran boş sandalyeye ilerleyip ’oturabilir miyim?’ diye sordu. ’Tabi ki ’ dedim. Kızı göz ucuyla bakıp değerlendiriyordum. Kızıl saçları, dolgun dudakları vardı. Bileğinde deri bileklik. Hoş kızdı gerçekten. Ben bunları düşünürken o telefonda birisiyle konuşuyordu. Ne konuştuklarına dikkat etmedim. Aklımda onunla tanışmak, konuşmak vardı. Ama nasıl bir giriş yapacağımı bilemiyordum. Fazlasıyla acemiydim. Önündeki ders notlarını gördüm. ’Önüdekiler ders notu mu?’ diye başlayabilirdim konuşmaya. Biraz saçma olabilirdi ama kesinlikle işe yarardı. O ’ evet’ derdi. Ben de ’ Hangi dersin?’ diye sorardım. Ondan sonra da sohbet ilerlerdi. Ama kız telefonu kapatmak niyetinde değil gibiydi. O an ki tek korkum kızın telefonu kapatır kapatmaz yanımdan kalkmasıydı. Korktuğum başıma gelmedi. Telefonunu kapattı ve çayını içmeye başladı. Biraz bekledikten sonra önündeki kağıtları işaret ederek ’ Not mu onlar?’ dedim. Kız gülümseyerek ’ evet ’ dedi. ’ Hangi ders? ’ diye devam ettim. ’ İnsan Hakları’ dedi. Ders yabancı gelmişti bana. Seçmeli derslerden biriydi herhalde. Sürekli yeni dersler getirirlerdi. ’ 2. sınıf mısın? ’ diye sordum. ’ Yok ’ dedi gülerek. ’ Çömezim. Bu yıl başladım.’ ’ Ben de 3. sınıfım ’ dedim. Sohbet planladığım şekilde ilerliyordu. Önce okulun ve bölümün iyi ve kötü yönlerini anlattım. Öğütler verdim muazzam sıkıcılığımla. Sonra sohbet edebiyata kayınca bilgilerimi ortaya döküp entellektüel bir kişiliğim olduğunu göstermeye çalıştım. Evet sohbet güzel gidiyordu. Kız edebiyattan konuşurken arada divan edebiyatından örnekler veriyordu. Hayran kalmıştım. Sıkılmıyordum. Gülümsemesi, hali tavrı beni rahatlatıyordu. En sonunda ’ Şimdi dersim var. Kalkmalıyım. Tanıştığımıza memnun oldum ’ deyip yanımdan kalktı. On saniye etrafıma bakındıktan sonra kafamda şimşekler çakmaya başladı. Kızın ismini hatırlamıyordum. Sohbetin bir yerinde muhakkak söylemişti ama ben hatırlayamıyordum. Vel hasıl kelam daha sonra da hatırlayamadım. O kızı uzun bir süre görmedim sonra. Final döneminde nasip oldu tekrar görmek ama masasına oturup selam verme cesaretine sahip olamadım hiç bir zaman. Hayatımın nabzı tekrar atmaya başlayabilirdi ama yine olmamıştı. Güzel duyguların kenarından dönmüştüm yine.
Şimdiyse yeni bir eylem planını hayata geçirme niyetindeyim. Her gün spor yapacak, kitap okuyacak, yazı yazacak ve film izleyeceğim. Ve bu plana uymam için öncelikle uykumu düzene sokmam lazım. Vakitlice yatıp, erken kalkmalıyım ki vaktimi verimli geçirebileyim. İşte bu yüzden bekliyorum uyumak için uygun bir saati. Ne çok geç, ne de erken. Mesela tam bu saatler.. O zaman ben yatmaya gider, Haydi iyi geceler, iyi uykular..
Ahmet BAYRAM